Hastaların bilgileri piyasaya açılıyor
Sağlık Bakanlığı 1 Ocaktan itibaren Ulusal Sağlık Veri Seti’ni ve e-reçeteyi uygulamaya koydu. “Sağlık.Net 2” ve “e-reçete” uygulamalarında milletvekili ve bakmakla yükümlü oldukları yakınları bu uygulamadan muaf tutulmaktadır. Bu uygulamaların kapsamına dahil edilmeyen vekil ve bakmakla yükümlü oldukları yakınları ile yurttaş arasında ayırım olmamalı. Uygulama başladığı tarihten itibaren özel sağlık kuruluşları, doktorlar, kamu hastaneleri hastalarına ilişkin tüm verileri “Sağlık Net 2 Veri Gönderimi” sistemi ile Sağlık Bakanlığına göndermek zorunda. Üstelik de hastaların bilgisi ve onayı olmadan.
Hastalara yazılan reçetelerdeki ilaçlardan daha önemlisi, konulan tanılar da Sağlık Bakanlığı ve bürokratlarının elinde olacak. Üstelik bunlar istenirse SGK’ye ve onlar aracılığıyla özel sigorta firmalarına, özel hastanelere de verilebilecek. Bir insan düşünün; herhangi bir sağlık problemi nedeniyle bir hastaneye başvuruyor. Kendisine pek çok soru soruluyor. Bu soruların içinde alkol kullanımından kürtaj sayısına kadar pek çok özel bilgi de olabiliyor. Bazense hastaneye geliş sebebi bile başlı başına çok özel olabiliyor. Psikolojik bir bozukluk, cinsel bir hastalık ya da estetik ameliyat vs. aklınıza gelebilecek her türlü sağlık sorunu doktor tarafından hastane bilgisayarına kaydedildiği an, tüm bilgiler otomatik olarak bakanlığın veri toplama sistemine de gidiyor. Ve bunu yaparken kimse hastadan izin almıyor.
Çok açık, hasta-hekim ilişkisi çok özel bir ilişkidir. Hasta hiç kimse ile paylaşmadığı bazı sırlarını hekimiyle paylaşır. Tetkikler, görüntüleme sonuçları dahil. Psikiyatrik, cinsel sorunlar dahil.
‘EN ÇOK KADINLAR VE ÇOCUKLAR ZARAR GÖRECEK’
Bu sistemle yine en çok zararı kadın ve çocuklar görecektir. Bu sistem, kadınların hormonsal ve anatomik olarak kendine has olan tüm durumlarını da açık bir hale getirerek sanal ortama taşıyacak. Gebelik, düşük, gebeliği önleyici tedbirleri, cinsel yaşamı ve sorunları, regl tarihinden tutun gebelik tarihine kadar hem devlet eliyle hem de aynı zihniyete sahip erkek egemen sistemin denetimi altına alacak ve istediğinde de bunu ona karşı koz olarak kullanacaktır. Devlet eliyle geliştirilen yoksullukla beraber sağlık da paralı olunca tedavi olamayacak olan da yine 4-5 çocuklu ailelere olacaktır. 5 çocuğuyla aile hekimliğine giden kadın en az 35-40 TL ödeme zorunluluğu da eklendiğinde zorunlu hale gelmeyene kadar kadın doktora gitmeyecektir. Bu da daha fazla hastalık ve ölüm demektir.
‘VERİLERİ ORGAN MAFYASI BİLE KULLANABİLİR’
Sağlık Bakanlığı uygulamayı “Sağlık verilerini toplayacağız, yurttaş yeni bir hekime gittiğinde hekim bütün verileri görebilecek” gerekçesi getirdiğini belirtmektedir. Bu bilgilerin nasıl saklandığını kimse bilmiyor. Bakanlık bunların güvenli bir bilgisayar sisteminde saklandığını söylese de bu bilgisayar sistemine kimlerin girebildiğini, görevlilerin neye göre seçildiğini bilmiyoruz. Bunların pratikte faydaları olabilir. Ancak kritik olan evrensel ilkelere göre bu bilgilerin paylaşılmasında vatandaşın rızasının olmaması. Örneğin depresyon hastası ya da psikoz hastası çocuğun annesi reçeteyi çocuğu adına değil, kendi adına yazdırmak istiyor. Çocuğunun tanısına geçmesin diye. Bu veriler ileride işe gireceği zaman karşısına çıkabilir endişesi ile ya da özel sigorta yaptıracağı zaman daha fazla prim istenebilir, işyerinde amirinin eline geçebilir diye. Üstelik çok daha tehlikeli olasılıklar da var. Kan grupları, doku özellikleri, genel sağlık durumları belli olan insanların hangilerinin organ nakli için uygun verici olduğu bu sistemle bulunabilir, uluslararası organ mafyaları için cazip bir hırsızlık konusu olabilir bu veriler.
Kamu-özel bütün sağlık kuruluşları hastaya ilişkin bilgileri toplayıp, merkezi sisteme elektronik ortamda göndermek zorunda. Sağlık Bakanlığının istediği bilgiler içinde ne yok ki; “Bütün kimlik, adres, iletişim bilgileri, sağlık geçmişi, özürlülük durumu, medeni hali, alkol-madde-sigara kullanımı, işi, mesleği, öğrenim durumu, gelir durumu, hastalık şikayetleri, hastanın öyküsü, bütün tetkik sonuçları, tetkik istenen kurumlar, 15-49 yaş arası kadınların hamilelik testleri, doğum, düşük türü sayıları, kadın sağlığı işlemleri, kullanılan aile planlaması yöntemi, gebelik testi sonuçları, son adet tarihi, babanın kan grubu gebe olduğu tespit edilmiş olsun ya da olmasın, doğum ya da düşükle sonuçlanan tüm gebelikler, ağız ve diş sağlığı ile ilgili tüm koruyucu hekimlik, teşhis ve tedavi işlemleri...”
Sağlık Bakanlığının istediği bütün bu veriler uluslararası sözleşmelerde, “Korunması gereken kişisel veriler”in başında geliyor. Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesinde, Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin 6. maddesinde bu verilerin korunmasına ilişkin şu düzenleme yer alıyor; “İç hukukta uygun güvenceler sağlanmadıkça, ırk menşeini, politik düşüncelerini, dini veya diğer inançlarını ortaya koyan kişisel verilerle sağlık veya cinsel yaşamla ilgili kişisel nitelikteki veriler ve ceza mahkumiyetleri, otomatik bilgi işlemine tabi tutulamazlar.” “Ülkedeki bütün insanların özel hayatlarının gizliliğine müdahale” olarak nitelendirilen bu düzenleme 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer alıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çıkardığı, “Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve Paylaşımına İlişkin Yönetmelik” verilerin gizliliğine ilişkin endişeleri daha da artırıyor. Zira yönetmelik bu verilerin, özel kişi ve kuruluşlarla sözleşme karşılığı paylaşılmasının önünü açıyor. Tüm bu sebeplerden dolayı bu anlayışa karşı durmak ve engellemek gerekir.
*SES Balıkesir Şubesi Örgütlenme Sekreteri
Evrensel'i Takip Et