Dört taş alacaklar diye köy bu hale getirilir mi?
Foça Kocamehmetler köyünde faaliyet gösteren taş ocaklarına bir yenisi daha eklenmek isteniyor. Tozdan köyde nefes alamaz hale geldiklerini belirten köylüler, "yazık değil mi?" diye soruyorlar.
Kocamehmetler Köyü'ndeki taş ocağı|Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
Doğa ve çevre gözetilmeyerek bilimsel temele dayanmadan yapılan mermer ve taş ocağı faaliyetlerine her gün bir yenisi ekleniyor. Açılan taş ocakları, önce orman ve bitki örtüsünü, sonra da toprak katmanını ortadan kaldırılıyor. Geçen süre içinde morfolojik yapı bozulurken, çıplak kalan arazide toprak erozyonu hız kazanıyor. Tarım alanlarıyla birlikte yer altı su sistemi de bozuluyor.
Taş ve mermer ocaklarındaki patlatmaların etkisiyle heyelanlar ve çökmeler olurken, çevreye yayılan tozlar, çevrede yaşayanlar ile bitkilere zarar veriyor. Çevrede gürültü ve görüntü kirliliğinin yanı sıra en sonunda geride dik uçurumlu, suyla dolan, insanlar ve hayvanlar için büyük tehlike oluşturan devasa çukurlar kalıyor.
Foça Kocamehmetler köyünde faaliyet gösteren taş ocaklarına bir yenisinin daha eklenmesine karşı çıkan Foçalılar yaptıkları eylemlerle taş ocaklarına tepkilerini göstermeye devam ediyorlar. 2 bin 500 yıllık tarihi Pers mezar anıt alanına açılmak istenen taş ocağına karşı oluşturulan Foça Tarih ve Doğa Talanına Hayır Platformu, geçtiğimiz hafta ilçedeki Pazar yerlerinde açtığı fotoğraf sergileriyle doğa tahribatını bir kez daha gözler önüne serdi.
Köyün etrafında iki taş ocağı faaliyet yürütürken, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından açılan ihalelerle yeni taş ocağı açılması için çalışmalar başlatılmış durumda. Foça’da çalışmakta olan ve açılması planlanan taş ocaklarına karşı, Foçalılarla konuştuk.
‘DOĞAMIZ GÖZ GÖRE GÖRE KATLEDİLİYOR’
Hüseyin Mete’nin taş ocağı ile evinin arası 12 metre. Ailesiyle birlikte 20 yıldır aynı evde yaşadıklarını belirten Mete taş ocaklarından şikayetini şöyle anlatıyor: “Yazın özellikle evimizde nefes alamaz duruma geldik. Kapımızı, penceremizi açamıyoruz. Sesten tozdan geçilmiyor. Evimin bahçesindeki zeytinler toz içinde ürün alamaz hale geldim. Belediyenin yaptığı yolun üzerine işletme kuran taş ocağı sahipleri, fiili olarak yolu kapatmış durumda. Bugün taş ocağının olduğu yerde eskiden keklikler, tavşanlar envaiçeşit bitkiler, çam fidanları vardı. İzmir Valisi başta olmak üzere tüm yetkililere sesleniyorum burada doğa katliamı var lütfen önlem alınsın. Gelecek kuşaklara ait olan bu doğamız katlediliyor.”
‘BUNLARI BAŞKASI ANLATSA İNANMAZDIM’
Doğma büyüme Kocamehmetler köyünden olan İsmail Kazanç, köyde yaşananları başka birinden duysa inanmayacağını belirterek şunları dile getirdi: “Biz bu taş ocaklarından çok rahatsızız. Köyün içinde taş ocağı olur mu? Dünyanın hiçbir yerinde köyün içinde taş ocağı görülmemiştir. Çıkardığı tozdan zeytinimizden verim alamaz olduk. Köy yolunun üzerinde taş ocağının iş makineleri çalışmaya devam ediyor. Burada yaşamasam, ‘Burada bunlar oluyor’ deseler ben inanmazdım. Ne arayan var ne de soran ne yapacağımızı şaşırdık kaldık.”
BU MEMLEKET SAHİPSİZ Mİ?
Dededen Kocamehmetler köylüsü olduğunu belirten Mehmet Efe köyün halini gördükçe oturup ağladığını söylüyor ve ekliyor: “Taş ocağının olduğu yerde küçükken oynuyorduk. Hayatımızı bu köyde kurduk bu köyde büyüdük. Bugün köyümüzün halini görünce oturup ağlıyorum. Bu kadar sahipsizlik olur mu? Yazık değil mi? Dört taş alacaklar diye köy bu hale getirilir mi? Ne çam kalmış, ne çalı kalmış ne de orman kalmış. Köye giden yerli yabancı ağlıyor. Bu memleket sahipsiz mi? Bu yaşananlar bizim ömrümüzü de kısaltıyor. Ağacın yeşilin olmadığı yerde insan olur mu?
