15 Nisan 2023 14:57

Eğitim, demokrasi ve özgürlük için bizim geleceğimiz kendi ellerimizdedir

Hangi ittifakın siyaseti üsten inecek, hangisinin sermayesine yeni olanaklar, imkanlar ve rant devşirilecek arayışıyla “gençliğin yanındalar.”

Kaynak: Unsplash

Paylaş

Uğur DÜZGÜN

Hacettepe Üniversitesi   

 

Erdoğan iktidarı gençliğin günlük yaşamında birlikte var olduğu, kendisini ve geleceğini ürettiği her alanda siyasi ve kültürel olarak egemen, gençliğin hak ve kazanımlarını yıkan bir yönetimi esas alıyor. “Seçimlerde adaya oy ver gerisine karışma” diyecek kadar basit ve gelişigüzel bir tema yaratılıyor ama üzerinde çıkar savaşı verdikleri zenginliklerin ve sınır tanımaz yetkilerin sahibi olmak için halkın gücüne dayanan her olanağın tasfiyesine geceler gündüz ediliyor. Ekonomik-sosyal birçok talep ve ihtiyaç başta olmak üzere kendini ifade edecek alan bulamayacak kadar temel sorunlar etrafında sıkıştırılmış birçok genç, Erdoğan’ın geniş yetkileri “tek” başına kuşandığı devletten gönderilmesi etrafında birleşiyor. Günlük yaşamını kendi kuşağıyla geçiren ve sosyal kültürel olarak birbirinin parçası olan üniversite gençliği bu sorunların merkezinde yer alıyor. Birlikte yaşamak, üniversite kültürünü ve eğitimi tartışmak dahi yeni saldırıların odağı haline getiriyor. Bir o kadar öznel ve çeşitlendirerek tartışabileceğimiz sorunlar birçok açıdan boğucu, açmazlarla dolu ve bu doğrultuda gelecek umutsuzluk ve karamsarlıkla ele alınıyor. Atanmış rektör ve dekanlar, gözetim altında tutulan yurtlar, kampüslerde sayısı artan polis ve güvenlik gibi iktidar politikalarının somut karşılığı var olduğu alanın her bir köşesinde kendini gösteriyor. Ve bu alanları tüm gücüyle kuşatan bir tek adam karşısında özgüvenli, sert konuşan, reklam ve prestiji yoğun aday hızlıca gündem oluyor. Kılıçdaroğlu ve İnce bu özellikleriyle kıyaslanıyor, verilen sözler tutulmayacak gerçeklikleri barındırsa dahi Erdoğan iktidarının düşmesi yeni umutları doğuracak bir alan arayışını doğuruyor.

Gençliğe verilen vaatlerin ana teması özlemlere alan açsa da bunların pratik hayatta karşı karşıya kaldığı noktalarla birleşmediği açıkça karşımızda duruyor. Özgürlük, demokrasi, hukuk gibi kavramlar çokça dillendiriliyor ama bu isteklerin gençliğin kendi yaşamından, kendi taleplerinden bağımsız ele alındığı bir aymazlık da her an karşımıza çıkıyor. Üniversitelerde iktidarın kendi siyasetine ve sermayesine rant ve alan açacak her hamlesi gençliğin eğitim hakkı başta olmak üzere demokratik talepleri, özgürlüğü ve geleceğini hiçe sayıyorken burjuva muhalefet partileri bu sorunları görmemekte ısrarcı. Oysa kariyer günlerinde, CEO konferans ve seminerlerinde iki ittifakın da destekçisi burjuvalar ortaklıklarını paylaşıyorlar. Bu seminer ve konferansların kimisine iki ittifakın siyasetçilerince destek sağlanırken kimisinde de ortak fonlar oluşturuyorlar. YÖK yerine yeni bir YÜK öneriliyor. Diğer bir deyişle iki ittifak da üniversitelerden uzak değil. Hangi ittifakın siyaseti üstten inecek, hangisinin sermayesine yeni imkanlar ve rant devşirilecek arayışıyla “gençliğin yanındalar.” Tek adam yönetimi sınırları oldukça geniş imkanları ve memurlarıyla gençliğin söz hakkını elinden alan, araçlarını yok sayan, bu motivasyonu kıran uygulamalar çerçevesinde kendi politikasını genişletiyor. Kurduğu ittifakı en gerici güçlerle sarmalamaktan, çete ve tarikatlarla büyütmekten geri durmadı. 6284’ü ortadan kaldırmayı vaat edebilecek, halkı hedef haline getirmekten geri durmayacak bir seçim programını geçmişten bugüne gençliğin tüm taleplerine, haklarına ve ilerici güçlerine saldırarak inşa etti. Bu gerici program; üniversitelerde gençliğin tüm demokratik mekanizmalarını püskürtmek kadar kendi dernekleri, gençlik kuruluşları, cemaatleriyle dönüştürmenin, laik ve bilimsel eğitimi politik ve pratik olarak yok etmenin içeriğiyle dolu. Gençlik bu sorunların çözümü etrafında seçimleri bir seçenek olarak görüyor. Atanmış rektörlerin gönderileceği, toplulukların başında danışman ve dekanların baskısının olmayacağı, sağlıklı bir yemek için çalışın demeyecek, barınmak için cemaat yurtlarına mecbur bırakmayacak bir eğitim hakkı istiyor. Kendini ifade etmek, özgürce hareket etmekten geri durmayacak bir üniversite yaşantısını arzuluyor. Kredi borçlarına, güvencesiz bir geleceğe “kendimizi beğendiremedik” demeyecek bir güvenceye ihtiyaç duyuyor. Çünkü Erdoğan’ı göndermek istiyorsa bunu hayatı nerede kuruyorsa orada karşılaştığı sorunlarla yaşıyor ve bu nedenle istiyor.

BUGÜN VE YARIN İÇİN BİZİM YOLUMUZ

Tek adam iktidarının inşasından bu yana gençliğin hak, talep ve istekleri burjuva muhalefetin gündemine ancak ısrarlı mücadeleler ve geniş birlikteliklerle girebildiğini görebiliriz. Boğaziçi eylemlerinden, yüz yüze eğitim talebine kadar gençliğin tek adamın ablukasını deldiği, ısrarlı bir mücadeleden kazanımlar elde ettiği deneyimleri, hayatın akışına kendi gerçeğinden yön verdikçe etkin olabileceğini görürüz. Bu nedenle öğrenci gençliğin yükselen her talebinde sakinliği, seçimleri ve birer bekleyişi diline işlemiş siyaset anlayışı tesadüften çok daha fazlası. Aynı zamanda seçimlerden sonrasında gençliğin kazanacağı her hakkın kendi birlikteliğini korumak ve yükseltmekle eşdeğer olduğunu gösteriyor. Daha özgür bir yaşam daha demokratik bir ülkenin var olduğu bir sabah, şafağını bizim aydınlattığımız bir koşuldan başka mümkün değil. Bu Erdoğan iktidarını göndermek için oy vermek kadar gençliğin kendi mücadele olanaklarını büyütmesine, kendi alanlarında kendi hakları için işe koyulmasına da bir o kadar bağlı.

Yürünecek yolun parke taşları, bilimsel ve demokratik bir eğitim için bir araya gelmenin, özgür ve laik bir yaşamı birlikte örmenin, yoksulluk ve işsizlik karşısında eşit ve parasız bir eğitim mücadelesini büyütmenin, haklarını ve hayatlarını savunacak bir özgürlüğü büyütmenin temelinde örülebilir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın programı bu yolun programıdır. Bu dayanaklardan var olmuş, emekçi halkın ve gençliğinin bugünkü mücadele ittifakı olarak, üniversite gençliğinin var olduğu her alanda talepleri etrafında birleşmeye, kendi siyasetini örgütlemeye çağırıyor. Demokratik, özgür bir Türkiye’nin olanaklarını kendi alanlarında yaratmakla, bilimsel, özerk ve demokratik üniversite mücadelesini büyütmekle mümkün olacağının programını ortaya koyuyor. Bu yolu büyütelim. Aynı kökten çıkmış, dalları uzadıkça da güneşi gören hangimiz olacak kavgası veren iki kutuplu burjuva ittifaka mecbur değiliz. O dalların gölgesinde bize yer yok. Aksine bizim can suyumuzu emiyor, bizim toprağımıza kök salıyorlar. Bugün çatıştıkları gibi yarın o dallar birbirini de sarmalayabilir. Bizim geleceğimiz kendi ellerimizdedir.

ÖNCEKİ HABER

Bayram yaklaşıyor, Kimya Mühendisleri Odasından kolonya uyarısı

SONRAKİ HABER

İran'da kamerayla başörtüsü denetimi uygulaması başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa