25 Nisan 2023 17:02

‘Meslek hastalıkları hastaneleri kapatılmasın’

Meslek Hastalıkları Hastanelerinin işlevsizleştirildiğini, hizmet kapasitelerinin yok edildiğini vurgulayan emek ve meslek örgütleri, "Meslek hastalıkları hastaneleri kapatılmasın" dedi.

‘Meslek hastalıkları hastaneleri kapatılmasın’

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Eylem NAZLIER
İstanbul

İstanbul Tabip Odası, Kocaeli Tabip Odası, DİSK, KESK, İşyeri Hekimleri Derneği ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin çağrısıyla İstanbul Tabip Odası Cağaloğlu binasında basın toplantısı düzenlendi. Açıklamada son yıllarda zaten sayıları çok yetersiz olan Meslek Hastalıkları Hastanelerinin işlevsizleştirildiğine, hizmet kapasitelerinin yok edildiği vurgulandı. İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi bağlandığı Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinin taşınması sebebiyle kapatıldığını ve binasına el koyulmaya çalışıldığını dikkat çekilen açıklamada, "Meslek hastalıkları hastaneleri kapatılmasın" denildi.

“1980 DARBE DÖNEMİNDE DAHİ KAPATILMADILAR”

Ortak açıklamayı İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr.Ertuğrul Oruç okudu.  Oruç, meslek hastalıkları hastanelerinin kurulma nedenlerini, kapatılması ve işlevsizleştirme süreçlerini aktardı. Oruç, “Ancak 1970’lerin başlarına gelindiğinde özelleşmiş meslek hastalıkları hastanelerinin gerekliliğine vurgu yapılmaya başlanması, var olan hastanelerin hastalık sigortası yükü altında meslek hastalıkları konularını ihmal etmek zorunda kaldıklarını düşündürmektedir. Meslek Hastalıkları Hastaneleri resmi olarak Engin Tonguç, Haldun Sirer ve Çağlar Kırçak gibi hekimlerin öncülüğünde 1978 yılında kuruldular” dedi. “Hastaneler ilk  büyük darbeyi 1980 açık faşist müdahale yıllarında aldılar” diyen Oruç, “Geniş kitlelerin ekonomik ve sosyal hakları kısıtlanırken ‘işçinin sağlığı’ temelli bir yapılanmanın darbe yememesi düşünülemezdi. Süreçten, personellerinin yüzde 80’inin ellerinden alınması, mesleki rehabilitasyon ünitelerinin kapatılması, denetim yetkilerinin ellerinden alınmasıyla kurtulamadılar her iki hastanede örneği az görülen biçimde cezalandırıldılar; Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi o dönem için şehrin dışında görülen Güvercinliğe, İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi var olan binasının beşte biri boyutlarında Süreyyapaşa Hemşire Okulu’na sürüldü. Ancak 1980 darbe döneminde dahi kapatılmadılar” diye konuştu.

“İŞLEVSİZLEŞTİRİLDİ”

Son 5 yılda Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesinin tüm laboratuarları ve önemli kadroları dağıtılarak kapatıldığını anlatan Oruç, “Neden yapıldığı anlaşılmamakla birlikte bir yıla yakın kapalı kalan hastane tekrar açıldı ancak işlevsiz, laboratuarsız ve amaçsız olarak. Sürekli eksiklerinin giderileceği ifade edilmekle birlikte halen genel hastane rolü ağırlıklı olarak sürdürülmektedir. İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi hiçbir anlamlı gerekçe gösterilmeden Süreyyapaşa Eğitim Araştırma Hastanesinin bünyesine katıldı. Müstakil hastane özellikleri gasbedildi ve alan hakimiyetini yitirmesi sağlandı. Ekiplerinin sahaya çıkması yasaklandı. Bu gün kalan işlevlerini de sekteye uğratacak bir büyük darbe daha vuruluyor. 1986 yılından bu yana kullandığı bina Süreyyapaşa hastanesi tarafından işgal edilmektedir” dedi.

“İŞÇİ SAĞLIĞINA ÖDETTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

Süreyyapaşa hastanesinin deprem güçlendirme çalışmaları bahane edilerek çok ilaca dirençli tüberküloz kliniği meslek hastalıkları binasına taşınmak istendiğine dikkat çeken Oruç, “Öncelikle Süreyyapaşa hastanesinin deprem güvenliği olmayan binalara sahip olduğu 15 yıldır bilinen bir gerçek. Bu süre içerisinde il yöneticileri tüm uyarılara rağmen gerekli önlemleri almadılar. Hatalı yönetimlerin yol açtığı sorunun bedeli işçi sağlığına ödettirilmeye çalışılıyor. İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesinin binası büyük kısmı hastanenin öz kaynaklarından karşılanarak 2010 yılında güçlendirilmişti. Yani son yıllarda sıkça rastlandığı gibi başarı cezalandırılıyor başarısızlıksa ödüllendiriliyor” dedi.

