Gıda-İş Genel Sekreteri Olcay Ozak: İşçilerin sorunları programınızda var mı?
DİSK/Gıda-İş Genel Sekreteri Olcay Ozak, 14 Mayıs seçimine giderken; işçilerden oy isteyenlerin grev yasaklamaları, düşük ücretler, hak gaspları karşısında ne yapacaklarını sordu.

Fotoğraf: Evrensel
Olcay OZAK
DİSK/Gıda-İş Genel Sekreteri
Bizler için 2023 1 Mayıs çalışmaları ile seçim çalışmaları iç içe geçmiş durumda. 14 Mayıs seçimleri ülkemiz açısından kritik bir konumda. Partiler ve ittifaklar çeşitli vaatlerle halktan oy isterken bizim içinse bu partilerin işçilerin sorunlarıyla ilgili ne dedikleri önemli.
Ülkemizi uzun yıllardır yönetenler, çalışma yaşamında kazanılmış onlarca hakkımızı ortadan kaldırarak esnek ve güvencesiz çalışmanın ve asgari ücretin genel bir ücret olarak yaygınlaşmasının önünü açtılar. Çalışma koşullarının gittikçe kötüleşerek çalışma sürelerinin 10-12’i saati bulması, her gün en az dört işçinin iş cinayetinde hayatını kaybetmesi, işçilerin elinde patronlara karşı en güçlü silah olan grevlerin yasaklanması, işçilerin sendikalaşma hakkının barajlarla, kod 29, kod 46 maddelerle engellenmesi, AKP iktidarı dönemindeki artan hak gasplarından bazıları...
Bu koşullarda bizden oy isteyenlere soruyoruz, seçilmeniz halinde;
- Güvencesiz çalışmanın en yaygın olduğu taşeron sistemine son vererek tam zamanlı ve güvenceli bir çalışma yaşamını kuracak mısınız?
- Asgari ücret 8 bin 500 TL, açlık sınırı 9 bin 752 TL, yoksulluk sınırı 33 bin 754 TL. Bu tabloyu işçiler emekçiler lehine değiştirme formülünüz ne? Açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca işçi ve emekçiye insanca yaşayacakları bir yaşam için programınızda nasıl yer verdiniz?
- Çalışma yasasında haftalık çalışma süresi 45 saat, günlük 8 saat olarak belirtilmesine rağmen işçilerin yüzde 50’den fazlası günlük en az 10-12 saat çalışıyor. Yasanın uygulanması hatta işçilerin talebi olan haftalık 35 saat günlük 7 saat haftada 5 iş günü, seçim programınızda yer alıyor mu?
- Maliyet hesabı yapıldığı için alınmayan önlemler sonucunda her gün dört işçi hayattan, ailesinden, sevdiklerinden koparılıyor. Soma’da, Ermenek’te, Hendek’te, Amasra’da, Torunlar’da bu cinayetlere sebep olanlar, göz yumanlar cezasız kaldı. Bir kısmında davalar devam ediyor. İş cinayetlerinde önlem almayanlar ve denetlemeyenler için yaptırımlarınız nelerdir?
- İşçilerin grevleri yasaklanıyor. Siz seçildiğiniz takdirde hak aramanın önemli bir aracı olan grev hakkına saygı duyacak mısınız?
- Bunca yıldır teşvikler çıkartarak patronların yüzünü güldürenler, işçilerin alın terinden kesilerek oluşturulan fonları sermayenin/patronların kasalarına aktardılar. İşçiler ve emekçiler için onların yaşamlarını kolaylaştıracak gelir dağılımını düzenleyecek teşvikler planlıyor musunuz?
- ÇAYKUR’da çalışan mevsimlik işçiler yıllardır kadro talep ediyor. Başta ÇAYKUR işçileri olmak üzere kadro bekleyen mevsimlik işçilere güvenceli çalışma hakkını verecek misiniz?
