Peyk: Şiddeti kim övüyorsa o benim düşmanım
Peyk grubuyla bir direnme biçimi olan müziğe dair konuştuk.
Peyk grubu (Fotoğraf: Evrensel)
Atifet GÜLEK
Ankara
‘90’lı yıllardan bu yana usanmadan, bildiklerini söylemekten geri durmayan Peyk, geçtiğimiz hafta Ankara’da verdiği konserde, sevenlerine yine unutulmaz bir müzik ziyafeti sundu. Aslında herkesin birbirine anlatacağı çok şeyi varken, kimsenin ağzından herhangi bir cümlenin dökülmediği zamanların nefesi olan Peyk ile konserden sonra buluştuk. Özgür Ulusoy’un klavyesine Evrensel gazetesinden geldiğimi ve konser sonrası röportaj talebimi anlatan küçük bir not bırakınca sağ olsunlar yorgunluklarına rağmen kırmadılar beni. Müzik emekçilerine destek için oluşturulan Olta Dayanışma’dan, Ankara Gar Katliamı’nı anlatan “Meydanlar” parçasından, ülkenin kaderini belirleyecek olan facialardan ve bir direnme biçimi olan müzikten konuştuk.
"MÜZİKAL DERİNLİK DE ARIYORLAR"
Ankara dinleyicisine dair hissettiğiniz nelerdir? Sizin bu atmosferdeki çabanızın temelinde ne var? Siyasi atmosfer veya başka şeyler...
Ankara’nın genelde siyasi bir tavrı var ama bu sadece siyasi tavırları olan gruplara ilgi gösteriyor anlamına gelmiyor. Müzikal derinlik de arıyorlar. Ankara, Peyk’i her zaman beklemiştir ve konserleri de hep iyi geçmiştir. Çok keyiflidir, özel olarak herkes bugününü ayarlar. Konserden önce hazırlanıp gelir.
Ankara’da verdiğiniz konserlerde unutamadığınız bir anınız var mı?
Ankara’da seyirciye dair unutmadığımız anlardan biri; Kızılay’da bomba patlamıştı ve biz konseri iptal etmemiştik. (Güvenpark’taki) patlamanın olduğu hafta gelmiştik. O otobüs durağında patlama olmuştu. Sonra yine bomba alarmı vermişlerdi; her an patlama olabilir diye. Kızılay kapalıydı, biz o zaman başka bir barın oradaydık. İnsanlar konsere beş dakika kala gelmeye başladı. Kimse yok gibiydi aslında ama beş dakika kala birden 150-200 kişi geldi. Biz de inatla iptal etmiyoruz dedik. Bunu yapıyoruz da mesela Beyoğlu’da yaptık aynı şeyi. Beyoğlu’da bir patlama oldu, beş gün sonra ben Twitter’a yazdım. “Bir kişi bile gelse ben bu konseri iptal etmeyeceğim” dedim. Çünkü bunları yapmak istiyorlar, yani bu atmosferi bitirmeye çalışıyorlar. Korku salalım, kültür hayatı bitsin... Bir şekilde senin hayatını rahatsız etmek istiyorlar. Ben de tam tersine yazdım. Bu mesaj çok büyük ilgi gördü, birçok arkadaşım geri dönüş yaptı. Sonra Peyk’ten de paylaşınca bırak mekanı, sokak doldu! Blind’da çalıyorduk eski Babylon’un olduğu yer. O sokak eski günlere döndü ve orada çalışan insanlar da şunu dedi: “Abi moral oldu ya!” Bir de biz orada şunu da yapmadık. Öğrenci yazıyor “Abi param yok”, “gelin” diyorum.
Ankara Katliamı’nın üzerinden 7 yıl geçti. Ailelerin adalet arayışı hâlâ devam ediyor. Barış Çapkın ile birlikte yaptığınız “Meydanlar” parçası da 10 Ekim için yazılmış bir parça sanırım. Ancak sosyal medyada buna dair çok az bilgi var. Bunu biraz açar mısınız?
Gar patlaması ve sonrasında Suruç’tan tut Kızılay’la birlikte biten süreç var ya... Bu bir katliam ve bunun arkasında yüzde 99 derinlerde birileri var. Yani bunu biliyoruz, açığa çıkacak. Bir tane adam elini kolunu sallaya sallaya gara gelmiş, giyinmiş bombasını, herkes bunu biliyor. Kimden çıkmış biliyor, hangi arabaya binmiş biliyor ve sonra o bomba patlıyor. Orada insanların olduğu biliniyor. Ben açıkçası şöyle bakıyorum olaya; şiddeti kim övüyorsa o benim düşmanım. Sanatçı olarak, bir müzisyen, şarkı yazarı olarak, şiddet kime karşı olursa olsun kadına, hayvana, canlıya, doğaya, çevreye…
Çünkü şiddet nedir? Mesela atıkları atmak da şiddettir. Sen bunu doğaya da uyguluyorsun. Burada kıstas olmamız gereken görevimiz nedir? Gördüğümüz şeyi anlatmak. Meydanlar kelimesi çoğuldur. Taksim Meydanı da bir meydandı ve orada da bir katliam oldu. Ne zaman insanlar bir dayanışmaya girse, toplansa (Gezi’de de yaptık bunu, hepimiz yaptık ve yapıyoruz) birileri geldi bir şeyler yaptı ve bunu engellemeye çalıştı. Nedense insanların toplanması hep böyle terörle durduruldu bu ülkede. Bu hep böyle devam etti. 10 Ekim Katliamı çok bariz bir şey. Yani gözünle görüyorsun, herkes biliyor ‘Kırmızı Pazartesi’ gibiydi. Kızılay’daki olayda da aynı şey benim için geçerli. Sivil halkın kim ki tırnağını çiziyor ve onların canını yakıyor, o benim düşmanımdır. Devletse devlet yani. Sanatsal olarak bununla mücadele edeceğim. Bu durum 10 Ekim için de geçerli. Ben lafı evirip de çevirmiyorum. Bütün sorumlular ele geçirilmeliydi. Kim bunu yapmasına izin verdi?
Meydanlar’a gelince ben Meydanlar’ı yazdım ve Barış da müziğini yaptı. Beraber düzenledik. Birlikte çalıştığımız ilk parça oluyor. O dönemde o olaylar art arda oldu. İstanbul’da da aynı şekilde. Her ay iki tane üç tane olay oluyor, neden? Çünkü iktidar kaybetmiş orada ara bir dönem var. Bunu bir gün anlayacağız, belki birkaç sene sonra daha net olarak. Biz de sanat yoluyla “Ben bunu anlamadım tam olarak” diyoruz.
"BİRLİKTE ÜRETTİĞİMİZDEN DOLAYI İNSAN HİSSEDİYOR"
“Köleler ve Kilitler”, “Denizdeyim”, İrfan Alış’ın “Islık” adlı kısa filmi ve Peyk: Ürettiğiniz tüm bu eserler nakış gibi dokunuyor. Neden?
Çok yıl geçti, devamlı birlikte ürettiğimizden dolayı insan hissediyor. Herkes ne yapacağını biliyor. Köleler ve Kilitler provalı bir şarkıdır, üstüne çok düşünülmüştür. Grubun bir buçuk iki yılını harcadığı bir parçadır. Bence Peyk gibi bir grubun iki yılını harcadığı bir parçanın muhteşem olmama ihtimali yok. Şarkı sözlerinde geçmişten gelen background bize çok şey veriyor. Seninle ortak geçmişi yakalıyoruz biz şarkılarda. Aşağı yukarı hepimiz aynı dönemin insanlarıyız. Ama o dönem dediğim şey; sen de işçi çocuğusun, proleter bir aileden geliyorsun, küçük bütçelerle yaşayan insanlarsın. İşte bunu anlatırken de edebiyatı çok yerinde kullanmak gerekiyor, sırrı da müzikalitede saklı.
"ÜMİTLE BEKLİYORUZ BİR ŞEYLER DEĞİŞİR DİYE"
Aynı zamanda atölyeler düzenlediniz. Müziğe, sanata, söz yazarlığına ilgi duyan birçok insan ücretsiz verdiğiniz atölyelere katıldı. Atölyeler devam ediyor mu?
Deprem oldu, yarıda kaldı çalışmalar. Atölyelere devam edeceğim. Bu yaz belki o yarım kalan atölyeyi tekrar hareketlendirebilirim. Peyk’in yeni şarkıları kayda giriyor. Beş tane daha şarkı kaydedip onları da yayımlayacağız bu yaza doğru. Ümitle bekliyoruz bir şeyler değişir diye. 25 yıldır uğraşıyoruz bir şeyleri değiştirebilir miyiz diye. Uğraşıyoruz, devam ediyoruz.
"BİZİM CAMİADAN ÇOK DESTEK ALMADIK"
Özellikle pandemi döneminde işsiz kalan müzisyenlere destek için oluşturulan Olta Dayanışma’dan bahseder misiniz?
Olta, 1500-2000 müzisyenin dayanışmayla oluşturduğu, 13 tane albüm ve neredeyse 200’ü geçkin şarkının yayımlandığı bir dayanışma. Bunların içinde türkü albümleri de var. Erdal Erzincanlar vardı. Türkü albümleri çok sağlamdı. Bizim camiadan çok destek almadık. Bizim rock camiası affedersin biraz iplemedi. Ama türkü de öyle değil. Efsane sanatçılar hiçbir şey demeden hatır gönül meselesi diyerek destek oldu. Şimdi 13. albüm hazır, yüklendi, tarihi belli olacak. 14. albümün de hazırlığı devam ediyor. Olta Dayanışma, Türkiye’de yapılmış en iyi işlerden biri. Tamamen arkadaşlar arasında dayanışma ile yapılmış bir iş. 13. albümde ben hiçbir şey yapmadım. Bu masadaki kimse 13. albümde bir şey yapmadı. 13. albümü Olta müzisyenleri yapıyor. Gençler var bu işlerin peşinde olan, kendiliğinden giden insanlar var ve bu çok önemli bir şey.