“SİLİKOZİS VAKALARIN BAŞVURDUĞU BİR HASTANE”

Sadece 70 yataklı bina Süreyyapaşa gibi 600 yataklı dev bir hastanenin yarasına merhem olamayacağına dikkat çeken Oruç, “Türkiye’de 300’ü İstanbulda 1500 den fazla hastane bulunmakta. İstanbul hastanelerinin 50.000 yatağı için yatak doluluk oranı yüzde 50’nin altındayken ve Heybeliada Sanatoryumu boş tutulurken Meslek Hastalıkları Hastanesine göz dikilmesi art niyettir. Çok ilaca dirençli tüberküloz kliniğinin taşınmaya çalışılmasıysa başlı başına düşünülmeksizin atılan bir adım olduğunu göstermektedir. İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi silikozis vakalarının halen başvurduğu bir hastanedir ve aynı zamanda her yıl binlerce işe giriş ve periyodik muayene için tetkik yani sağlıklı insan başvurusu almaktadır. Silikozis vakalarının tüberküloza yatkınlığı zaten zarar görmüş akciğerleri düşünülünce ölümcül sonuçlar doğuracaktır” ifadelerini kullandı.

“MESLEK HASTALIKLARI HASTANESİ ORTADAN KALDIRILIYOR”

Oruç son olarak şunları söyledi: “Türkiye’de sadece bu hastanede gerçekleştirilen ağır metal zehirlenmeleri tedavisi için dahi yatak ayrılmaması da sayılırsa bir seferde üç önemli toplum sağlığı hatası başarılmaktadır. Oysa yıllardır atıl durumda kalan Heybeliada senatoryumunun en azından belli bir bölümü hızla onarılarak dirençli tüberküloz vakaları için tahsis edilebilir.

İstanbul’un tek meslek hastalıkları hastanesi, işçi sağlığı alanında koruyucu hekimliğe destek veren tek hastanesi ortadan kaldırılıyor. Bilinçli kurumsal işverenin, işçinin hastanesi ortadan kaldırılıyor. İş kazaları ve meslek hastalıkları her yıl binlerce insanın ölümüne, sakatlanmasına yol açarken çözüm bulmak adına çaba harcayan bir kurum ortadan kaldırılıyor.”

Basın açıklamasının ardından katılımcı kurumlar tek tek söz aldı.

“TEK DERTLERİ KÂR”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şube Eş Başkanı Abuzer Aslan, iktidarın kâr etmediği hastaneleri kapattığına değinerek, “İktidar için işçinin sağlığı, meslek hastalıklarının tespiti önemli değil. Tek dertleri var, para geliyor mu gelmiyor mu? Oranın arsası kıymetli, değerli bir yerde. Bu yüzden Meslek Hastalıkları Hastanesini kapatmak istiyorlar. Tek dertleri bundan kaynaklanıyor. Çünkü biz şunu çok net biliyoruz. İktidarın bu amaç doğrultusunda hastanelerimize, geleceğimize, işçilerin sağlığına göz diktiğini açık ve net ortaya” ifadelerini kullandı.

DİSK İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Daire Müdürü Tevfik Güneş, iş sağlığı ve iş güvenliği alanın çökmüş durumda olduğuna dikkat çekti, “Ayağa kalkabilecek durumu da söz konusu değil” diyen Güneş, “Türkiye'de meslek hastalıkları tanı sistemi yok. Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin bu haliyle işlevsiz hale  gelmesi bana kalırsa o araziye çökülmek isteniyor yani bu kadar açık. Çok değerli bir arazi. Sonuçta orayı işlevsiz hale getirip oradan  inşaat rantı elde edecekler” dedi.

“İŞÇİ ÖLÜMLERİNİN GİZLENDİĞİNİ GÖSTERİYOR”

Türkiye'de her yıl ortalama 2 bin işçinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak sözlerine başlayan İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, iş cinayetleri raporlarında meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin oranın çok düşük göründüğünü bunun sebebinin ise ölümlerinde hastalıkların gözlendiğini ve meslek hastalıklarına ilişkin verilere ulaşılamadığını vurguladı.