‘TEHDİT ALTINDAYIZ’
Taş ocaklarının köyü yaşanmaz hale getirdiğini belirten Sedat Arslan “Kocamehmet köyündeki taş ocakları doğamızı berbat ettiler. Yaşanacak bir yer olmaktan çıktık. Çıkardığı tozlar, ürünlerimizin verimliliğini düşürdü. Köy yolundaki iş makineleri, kamyonlar can güvenliğimizi tehdit ediyor. İş makineleri köyün yolunu devamlı bozuyor” dedi.
‘DAĞLARDAN KEKİK, ADA ÇAYI TOPLARDIK, ŞİMDİ HEPSİ TOZ İÇİNDE’
Menekşe Onukar, yedi yıl önce Kocamehmetler köyüne İstanbul’dan gelip zeytincilik yapmaya başlamış. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Kocamehmetler bizim köyümüz, orada yaşıyorum. Köyümüze sahip çıkmak için çaba sarf ediyoruz. Taş ocağı ile karşı karşıya yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Taş ocağının çıkardığı tozlar hem bizi hem de bölgedeki endemik bitkileri tehdit ediyor. Son birkaç yıl öncesine kadar o dağlardan karabaş otu, kekik ve ada çayı topluyorduk. Bu sene gittiğimde ise tamamen toz toprak ve taşla dolmuş, o güzelim bitki örtüsünün ortadan kalktığını gördüm."
TAŞ OCAKLARINA ‘DUR’ DEMELİYİZ
Bölgedeki çevre tahribatından dolayı huzurlarının kalmadığını belirten Bağarası Kazım Dirik Mahallesi Muhtarı Mevlüt Işık şunları söyledi: “Taş ocaklarının olduğu alanda zeytin ağaçları ve tarım arazileri var. Ocaklardan çıkan toz tarımı yok olma noktasına getirdi. Foça’ya iniyorsunuz, turizm var, balıkçılık var, Bağarası’ya geliyorsunuz tarımcılık, hayvancılık zeytincilik bunun yanında doğal güzellikler var. Buralar yok olursa hayvanlarımızı nerede otlatırız. Bir an evvel bu taş ocaklarına ‘dur’ demeliyiz. Yasa gereği taş ocaklarının, taş çıkardıkları alanı tekrar doldurması, yeşillendirmesi gerekiyor, fakat pratikte böyle olmuyor. Denetim yok, sorup soruşturan yok, umarım sonu iyi olur.”
‘YETKİLİLERİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ’
İzmir’de yaşayıp aynı zamanda Kocamehmetler köyünde zeytincilik yapan Yakup Yenice, hem ekonomik nedenlerden hem de iklim değişikliğinden dolayı zeytinciliğin aksadığını söylüyor: “Bununla birlikte köyümüzdeki taş ocakları, hem köyümüze hem Bağarası’ya hem de tarım arazilerine zarar veriyor. Taş ocaklarının açıldığı alanda doğal su kaynaklarının da zarar gördüğünü görüyoruz. Yetkililerin bir an önce önlem almasını istiyoruz.”
‘TAŞ İYİ ÇIKMADI DİYE DEVAMLI ALAN DEĞİŞTİRİYORLAR’
Köylünün taş ocağı nedeniyle köyü terk etmek istediğini belirten Kocamehmetler Mahalle Muhtarı Yavuz Karaca, “Bu taş ocakları bizim köyümüzü, meramızı ekip diktiklerimizi mahvediyor. Köylü taş ocaklarının yüzünden köyden gitmek istiyor. Taş ocağının tozundan dolayı zeytincilikle, hayvancılıkla birlikte arıcılık da yok oluyor. Taş ocağı ben muhtar olmadan önce de vardı. Her tarafı küme küme kazıp bırakıyorlar. Taş iyi çıkmadı diye devamlı alan değiştiriyorlar. Son dönemde dereleri doldurmaya başladılar. En son köyün dibine kadar vardılar” dedi.
'KÖYÜN ETRAFINA MANTAR GİBİ TAŞ OCAĞI!'
Taş ocakları konusunda köylünün söz hakkının olmadığını belirten Mehmet Akpınar, “1979 yılından beri Kocamehmetler köyünde yaşıyorum. Daha önce köyümüzde bir tane bile taş ocağı yokken, bugün köyün etrafında mantar gibi taş ocağı olmaya başladı. Köylünün burada hiç söz hakkı yok. Biz de bu ülkenin vatandaşıyız. Bu ülke için biz de askerlik yaptık. Bizim söz hakkımız yoksa biz ne için burada yaşıyoruz. Bu ülke kimsenin babasından kalmadı. İş makineleri öncelikle gürültü ve görüntü kirliliği yapıyor. Doğal yeşil örtümüzü yok ettiği için taş ocağı istemiyoruz. Evlerin dibine kadar girmiş durumda”diyor.