12 Nisan 2023 08:32
/
Güncelleme: 15 Nisan 2023 16:01

Kadınların yol ayrımı

Bir kahve falına bakar gibi söyleyecek olursak, önünde üç yol gözüküyor kız kardeşim! Biri kapkaranlık; öteki yol kapalı, sonu aydınlığa varmıyor; üçüncüsü engebeli ama aydınlık.

Kadınların yol ayrımı

Kaynak: Freepik

Hazan İLİK

Emek Gençliği MYK üyesi

Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili adayı

Seçim günü yaklaştıkça ittifakların bileşimlerine, milletvekili adaylarına, gelecek “vaat”lerine ilişkin tartışmalar da artıyor. Pazarlıklar, çatışmalar ve “Türkiye’yi uçuracağım” türünden yüksekten atılmış iddiaları bir kenara bırakırsak, beklentilerin ve endişelerin pik yaptığı bu seçimde kadınlara nasıl bir yaşam vadediliyor?

Bir kahve falına bakar gibi söyleyecek olursak, önünde belirgin üç yol gözüküyor kız kardeşim! Biri kapkaranlık; öteki yol kapalı, sonu aydınlığa varmıyor; üçüncüsü engebeli ama aydınlık.

Karanlık ittifakı hepimiz çok iyi tanıyoruz. Yirmi bir yıllık özgeçmişiyle ve bugünkü ortaklarıyla ekrana her çıktıklarında yarın bizi ne tür bir cehennemin beklediğinin bir tür fragmanını izliyoruz. Zira tarikat ve cemaatlerin baskısı ve desteğiyle İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden AKP ve Erdoğan’ın yeni ortağı Yeniden Refah Partisi’ne yazılı bir protokolle 6284 sayılı Kadına Şiddetle Mücadele Yasası’nın da kaldırılacağını sözünü vermesi tek bir örnek. Kadınları ailenin kulu, sermayenin kölesi olarak gören bu anlayışın, kadınların yaşamlarını düzenleme konusundaki isteklerinin bunlarla da sınırlı kalmayacağını biliyoruz elbette. “Erken yaşta evlilik” adı altında çocuk istismarına evlilik yoluyla af tasarısı tartışmaları, “rıza yaşı”nı 12’ye düşürerek kız çocuklarının zorla ve erken yaşta evlendirilmesinin yasal yolunun açılması gibi AKP’nin CV’sinde yer alan icraatlar, yıllar boyu adım adım çocuk istismarının önünün nasıl açıldığını gösterirken tarikat ve cemaatler ile şoven milliyetçi kesimler arasında salınan Cumhur İttifakı, YRP* ve HÜDA-PAR gibi yeni ortaklarla gelmiş geçmiş en gerici ittifak olarak boy gösteriyor. Seçim öncesinde kimi tarikat ve cemaat çevrelerinden gayrı resmi yollarla veya “kişisel” sayılabilecek biçimlerde dile getirilse de “zinanın suç sayılması”, “Erasmus’un kaldırılması” gibi istekler o kadar da münferit biçimde ortaya atılmış sözler değil. Hayata geçirmek için fırsat kolladıkları, kadınların eşit ve özgür bir yaşam talebine, kazanılmış haklarına dair azgınca bir saldırı planının bir kısmı. Zaten bunun için yakın zamanda HÜDA-PAR tarafından açıklanan kadın politikalarına bakmak da yeterli. “Asli vazifesi annelik olan” kadını “eşitlik kılıfıyla özünden uzaklaşmış” gören, “sapkın ilişkileri normalleştirmek” diyerek LGBTİ’lerin yaşamsal haklarını hedef alan, evlilik dışı ilişkiler “nesil emniyetini tehdit eden davranışlar” olduğundan önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen, “kadına hizmet veren yerlerde sadece kadınlar çalışmalı” diyen HÜDA-PAR’ın bu Orta Çağ kalıntısı politikalarının elbette ki genç kadınlara “verebileceği” hiçbir şey yok. Aksine eşit ve özgür bir gelecek isteyen genç kadınların, nasıl yaşamaları gerektiği konusunda ahkam kesen, kadınlar, çocuklar ve LGBTİ’lerin yaşamlarını yok etmek isteyenler karşısında durup vermesi gereken bir mücadele var.