2 binli yılların başında kot kumlama sonucu silikozis hastalığına yakalanmaları ve ölümler olduğunu aktaran Çakır, “2009 yılında çıkan son bir genelgeyle işte malullük aylığı bağlandı. Ama tam bir sonuca varamadı mücadele. Peşinden diş teknisyenleri de silikozis vakaları gözüktü. O kadar akut ki işe başlayıp 14 ay sonra ölümler gözüktü. Diş teknisyenlerinin de. Daha sonraki süreçte biliyorsunuz ‘covid 19 işçi sınıf hastalığıdır’ dedik. Özellikle sağlık emekçileri için altını çizdik. Dünyanın birçok ülkesinde de bu tanındı ama Türkiye'de 500 üzerinde tespit edebildiğimiz sağlık emekçisi ölümü var. 2021 SGK verilerinde 4 hekim'in COVİD-19 sonucu ölümü tanınmış durumda” dedi.

“İŞSİZLİĞE YOL AÇIYOR”

İşçiler açısından da  başka birsorunu da şöyle özetledi Çakır, “Meslek hastalığı tanımı tanısı almak, işsizliğe yol açıyor. Meslek hastalığı tanısı aldığın zaman hiçbir yerde açıkçası işe giremiyorsunuz. Bu da Türkiye'deki yoksulluğun ve güvencesizlik, istihdam sorununu ortaya çıkarıyor. Yani tanı alınsa ne olacak? İşçiler tanı almamak için meslek hastalıkları hastanesine de gitmiyor.”

“İŞÇİ SAĞLIĞI OLUMSUZ ETKİLENİYOR”

Kocaeli Tabip Odası’ndan Dr. Kenan Cibaroğlu ise şunları söyledi: “Meslek Hastalıkları Hastanesinin kapasitesinin azaltılması, isim değiştirilmesi, süreçlerin farklı bürokratik problemlerle işin içinden çıkılamaz hale getirilmesine ne yazık işçi sağlığını son derece olumsuz etkiliyor. Sadece Kocaeli olarak değil, Sakarya, Düzce, Bolu, bölgenin neredeyse tamamı İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi'nin geniş imkanlarından faydalanıyor durumdaydı, Biz işçi sağlığının ve bunun bir aşaması olan meslek hastalıkları tanı süreçlerinin daha ideal hale gelmesi için hem bürokratik problemlerini ortadan kalkması hem de meslek hastalıkları hastanesinin kapatılması değil, daha büyütülmesi ve yaygınlaştırılmasını talep ediyoruz.”

“GÜNDEN GÜNE KÖTÜYE GİDİYOR”

İşyeri Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Zuhal Akgün, “Önce bu ülkede meslek hastalığı teşhis edilsin isteniyor mu? Ona bakmak lazım. Bence istenmiyor” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “En başta işyeri hekiminin donanımlı olması ve meslek hastalığı teşhisi koyar durumda olması gerekiyor ki. Maalesef bu çok da mümkün gibi gözükmüyor. Çünkü iş yeri hekimliği belgesi alındıktan sonra 15-20 yıl önce almış yenileme eğitimleri belki bir büyük bir kısmımız biliyorsunuz sadece para yatırılarak bakanlığın bir hesabına para yatırılarak yapılan bir işlem dolayısıyla güncel gelişmeler, ekonominin endüstrinin gelişmelerini takip etmeyen, edemeyen bir iş yeri hekimi grubu sadece kişisel çabasıyla öğrenmeye gayret eden ve bunu başarabilen gruba ayrı tutuyorum ama diğer türlü diğer hekim arkadaşlarımız maalesef mevcut birikimleriyle meslek hastalığını teşhis edebilecek durumdalar mı? Bunu sorgulamak lazım. Bence değiller. Önce hekimin donanımlı olması gerekiyor. Bir ikinci aşamada da göndereceği yer olması gerekiyor. Biz yeterince donanımlı değilsek, göndereceğimiz hastaneler ortadan kaldırılırsa o zaman bu durumda bir çelişki var. Bunun düzeltilmesi gerekiyor ki günden güne daha kötüye gidiyoruz.”

“EN ALTTAKİLERİN HASTANESİ”

Meslek hastalıkları hastanesine başvuru sayısı yıllık 6 bin civarında ancak sağlık muayeneleri, taramalar ve saha çalışmalarıyla bu rakam İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi için sadece 60 bin civarında olduğunu belirten Dr.Kaan Karadağ, “1995- 2018 arasında 23 yıl boyunca bu hastanelerde çalıştım. Hem Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi hem de İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi” dedi ve ekledi: “Artık bireylerin başvurabileceği, örneğin bir çalıştığı iş yerinde nefes alamayan işçinin başvurabileceği bir yer kalmadı. Kol,bacak ağrıları nedeniyle kendi çocuğunu kucağına alamayan babanın başvurabileceği bir yer kalmadı ki. Meslek Hastalıkları Hastanesi en alttakilerin hastanesidir.” (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et