27 Nisan 2023 10:10

Savaş naraları

14 Mayıs 2023’e doğru yaklaşırken siyasi partilerin sloganları rüzgâr olup yelkenlerimizi doldurmaktadır. Varacağımız liman MacGregor’un ölüme gebe Poyais’i mi, yoksa özgür bir Türkiye mi olacaktır?

Görsel: Pixabay

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Haritalarda Honduras'ın Karayip Denizine burun verdiği bir bölge vardır. Kara Nehir (Río Tinto) bu bölgeden denize dökülür. Bu bölgeye, o yörede yaşayan Poyas Kızılderililerinden hareketle Poyais adı verilmiştir. Aslında Poyais’e bölge demektense ülke demek daha doğru olacaktır. Sanırım bu isimde bir ülke olduğunu duymamışsınızdır. Ben de duymamıştım.

Aslında bu olmayan ülke varlığını 1786 yılında doğan İskoç asıllı bir asker ve maceracıya, Gregor MacGregor’a borçludur. MacGregor kariyerine İngiliz ordusunda bir asker olarak başlar ve 1803'ten 1810 yılına kadar İngiliz Ordusunda subay olarak görev yapar. Ardından 1812 yılında yolu Venezuela’ya düşer. Simon Bolivar’ın kuzeni ile evlenen MacGregor Venezuela Bağımsızlık Savaşında Cumhuriyetçilerin safında yer alır.  Bolivar ile akrabalık ilişkisinin de yardımıyla hızla yükselir ve general olur. Sonrasında da 1820 yılına kadar o ada senin bu ada benim savaşıp durur. 1820 yılında Miskito Kralı I. George Frederic Augustus, Krallığına yapmış olduğu katkılardan dolayı Honduras’ta Kara Nehrin Karayip Denizine döküldüğü bölgede eksen ekilmez, biçsen biçilmez uçsuz bucaksız vahşi bir arazinin tapusunu MacGregor’a verir.

MacGregor ne yapacağını bilmediği tapusunu cebine koyarak 1821 yılında İngiltere’nin yolunu tutar. Malum o dönemlerde yol uzun ve düşünecek çok vakit var. Yolculuğa cebinde eksen ekilmez, biçsen biçilmez bir arazinin tapusuyla sıradan bir asker olarak başlayan MacGregor, İngiltere’ye ayak bastığında bir prenstir. McGregor bu yolculuk sırasında beyaz zeminde yeşil bir haç olan bayrağıyla, para birimiyle, sınırları çizilmiş haritasıyla Poyais adında bir Prenslik kurgular. Sözde prens olmasına karşın Londra’da krallar gibi karşılanır. MacGregor o davetten bu davete katılıp sosyetenin içerisinde arz-ı endam ederken boş durmaz elbet. Yalnız ve uzak ülkesinin güzelliklerini, olmayan halkının misafirperverliğini, Avrupa başkentlerini aratmayacak güzellikteki hayali başkent St. Joseph’i ballandıra ballandıra anlatır.

Yeterli güveni sağladıktan sonra da ülkesine yerleşmeye karar veren yatırımcılara düzenlemiş olduğu tahvilleri ve tapuları uygun fiyattan satmaya başlar. Bunula da yetinmeyen MacGregor İngiltere matbaalarına Poyais doları bastırır ve kendi belirlediği kurdan Poyais’e gidecek olanlara bu kâğıt paraları satar. İddia odur ki, MacGregor o dönem 200 bin sterlinden fazla para kazanır.    

İngiltere’den Poyais’e 1822-1823 yıllarında içerisinde yüzlerce yolcusu ile toplam dört gemi yelken açar. Ulaştıkları yerde ne Poyais vardır ne Avrupai şehirler ne de medeniyet. Onları vahşi doğa ve başta sıtma olmak üzere bulaşıcı hastalıklar karşılar. İçlerinden sadece ellisi sağ kalmayı başarır. Sağ kurtulan ilk kişiler İngiltere’ye dönüp olanları anlatır. Ancak MacGregor’un suçlu olduğu kabul edilmez. Bazı mağdurlar da dahil olmak üzere Gregor’un destekçileri, basında onun suçsuz olduğunu söyler. 1823 yılının sonbaharında sessizce İngiltere'den ayrılan MacGregor, Fransa’ya gider ve Paris'te bildiği işi sürdürecek bir ofis açar. Bir süre sorunsuz Poyais’e ait tapu ve tahvil satışı yapan MacGregor Aralık 1825'te gözaltına alınır. Dolandırıcılık ve komplo kurmaktan yargılanan MacGregor delil yetersizliğinden beraat eder ve ölene kadar da cezaevine girmeden yaşamını sürdürür.  

MacGregor olmayan bir ülke, daha doğru bir ifadeyle bir düşler ülkesi inşa ederek şapka çıkarılacak bir sahtekarlığa imza atar. Bizler de 14 Mayıs 2023 günü gerçekleşecek seçimlere yaklaşırken siyasi parti liderlerinin vaatleri ile düşsel bir ülkeye doğru yelken açmışız hissini yaşamaktayız. Bu hissin bizlerde oluşması için de siyasi partiler en çok kısa ve çarpıcı sözleri yani sloganları kullanılmaktadır.

İlginçtir ki slogan kelimesi Türkçeye MacGregor’un toprağından ve dilinden geçmiş. Gaelce “ordu, aşiret” anlamına gelen sluagh ve “bağırış, nara” anlamına gelen gairm sözcüklerinin birleşiminden oluşan slogan kelimesi “savaş narası” manasına gelmekteymiş. Ülkemizde her seçimin adeta bir meydan muharebesi havasında yapıldığı düşünülünce sloganların önemi daha fazla ortaya çıkıyor.

Siyasi tarihimizdeki en çarpıcı sloganlardan biri 1950 genel seçimlerinde Demokrat Partinin seçim galibiyetinde önemli paya sahip olan “Yeter, söz milletin”dir. Aradan 73 yıl geçmesine rağmen bu slogan halen hem iktidarın hem de muhalefetin iştahını kabartmaya devam ediyor.

1970’li yıllarda geldiğimizde seçimlerde savaş naraları şiddetlenmiştir. Bülent Ecevit’in “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganının komünizmle ilişkilendirilmesi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisinin “Ortanın solu” sloganını tercih etmiştir. Bu slogana Adalet Partisi “Ortanın solu, Moskova’nın yolu” sloganı ile karşılık vermiştir. 

1980’li yıllara geldiğimizde Turgut Özal “Çağ atlayacağız” sloganı ile Anavatan Partisine (ANAP) seçim kazandırırken, Sosyal Demokrat Halk Partisi “ANAP’a oy verirseniz sizi limon gibi sıkarlar” sloganı ile oylarını artırmıştır.

1990’lı yıllarda seçimlere ANAP’ın “Yapacak çok iş var” sloganına karşı, Doğru Yol Partisinin “Herkese iki anahtar” ve Demokratik Sol Partinin “Gözün aydın Türkiye, ak güvercin geliyor” sloganları damga vurmuştur.

2000’li yıllara geldiğimizde “Tek başına, iş başına” sloganıyla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bu iddiasını, “Durmak yok, yola devam”, “İşimiz hizmet, gücümüz millet”, “Hayaldi gerçek oldu”, “Vakit Türkiye vakti”, “İlk günkü aşkla” sloganlarıyla sürdürdü. Aynı dönemde Cumhuriyet Halk Partisi AKP’nin sloganlarını “Millet için geliyoruz”, “Artık tamam”, “Milletçe alkışlıyoruz”, “Önce Türkiye” sloganları ile karşılamaya çalışsa da gücü yetmedi. Bu dönemde belki de akıllarda en çok kalan sloganlardan biri “Ekmek için Ekmeleddin” olmuştur.

14 Mayıs 2023 seçimlerine 17 gün kaldı. Alanlarda yine sloganlar çarpışıyor. AKP’nin “Doğru zaman, doğru adam” sloganına karşı CHP’nin “Sana söz, yine baharlar gelecek” sloganı yankılanıyor. MHP “Aziz milletim sıra sende” diyerek seslenirken, Yeşil ve Sol Parti, adeta sosyalist ve Kürt seçmenlere adres verircesine “Buradayız, birlikte değiştireceğiz” diye işaret etmektedir. Memleket Partisi “MAVİ (Memleket, adalet, vicdan, iş)” derken Türkiye Komünist Partisi (TKP) “TKP gelir, her şey değişir” sloganını seçmiştir. Türkiye İşçi Partisi “İnadın iradendir” diye diretirken, Zafer Partisi, belki de bu sloganın Devrimci Sol ana davasında Dursun Karataş’ın savunmasını yaparken kullandığından habersiz, “Haklıyız kazanacağız” diye haykırmakta. Büyük Birlik Partisi (BBP) ve Yeniden Refah Partisi (YRP) ise sanki Cumhur İttifakında birlikte olacaklarını önceden biliyormuşçasına ağız birliği etmişler. BBP “Türkiye için biz varız” sloganını seçerken, YRP “Milletimiz için biz varız” sloganını seçmiş.

14 Mayıs 2023’e doğru yaklaşırken siyasi partilerin sloganları rüzgâr olup yelkenlerimizi doldurmaktadır. Varacağımız liman MacGregor’un ölüme gebe Poyais’i mi, yoksa özgür bir Türkiye mi olacaktır? 14 Mayıs’a halen 17 gün var. Özgür bir Türkiye için asılın küreklere…

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI