Burjuva ittifaklar işçi ve meslek liseli gençliğe gelecek sunmuyor!
İşçilik hayatımızda sosyal alanımız olmamasına, kötü çalışma koşullarına, meslek liselerindeki ve MESEM’lerdeki sömürü çarkına karşı taleplerimizi mücadele ederek kazanabiliriz.
Fotoğraf: Kateryna Babaieva/Pexels
Barış TİMUR
Kayseri
“Türkiye tarihinin en önemli seçimine gidiyoruz” cümlesini sokakta, meslek lisesi önünde, sanayi sitelerinde, fabrikalarda sıkça duyuyoruz. Türkiye, tarihi boyunca birçok seçime gitmiş, gençlik kitleleri açısından her biri önemli seçim olarak değerlendirilmiştir. Ancak önümüzde ki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri için “her zamankinden daha önemli” ifadesi dilden dile yayılıyor. Bu durum yalnızca AKP iktidarı gitsin diyen gençler açısından değil, AKP-MHP’yi destekleyen gençler açısından da böyle. Bu seçimleri bu kadar önemli yapan nedir sorusu belki çokça tartışılması gereken bir konu ancak kısaca söylemek gerekirse ülkenin politik atmosferi, tek adam yönetiminin baskıcı, haklarımıza saldıran siyaseti ve bunun bir sonucu olarak farklı gençlik kesimlerinin büyük ölçüde değişim istemesinden kaynaklanıyor diyebiliriz.
14 Mayıs seçimlerine giderken fabrikalarda-atölyelerde, meslek liselerinde ve MESEM’lerde okuyan-çalışan gençler açısından ülkenin politik atmosferini yakından takip etme düzeyi oldukça artıyor ve yoğunlaşıyor ancak halihazırda biri iktidar olan, diğeri iktidar olma potansiyeli taşıyan iki ittifakın da genç işçilere ve meslek liselilere dair söylem ve uygulamaları yakından takip edilmesine rağmen güncel sorunlar ve talepler ile seçimler arasındaki ilişkiyi iyi gözden geçirmek gerekiyor.
UCUZ İŞ GÜCÜ POLİTİKASI
AKP iktidarının 20 yılı aşkın süredir eğitimde aldığı kararlar ve uyguladığı politikalar, milyonlarca genci çok yakından etkiledi. Meslek liselerinde gelinen noktaya baktığımızda ucuz iş gücünün yaygınlaştırıldığını açık bir şekilde görüyoruz. Farklı bölümlerde okuyan meslek liseliler, okul hayatından staja kadar sömürü çarkının içerisine şiddetle itildiler. Meslek liseleri kalifiye işçi yetiştirme amacıyla açılmışlardır ancak AKP iktidarı ile birlikte -özellikle son yıllarda- bu durum, kalifiye fakat “ucuza çalışan işçi” hedefiyle çarpıtılmış, böylece meslek liseleri bugünkü haline gelmiştir. Ücretlerin her geçen gün enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında erimesi ve çalışma saatlerinin artması, ucuz iş gücü politikalarını güçlendirmek için kullanılmıştır. Bu durum MESEM’lerde daha belirgin olmasına rağmen meslek liselerinde okuyan gençlere de akademik derslerin azaltılıp mesleki derslerin sayısının artırılması, üniversiteye sınavsız geçiş hakkının kaldırılması ve sömürünün henüz stajda başlar hale gelmesiyle “ya ucuz iş gücü olacaksın ya ucuz iş gücü olacaksın” denilmiştir.
AKP iktidarında MESEM’lerin kurulması ve son yıllarda pratikte uygulanmasının güçlendirilmesiyle birlikte hem ucuz iş gücü hem de çocuk işçilik yasal hale getirilmiş oldu. MESEM’lerde herhangi bir programa kayıtlı olup herhangi bir atölyede, herhangi bir sanayi sitesinde çalışan bir çırak veya kalfanın aylık ücreti 2 bin 125 TL’yi geçmiyor. Normal bir işçi ile aynı gün, aynı saat ve aynı tempoda çalışan MESEM’lilerin ücreti, asgari ücretin yaklaşık 4’te 1’ine geliyor. Haftanın 5-6 günü bu işyerlerinde çalışıp sadece 1 gün okula giden 18 yaşından küçük, genç çırak ve kalfalara reva görülen aylık ücret işte bu kadar... Yapılan sigorta ise emeklilik için prim kabul edilmeyen yalnızca sağlığı kapsayan sigorta ki sigortasız ve kayıt dışı çalıştırılan genç işçilerden daha bahsetmedik. Bugün fabrikalarda, atölyelerde ve sanayi sitelerinde olmak üzere farklı alanlarda, farklı iş kollarında çalışan genç işçiler açısından da işten atılma korkusunun yaygınlaştırıldığı, yoğun tempoda düşük ücretlere çalıştırılan, öğle molalarının dahi kısaltıldığı, sanayi sitelerinde sigortasız çalıştırılma gibi durumlarla karşı karşıyayız.
İşte genç işçiler ve meslek liselerinin hali böyleyken Türkiye 14 Mayıs’ta seçimlere gidiyor. Bir tarafta 20 yılı aşkın süredir iktidar olan, her gün haklar ve talepler mücadelesine saldıran, baskıcı Cumhur İttifakı; diğer taraftaysa bütün sorunları çözeceğini iddia eden ancak programında genç işçilerin ve meslek liselilerin taleplerini görmeyen, sistemin yırtık taraflarına biraz “yama” yapacağını söylese de aslında patronlardan yana olan ve sömürü çarkını devam ettirecek Millet İttifakı var. Bu iki tarafın haricinde bir yerde gerçekten bir seçenek var. İşçilerin-emekçilerin, gençlerin birliğinden meydana gelen, hak ve özgürlükler mücadelesini benimseyen Emek ve Özgürlük İttifakı var.
DÜNYADA İŞÇİLERİN MÜCADELESİ BÜYÜYOR
Dünyanın farklı ülkelerinde özelliklede Avrupa ülkelerinde işçilerin talep ve hak mücadelelerinde gözle görülen bir dalga yaşanıyor. Fransa’da işçi ve emekçiler, patronların çıkarlarının uğruna geri adım atmayacaklarını, talep ve hak mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini eylemleri ile kanıtlıyorlar. Almanya ve İngiltere’de iktidarlar işçi eylemlerine sert müdahalelerde bulunsalar bile işçiler mücadelelerini sürdürüyorlar. Ülkemizdeyse işçi mücadelesinin olmadığı bir gün bile yok. Dünyanın farklı yerlerindeki ve Türkiye’deki işçi mücadelelerinin ortak bir sebebi var. Bu da ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, güvencesiz koşullarda çalışma ve patronların çıkarları uğruna kendilerinden alınan veya alınmak istenen hakları.
En acil ihtiyacımız olan AKP iktidarının gönderilmesi, hak ve taleplerimizi kazanmanın yolunu açarak bizi güçlendirecek, daha ileri mücadelelerimiz için kapı açacaktır. Tüm bu yaşadıklarımıza dair işçilik hayatımızda, sosyal hiçbir alanımız olmamasına, kötü çalışma koşullarına, meslek liselerindeki ve MESEM’lerdeki sömürü çarkına karşı taleplerimizi mücadele ederek kazanabiliriz. Kendi bulunduğumuz alanda, kendi güncel politik ve ekonomik sorunlarımızı dillendirerek, taleplerimizi güçlendirecek bir şekilde siyasete ve seçimlere müdahale etmeliyiz. Yönetenlere bizim adımıza karar verme hakkını bırakarak değil, bizim söz sahibi olduğumuza, karar verici ve tayin edici rolümüzün olduğuna inanarak ve burayı güçlendirerek, seçimlerdeki ve sonrasındaki tutumumuzu hak ve talep mücadelemizi daha dinamik, daha güçlü bir şekilde örgütleyebilecek şekilde belirlemeliyiz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerde açtığı yolu, taleplerimizi tam kazanma ya da kazanacak zeminde mücadele etme olanağını genç işçiler ve meslek liseliler olarak iyi kullanmalıyız.