Gençler spora erişebildi mi de başarı gelsin?
Gençlerin spor yapma olanaklarının, ekipmanlarının ne kadar kısıtlı olduğu ve gençlerin spora devam etmek için ne kadar fedakârlık yapmak zorunda oldukları üzerine düşünülmelidir.
Fotoğraf: Freepik
Berkay SERT
Bilgisayar mühendisi
İzmir
Geçtiğimiz günlerde oynanan ulusal maçta Türkiye, Hırvatistan ile karşılaştı. Maç önü basın toplantısında Hırvatistan teknik direktörü Dalic, gelen “Hırvatistan Milli Takımı’nda genç oyuncular göremiyoruz, yeni genç oyuncular gelecek mi?” sorusuna “Yeni oyuncu üretmek çok zor. Biz 3,5 milyonluk bir ülkeyiz, siz 80 milyon nüfusa sahipsiniz. Sizde daha kolay yeni oyuncu çıkabilir fakat 3,5 milyonluk ülkede her an kaliteli oyuncu çıkması biraz daha zor. Bursa 3 milyonluk bir şehir, biz ülke olarak 3,5 milyonuz. Biz Dünya Kupası’nda üçüncü olduk. Şimdi bunun nasıl olduğunu kendinize sorun” şeklinde yanıtladı.
Dalic’in niyetini bilemeyiz ama bizim derdimiz bu yanıt üzerinden bir ulusal çekişme yaratmak değil. Ancak verilen yanıt gerçekten üzerinde düşünmeyi gerektiriyor. Nitekim sorunun kaynağını görmek için ülkemizdeki devasa genç nüfusun spora erişebilme imkanlarını tartışmak, devletin gençlik ve spor politikalarını irdelemek gerek.
SPOR KÜLTÜRÜNÜN ÖNEMİ
Zannediyorum iyi bir spor kültürü ve toplumun her kesiminden gencin spor yapmasını teşvik eden bir sistem, istisnai yeteneklerin bulunmasını ve onların gelişmesini kolaylaştırıyor. Yoksa yetenekli futbolcuları çıkaramıyor olmamız genlerimizden vs. kaynaklanmıyor. Örneğin Almanya’dan çıkan ve üst düzey liglerde oynayan gurbetçi futbolcu sayısı, 81 milyonluk ülkemizden çıkanlarla oranla daha fazla. Bu durum bize bu topraklardan göçmüş gençlerin, doğru sistemde işlendiğinde bir elmasa dönüşebildiğini gösteriyor.
Elbette bir spor ülkesi olup olmama konusu futboldan çok daha geniş bir perspektifle değerlendirilmeli. Örneğin Vestel’in 2020 Tokyo Olimpiyatları öncesi Kadın Milli Voleybol Takımı’na çektiği “Biz Voleybol Ülkesiyiz” reklamı bu konuyu tartışmak için iyi bir düzlem sunabilir. Voleybolda altyapı yatırımlarının daha fazla olduğu ve dolayısıyla milli takımın ve kulüp takımlarının diğer branşlara göre daha başarılı oldukları bir gerçektir. Kadınların üzerinde bu kadar yoğun bir baskının olduğu bir dönemde bu başarılar da kesinlikle önem taşır, ancak konuya yazı özelinde bakacağımız açı biraz daha farklı olacak. Çünkü bir ülkenin “Voleybol ülkesi” olabilmesi için toplumun her katmanından, ülkenin her yanından gençlerin bu sporu yapabileceği sahalar ve olanaklar bulunmalıdır. Örneğin Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi’nde 14 takımın 10’unun İstanbul ya da Ankara’dan olması, en doğudan olan takımın ise bir Aksaray kulübü olması, milli takım oyuncularının da büyük çoğunluğunun metropollerden çıkması bizi bir voleybol ülkesi olup olmadığımız konusunda biraz olsun şüpheye düşürebilir sanırım.*
ESAS SORUN SPORA ERİŞİM SORUNU
Dolayısıyla esas mesele gençlerin spora erişim sorunu olarak şekilleniyor. Gerçekten, futbolda bile gençlerin erişebileceği, ücretsiz spor alanları yapmak yerine büyük devlet projeleriyle koca statlar yapıyor devlet. Spora ve spor yapma alanlarına erişimdeki sorun bir yana, buna erişebilen gençler ise kulüplerin altyapıya gerektiği kadar bütçe ayırmadığı ülkemizde sporcu gelişimlerini çok daha yavaş ve yetersiz ilerletebiliyorlar.
Genç sporcuların gelişimi adına akıllara gelen sorunlardan bazıları da yeterli beslenme, sahaya ulaşım kolaylığı ve bunlarla birlikte gençlerin tüm bu koşulların yanında kötü etkilenmeden okula devam edebilmesi. Özellikle alt yaş kategorilerinde yeterli beslenme çok kritik öneme sahip. Futboldan örnek vermek gerekirse en alt yaş kategorilerinde yetenekleriyle fark yaratıp başarılı olabilen çoğu jenerasyonumuzda, yaşlar ilerledikçe vücutlarının gelişmediği ve yeterli fiziksel ve mental kapasiteye gelemedikleri için akranlarıyla rekabete giremedikleri görülüyor. Sahaya ulaşım ve okula devam konusunda ise önümüzde çarpıcı bir örnek var. Yakın zamanda İtalya’nın Torino kulübüne transfer olan 18 yaşındaki Emirhan İlkhan, Tuttosport’a verdiği ropörtajda “14 yaşında futbolu bırakmayı düşündüm. Beşiktaş ile konuştum ve devam edemeyeceğimi, toplu taşımayla antrenmana gidip gelmenin çok zor olduğunu söyledim. Ders çalışamıyordum. Geç saatlerde eve dönmek bir çocuk için oldukça tehlikeliydi.” diyor.* Durum Beşiktaş’ta forma giyen bir genç için böyleyse ülkenin geri kalanındaki durumu hayal etmek çok da zor olmasa gerek.
Özetle spordaki başarılarımız bir sonuçtur, sebep ise devletin gençlik ve spor politikalarında aranmalıdır. Hırvatistan ve Türkiye’nin nüfusları ve sporcu yetiştirme yeteneğini buradan irdelemek gerekir. Burada Yugoslavya’dan gelen sporu halkın geniş kitlelerine ulaştırma başarısının hala süren bir etkisini görüyoruz. Bu yüzden Hırvatistan gibi az nüfuslu birçok Balkan ülkesinin sporun birçok dalında birer ekol olacak kadar başarılı olması da tesadüf değil.
Tüm bunları göz önüne alarak özellikle futboldaki bir yere varmayan yabancı kuralı değişiklikleri, teknik direktör ve hakem tartışmalarından sıyrılıp şehirlerimizde gençlerin spor yapma olanaklarının ve ekipmanlarının ne kadar kısıtlı olduğu ve gençlerin spora devam etmek için maddi manevi ne kadar fedakârlık yapmak zorunda kaldıkları üzerine düşünülmelidir. Yoksa günün sonunda maçlar kazanılıp kaydedilebilir ancak herkesin spora ulaşabildiği bir toplumda elde edeceğimiz kazanımların sürekliliği çok daha önemlidir ve başarıyı zaten getirecektir.
*https://www.diken.com.tr/voleybol-da-sadece-voleybol-degil/
*https://ajansspor.com/haber/emirhan-ilkhan-futbolu-birakmayi-dusundum-614116