- “Sağlık bir ekip işidir” ilkesinden hareketle sağlık sektörünün görünmeyenleri olan hastane işçilerinin kadro hakkını vererek güvenceli çalışma çemberine alacak mısınız? Yoksa üç aylık, altı aylık veya bir yıllık ihalelerle taşeron düzenini sürdürüp on binlerce yemekhane işçisini taşerona, güvencesizliğe mahkum mu edeceksiniz?
- Çalışma yaşamında sendikalar olmazsa olmaz. Sendikaların özgürce örgütlenmesinin önündeki en önemli engellerden bir sendikal barajlardır. Seçim barajı düşürüldü. Acaba oylarımıza talip olan ittifaklar ve partilerin, programlarında milyonlarca işçiyi ilgilendiren sendikal barajın kalkması ile ilgili bir ibare veya madde var mı? Demokrasi talebi örgütlenme özgürlüğü ile birlikte istenmelidir. Sendikal baraj kaldırılmalı ve örgütlenmenin özgürlüğü temel bir hak olarak kabul edilmelidir.
- Yasaya göre sendikalara üye olmak anayasal bir haktır. Sendikaya üye olmaya veya üyelikten çıkmaya kimse zorlanamaz, bunun aksi yönde davrananlar hakkında cezai işlem uygulanır. Ancak bu yasaya aykırı davrandı diye ceza alan tek bir patron yoktur. Aksine sendikaya üye olduğu için on binlerce işçi işini kaybetmiştir, kıdem tazminatları yakılmıştır. Üstelik kod 29, kod 46 gibi maddelerden çıkışları verildiği için işsizlik ödeneğinden yararlanamamışlardır. Patronların bu pervasızlığına karşı alacağınız tutum ne olacaktır ve sendikalarda örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması için nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?
Emekçilerin yaşadıkları bu sorunları programına alacak olanlaradır bizim oyumuz. Bizim adımıza değil bizimle birlikte mücadele edenlerle birlikte yeni bir yaşamı yeni bir hayatı inşa edeceğiz…
BU BASKILARA ÖRGÜTLENEREK KARŞI ÇIKABİLİRİZ
1 Mayıs çalışmamızı da aynı talepler etrafında yürütüyoruz. İnsanca yaşayacağımız, insanca çalışacağımız bir hayat istiyoruz ve bunun mücadelesini hep birlikte veriyoruz.
1 Mayıs hazırlıkları kapsamında düzenlediğimiz Gıda-İş İstanbul Temsilciler Kurulumuzdan izlenimlerimi aktarmak istiyorum.
İstanbul Temsilciler Kurulumuza birçok fabrikadan ve hastane yemekhanesinden temsilci arkadaşlarımız katıldı. Kahve ve çikolata üretimi yapan fabrikalardan, konserve balık üretimi yapan fabrikaya, helva ve şekerleme üretimi yapandan, dondurulmuş gıda üretimi yapana, ekmek üreten işçiden, yemek üreten aşçıya birçok temsilcimiz ile hem örgütlenmemizi hem de 1 Mayıs’ı planladığımız bir toplantı yaptık.
Fabrikalardan gelen temsilci arkadaşlarımız çalışma saatlerinin uzun ve üretim baskısının çok yoğun olduğunu, bunun kaçınılmaz sonucu olarak mobbinge maruz kaldıklarını belirttiler.
Kahve ve çikolata üretimi yapan fabrikadan gelen temsilcimiz, birçok ülkeye kahve ihraç edildiğini, fazla mesailerle birlikte günde 16 saat çalışıldığını, mobbingin ve baskının her gün daha fazla arttığını söyleyerek buna karşı mücadele edilmesi gerektiğini belirtti.
