27 Nisan 2023 14:59

Teknik bilgimiz bizi işçi olmaktan kurtaramayacak

Üniversite mezunlarının büyük kısmının elinden alınan insanca bir çalışma ve gelecek garantisinin çemberi gün geçtikçe daralıyor.

ODTÜ öğrencileri Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Kadir KUGU / Şahin MANSUROĞLU

ODTÜ

 

Bu sene de emekçiler, öğrenciler olarak 1 Mayıs’ı karşılayacağız. Türkiye, bu defa 1 Mayıs’a geçen senekilerden farklı olarak derin bir yoksullaşma, gergin bir seçim atmosferi ve otoriterliğini gittikçe arttıran bir iktidarla giriyor. Bununla beraber, Kahramanmaraş merkezli depremler de yaşanan sosyal ve ekonomik krizi daha da derinleştirdi. Ülkemiz böyle bir atmosferle seçime girerken üniversiteli gençler neler söylüyor?

En başta söylenmesi gereken üniversitelilerin derinleşen yoksullaşmadan önemli ölçüde etkilendiği. Ekonomik durumları ve sosyal pozisyonları bakımından her daim kırılgan bir halde olan öğrenciler, haklarını ve özgürlüklerini koruyabilecek mekanizmaları da kaybetmiş durumdalar. Öğrenci temsil kurulları ve bölüm komiteleri gibi temsil kurumlarının eksikliği şiddetli bir şekilde hissediliyor. Bunun yanında rektörlükler ve diğer idari organların, öğrenciler ve okul bileşenleri haklarını aradığı her an başlarında adeta “Demokles’in kılıcı” gibi durduğu da malum… 

Baskı ortamının bu kadar yoğunlaştığı ve öğrenci hareketinin pasifize edilmeye çalıştığı bir dönemde sorunlar çığ gibi büyüyor. Sorunlar, öğrencileri henüz hazırlık sınıfından itibaren karşılamaya başlıyor. Çoğu öğrenci, genellikle döviz kuruna bağlı yabancı dil kitaplarının fiyatlarını karşılayamıyor, ODTÜ gibi bazı okullarda akademisyenlerin desteğiyle “bookfund” vb. ara çözümler bulunmaya çalışılsa da çoğu zaman mağduriyetleri gidermiyor. Bunun yanında öğrencileri mağdur eden bir başka konu ise temel bir hak olarak karşılanamayan beslenme ihtiyacı: Çoğu öğrencinin yemekhaneye bir alternatifi yok ve okulların büyük çoğunluğunda yemekhaneler oldukça yetersiz. Birçok yemekhanede öğünler, besin değerleri açısından oldukça düşük değerlere sahip. Bunlara ek olarak barınma da öğrencilerin hayatını zorlaştıran bir sorun. Çoğu üniversitenin kendine ait yurtları veya misafirhanesi bulunmamakta, KYK yurtları ise kapasite olarak yetersiz ve insani şartlar sağlamaktan uzak. Ekonomik krizin etkisiyle özel yurtlar neredeyse asgari ücret seviyelerine ulaşan fiyatlarda. Kiraya çıkmak ise çoğu zaman seçeneklerin arasında bile değil. Öğrenciler, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan oldukça uzakken onları mezun olmadan staj aramak, kariyer topluluklarının beceri ve bilgi kazandırmaktan uzak etkinliklerinde yer almak gibi angaryalar da bekliyor.

HEPİNİZ KAPİTALİST OLABİLİRSİNİZ YALANI

Türkiye’de her geçen gün işçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor. Elbette bu durum AKP iktidarının yarattığı yıkımlardan biri fakat durum AKP iktidarının kendisiyle sınırlı bir durum değil. İktidar, neoliberalizmin Türkiye’deki temsilcilerinden sadece biri. Ülkelerin büyük bir kısmını ele geçirmiş neoliberal ideoloji sonucu tüm dünyada işçilerin yaşam koşullarının gittikçe kötüleştiği bir senaryoyla karşı karşıyayız. Neoliberal ekonominin uygulanmaya başlandığı 1970lerden beri tüm dünyada işçilerin yaşam ve çalışma koşulları gün geçtikçe kötüleşirken sermayedarlar ise zenginleşmeye devam ediyor. Türkiye’nin yaşadığı kriz de “fakirleşme” krizinden çok işçi ve sermayedar arasındaki makasın gittikçe açılmasının krizi. Yıllar boyunca sınıf atlamanın bir yöntemi olarak görülen üniversite de bu senaryodan payını almış durumda. İşçilere her geçen gün daha kötü yaşam koşulları sunan bu ekonomik model üniversite öğrencileriniyse sınıf atlama rüyasıyla pasifize etmeye çalışıyor. Sınıf atlama illüzyonu kapitalist ekonominin gün geçtikçe ilerlemesiyle ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye’de üniversite eğitimi alıp mezun olan birçok genç beyaz yakalı olarak açlık sınırının altında çalışıyor. Üniversite mezunu olduktan sonra büyük ve gösterişli ofislerde çalıştırılan bu insanlara oluşturulan ofis ortamı yoluyla işçi sınıfının bir öznesi olmadıkları, işçi sınıfından daha üst bir konumda oldukları gösterilmeye çalışılıyor. Bir yandan kapitalizmin herhangi bir formu sürdürülürken işçi sınıfının sosyal refahı garanti edilemez. Kapitalizm, kendi yarattığı krizi çözmek için daha önce kriz yaratan başka bir sistemi getirmeye çalışıyor. Gençlik, bugün bile üniversitelerde sınıf atlama propagandalarına maruz kalıyor. Geçmişte tüm üniversite mezunlarına yapılan bu propaganda, günümüzde belli üniversitelerden mezun olan, “kendini geliştiren” öğrencilere vaat ediliyor. Üniversite mezunlarının büyük kısmının elinden alınan insanca bir çalışma ve gelecek garantisinin çemberi gün geçtikçe daralıyor. Bizler üniversiteli gençler olarak karşımızda duran sınıf atlama vaadinin bir kara propaganda olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını görüyoruz. Kapitalizmin hiçbir işçiye garanti etmediği, hatta elinden almaya çalıştığı, temel hakların mezun olunca biz geleceğin işçilerine de garanti edilmeyeceğini ve elimizden alınmaya çalışılacağını biliyoruz. Tam da bu sebeplerle 1 Mayıs’ta alanda olacağız. Gençlik, işçi sınıfının saflarına!

ÖNCEKİ HABER

Denizler yaşasaydı kime oy verirdi?

SONRAKİ HABER

Eskişehir 1 Mayıs tertip komitesi: Taleplerimizle alanları doldurmalıyız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa