Zülfü Livaneli Almanya'da okurlarıyla buluştu
Türk-Alman Forum’un davetlisi olarak Almany'ya giden Zülfü Livaneli, okurlarıyla buluştu.
Fotoğraf: Evrensel
Ali ÇARMAN
Stuttgart
Edebiyat dünyasında zaman zaman çok güzel etkinlikler, çalışmalar yapılmakta. Bunlardan bir örnek, Türk-Alman Forum’un davetlisi olarak Stuttgart’ta okurlarıyla buluşan Zülfü Livaneli okuması oldu.
Toplumsal konulara duyarlılığı ile ile tanınan edebiyatcı ve fikir insanı Zülfü Livaneli‘nin son kitabı "Balıkçı ve Oğlu" kitabı temel alınarak gerçekleşen söyleşi iki dilde (Türkçe/Almanca) gerçekleşti.
Yüzlerce kişinin büyük bir ilgi ile kulak verdiği toplantı oldukça güzel geçti. Livaneli’nin yıllardır büyük bir sabır, inanç ve umutla sürdürmüş olduğu çabası berrak ürünler vermeye devam ediyor.
Hospitalhof eğitim merkezinin salonunda saat 19.30'da alkışlar eşliğinde başlayan etkinliğin moderatörlüğünü ve çevirmenliğini Profesör Dr. Şebnem Bahadır (Graz Üniversitesi) yaptı.
Türk-Alman Forumu adına yapılan konuşmada ülkemizi derinden sarsan, acılara boğan; Pazarcık, Adıyaman, Malatya, Antep ve Hatay depremi bir kez daha hatırlatılarak dayanışma çalışmalarının devam etmesine dikkat çekildi.
Claudia Roth’un, Zülfü Livaneli için yapmış olduğu bir konuşmasında alıntı yapılarak "Zülfü ülkesinin en önemli seslerinden biri olan evrensel bir Türk dehasıdır. O bir edebiyat adamı, şair ve müzisyen aynı zamanda. Müziğe şiir, kitaplarına çok renkli tonlar ve sesler katıyor. Zarif bir kolaylıkla, örneğin Hannibal'den Hemingway'e büyük kavisler yaratıyor. Son kitabının Almanca'ya çevrilmiş olması büyük bir mutluluk" sözleriyle söyleşiye geçildi.
"Ortodoks bir çevirmen değilim, kalbimden geldiği şekilde sizlere aktarıyorum" diyen Şebnem Bahadır, "Balıkçı ve Oğlu" kitabında kısa bölümler okuyarak sözü uzatmadan Livaneli’ye verdi.
Derin düşüncelere dalmanın yanı sıra kahkahaların ve alkışların eksilmediği söyleşide Zülfü Livaneli özlü bir şekilde kendisini anlattı. ‘Ankara’da görev yapan bir savcı çocuğu olmanın zorluklarına değinerek, o yaşlarda kendini okumaya kaptırdığını söyledi:
"Adeta, kitap okuya okuya delirdim! Odamın duvarlarını tanınmış edebiyatçıların fotoğraflarıyla (Ernst Hemingway) süslemiştim. Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabını radyo tiyatrosu için uyarladım. Edebiyat ve Hemingway tutkusu böyle başladı. Ülkemin içinde bulunduğu durum ve politik nedenlerden dolayı, 1973 de önce Almanya sonra İsveç’e geçtim. Bugün, Heredot’un memleketi Bodrum’da yaşıyorum.. Biraz denize açılırsanız adalar var. Karşıya gidip gelmelerle tanıklık ettiğim kimi olaylar vardır ki insanın unutması mümkün değil. Terkedilmiş kırmızı can yelekleri gördüm. Bu, bazı insanların can pahasına karşıya geçmesi demekti. Kendim görmedim ama bazen de insanlar denizin sularında ölüyor. Balıkçı ve Oğlu’nu göç trajedileri ile birleştirdim. Yunan trajedisi de denebilinir.
Sosyal sorunlar, politik sorunlar bitmek bilmiyor. Ama ben sosyolojik-politik kitaplar yazmıyorum. Ancak, kitaba can veren karakterler böyle bir dünyada yaşıyor. İnsanları anlatıyorum. İnsanlarda uzayda ve boşlukta yaşamıyorlar. Dolayısıyla böyle konuları da işlemiş oluyorum.‘‘
Katılımcılar arasında sayısı küçümsenmeyecek kadar Alman okurda vardı. İki saatten fazla süren toplantıda söz bu kez dinleyicilere verildi. Almanya’da doğup büyümüş olan yeni kuşaktan iki dilde ve doğrudan Türkçe sorular geldi.
Türkiye ve Almanya'daki göçmenlere ilişkin sorulan soruya Livaneli şu şekilde yanıt verdi:
‘‘ Ülkemiz ile Almanya bir çok konuda kıyaslanmaz. Bizde 10 milyon göçmen var. Gelenler arasında insanlık için tehlike taşıyanların olduğu biliniyor. Ufak tefek olaylara rağmen ciddi sorunlar yaşanmadı. Umarız yaşanmaz da.
Afganistan, Irak ve Süriye’ye kim demaokrasi adı altında savaş götürdü. Biraz da buralara bakılmalı. Göçmen sorunlarını kışkırtarak ırkçılık güçlendiriliyor. Halbuki toplumların birbirini tanımaya ve yakınlaşmaya ihtiyacı var. Genellemelerden kaçınmak gerekir.‘‘
Zülfü Livaneli söyleşinin sonlarına doğru gelen yapay zeka sorusuna ise "İnsanların yerini alamaz. Bizim sadece insanların mükemmelliğine değil hatalarına da ihtiyacımız var. Aynı tartışmalar müzkte yaşandı. Müzik o kadar mekanikleşti ki, onun için hâlâ konserlere gidiyoruz. Roman bir miamari işi. Sıkı, disiplinli bir çalışmayı gerektirir. Buraya severek geliyorum. Gerek organizasyonda emeği geçen arkadaşlar gerekse de sizler çok iyi karşılıyorsunuz. Gelecek güzel günler için umutlu olmaya devam edeceğiz" dedi.
Dinleyiciler söyleşinin sonunda, Zülfü Livaneli’ye kitaplarını imzalatmak için uzun kuyruklar oluşturdu.