ASGARİ VAATLERİN ARKASINDA BİRLEŞMİYORUZ!

İlk yol böylesine karanlık olunca ikinci yol açmaz da olsa ehvenişer bir seçenek gibi gözüküyor olabilir. Seçeneksiz ve çaresizseniz öyledir de ama o konuya sonra geleceğiz.

Millet İttifakının “hükümet programı” niteliğindeki Ortak Politikalar Mutabakat Metni yaklaşık iki ay önce açıklanmıştı. Sunulan metnin genel olarak bir restorasyon metni olmasının yanı sıra kadınların acil ve yakıcı taleplerine tatmin edici bir cevap vermekten uzak, kadınların talepleriyle karşılaştırıldığında minimum düzeyde kalan “vaat”lerden oluşuyor. Örneğin 244 sayfalık metin boyunca bir kez dahi laiklik sözcüğü geçmiyor. Oysa ki laikliğin, mahkûm edildiği tarikat yurtlarında can veren yoksul gençler için, medeni hakları elinden alınmaya çalışılan kadınlar için, dini gerekçelerle temel hakları yok sayılan LGBTİ’ler için ne kadar hayati bir talep olduğu ortada. Benzer şekilde kadınların mücadelesiyle kazanılmış ve yine kadınların kaybetmemek için aylarca sokaklarda uğruna mücadele ettiği İstanbul Sözleşmesi’nin de adı dahi geçmiyor metinde. Üniversiteli kadınların en önemli taleplerinden biri olan “güvenli kampüs” için CİTÖK talebi de KYK yurtlarının cinsiyete dayalı giriş saati kısıtlamasının kaldırılması da LGBTİ’lerin yaşamsal haklarının güvence altına alınmasına ilişkin de herhangi bir cümle geçmiyor. Liste uzar gider. Ezcümle, Millet İttifakı kadınlara en asgarisinden vadettiklerinin karşılığında kadınların tek adam yönetimine dönük birikmiş öfkesini arkasına almak istiyor.

ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİKTE ISRAR EDİYORUZ

Gelelim şer olanı kökten değiştirip özgürleşme seçeneğine. Bir seçim ittifakından daha geniş kapsamlı olarak bir mücadele ittifakı olarak kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı, “kötünün iyisi”ni değil, kötüyü göndermeyi ama onun karşısında da “kötü olmayan”da ısrar etmeyi işaret ediyor. Çünkü Emek ve Özgürlük İttifakı da onun bileşeni olan Emek Partisi de kadınları, tepeden sıraladığı vaatlerin peşinden gelmeye çağırmıyor. “Yan yana yürüyelim, birlikte mücadele edelim, birlikte yönettiğimiz bir ülke kuralım” diyor. İşte mesele tam olarak budur. Kadınların kağıt üzerinde değil; eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşamı gerçekten kurmasının tek yolu kadınların mücadelenin birer parçası haline gelmesidir çünkü. Gerisi ve daha detaylı bir ayrımı gözetebilmek için Emek Partisi’nin seçimler için hazırladığı Kadın Bildirgesi ile Emek ve Özgürlük İttifakının Seçim Mutabakat Bildirgesi’nin okunması tavsiye edilir.

*Ayrıca Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın 2020 yılında yaptığı çocuk istismarını meşrulaştıran açıklaması için bkz. https://www.birgun.net/haber/fatih-erbakan-cocuk-istismarini-savundu-15-yasindaki-biri-cinsel-olgunluga-erismistir-rizasi-da-gecerlidir-301651

MUTABAKAT BELGESİ QR: https://www.evrensel.net/haber/486962/emek-ve-ozgurluk-ittifaki-secim-mutabakat-bildirgesi-halkin-egemen-oldugu-bir-toplumsal-duzen-kurabiliriz

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et