Helva ve şekerleme fabrikasından gelen arkadaşımız da çalıştıkları yerde yine çok fazla baskı ve mobbing olduğunu, insan yerine dahi konulmadıklarını, en ufak bir itirazlarında çalışma alanlarının keyfi biçimde değiştirildiğini söyleyerek, “Bayram şekeri üretiyoruz, kahvaltılık helva üretiyoruz ancak tadına dahi bakamıyoruz, üstelik servislere binmeden önce çantalarımız güvenlikler tarafından aranarak hırsız muamelesi görüyoruz. Bu aşağılanma ve bu baskılara ancak örgütlü bir güç ile karşı koyabiliriz” diyerek mücadele çağrısı yaptı.
Balık üretimi yapan fabrikadan gelen temsilci arkadaşımız ise çalışma esnasında hortum ile kasaları ve balık tezgahlarını yıkadıklarını ve bu esnada giydikleri çizmelerin içinin, kıyafetlerinin ıslandığını, mesai sonuna kadar bu şekilde çalıştıklarını söylediğinde onu dinleyen diğer temsilciler hep bir ağızdan “Çizmeleri ve elbiselerinizi değiştirin” dediklerinde, başka kıyafet verilmediğini hep birlikte öğreniyoruz.
Hastane yemekhanesinde aşçı olarak çalışan temsilci arkadaşımız, fabrikalarda çalışan arkadaşlarımızın durumunu öğrendiğinde kendi kurumlarının nispeten daha iyi olduğunu ancak en önemli taleplerinin kadro almak ve güvenceli bir çalışma yaşamına kavuşmak olduğunu anlattı. Bildiğiniz gibi 696 KHK ile kamuda taşeron olarak çalışan işçilerin büyük bir kısmı çalıştıkları kurumda kadroya alınmıştı. Ancak azımsanmayacak sayıda işçi kadro dışı kalmıştı. Hastanelerde ise durum korkunç bir eşitsizlik doğurmuştu. Hastanelerde yemekhane çalışanları bu eşitsizlikte en önemli kısmı oluşturuyor. Yemekhane işçileri her platforma da seslerini duyurmaya çalışarak örgütlenmelerini sürdürüyorlar. Sendikamız DİSK/Gıda-İş ile birlikte kadro hakkı mücadelesini kazanacağız.
Bu toplantımızın en önemli sonucu şu oldu; işçi arkadaşlarımız birbirlerinin sorunlarını daha yakından öğrenerek birlikte mücadele etmeleri gerektiğini bir kez daha kanıtladılar.
Küçük bir anekdot olsun; fabrikalardan gelen ve konuşan her bir arkadaşımız kendi fabrikasından söz ederek yaşanan sorunun sadece o fabrikada olduğunu, patrondan ziyade ustabaşı veya operatör veya müdürün keyfi tutumu gibi anlatıyordu. Ve bir sonraki arkadaşımızın anlattıklarını hayretler içerisinde dinliyorlardı, her anlatılanda biri diğerine şaşırıyordu. Kamu hastanesinden katılan arkadaşımız en son şöyle dedi: “Bu ne, bu arkadaşlarımız bu koşullara nasıl katlanıyorlar, acil ve en öncelikli olarak bu sendikalarda örgütlensinler, bizler de yardımcı olalım, birlikte örgütlenelim. Böyle çalışma olmaz, çocuklarımızın geleceği tehlikede…”
Bu toplantıya farklı fabrikalardan gelsek bile ortak bir mücadele ile bu sorunları aşacağımızı, insanca yaşayacağımız bir hayatı ve çocuklarımıza güvenli bir geleceği birlikte kuracağımızı biliyoruz.
1 Mayıs’ın güçlü ve kitlesel geçmesi çalışmalarımızı hızlandırıp, taleplerimizi yazdığımız pankart ve dövizlerimizle 1 Mayıs alanlarında olacağız. Sendikal barajların ve örgütlenmenin önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılması için, taşeron çalışmanın yasaklanıp eşit ve güvenceli çalışma için, eşit işe eşit ücret için, iş yerlerinde ücretsiz kreş hakkı için, mobbingin son bulması ve iş cinayetlerinin durması için haydi 1 Mayıs’a…
Evrensel'i Takip Et