Aşıya bağlı sorunlar nitelikli sağlık hizmeti ile çözülür
Türkiye’deki aşı stoğu problemine ilişkin konuşan TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı Prof. Dr. Gamze Varol, “Aşıya bağlı sorunlar nitelikli sunulacak birinci basamak sağlık hizmeti ile çözülebilir" dedi.
Fotoğraf: Hasan Dönmez/DHA
Kübra KIRIMLI
Ankara
Aşı haftasında sona yaklaşırken ülkede devam eden aşı stoğu sıkıntılarına dair Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Başkanı Prof. Dr. Gamze Varol ile konuştuk. Bağışıklamanın halk sağlığı açısından ucuz ve etkili bir yöntem olduğuna dikkat çeken Varol, “Aşılar milyonlarca insanı bulaşıcı hastalıklardan korumaya devam ediyor. Ülkemizde bir süredir protez, ortez ve ilaca bağlı yaşanan sorunlar var. Ancak aşıyı bunlardan ayrı bir yerde tutmak gerek. Çünkü aşı stratejiktir! Yaşanan aşı sorunlarına dayalı olarak bakanlığın var olan sorunu çözme yönünde çabalarının olduğunu biliyorum. Ancak şunu da ifade etmek gerekiyor; bu çabaların gerçekten iyi niyetli, sistematik ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Ve tüm bunları bağışıklama sürecini iyi bilen, deneyimli kişilere yönlendirilmesi gerekiyor. Tüm bu sorunlar nitelikli sunulacak birinci basamak sağlık hizmeti ile ortadan kaldırılabilir. Yıllar içerisinde biriktirdiğimiz kazanımların gelinen noktada bir çırpıda silinmesini istemiyoruz. Çocukların ve kadınların tetanos yahut kızamığa bağlı ölümünü istemiyoruz.” diye konuştu.
“HALK SAĞLIĞININ OLMAZSA OLMAZ HİZMETİDİR AŞI”
Son olarak tüm dünyayı etkileyen ve halen devam eden Covid-19 Pandemisi ile önemini bir kez kavradığımız aşılara dair şunları söyleyerek başlıyor TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı Prof. Dr. Gamze Varol: “Aşı insanlık için hayati önem taşıyor. Bağışıklama; insan sağlığı açısından en etkili ve ucuz halk sağlığı müdahalelerinden biri. Dolayısıyla bu anlamda bağışıklanan çocuk ve bireyler hastalanmadıkları gibi hastalıkla ilişkili sakatlık ve olası ölümlerinde önüne geçiliyor. Yani düşük maliyetle oldukça yüksek bir sonuç elde ediyorsunuz. Halk sağlığının dışsallık dediğimiz özelliklerinden biri olan bağışıklamanın bir diğer özelliği de şu; ne kadar çok aşı olunursa, virüs dolaşımda olursa ve etrafta duyarlı kişi sayısı da azalırsa toplumsal bağışıklık artacak ve hastalanma olasılığı düşecektir. Kısaca bir kişiyi aşılamanız birden fazla kişiyi korumak anlamına geliyor. Şunu da eklemek önemli; bugün sağlık hakkı en temel insanlık hakkı arasında yer alıyor. İşte bağışıklama bunun en temel çekirdek bileşimi. Öyle ki dünyanın neresinde ve hangi yönetim şekli ile yönetilmenizden bağımsız olarak ve sağlık politikanız ne olursa olsun, temek sağlık diye tabir edilen kavramın içerisinde yer alan bir kavram bağışıklama. Dolayısıyla şu haliyle bağışıklama halk sağlığının olmazsa olmaz en görünür hizmetlerinden biri.”
“AŞI 2-3 MİLYON İNSANI BULAŞICI HASTALIKLARA BAĞLI ÖLÜMDEN KORUYOR"
Son güncel istatistiklere göre bağışıklamanın her yıl 2 ila 3 milyon insanı bulaşıcı hastalıklar kaynaklı ölümden koruduğunun tahmin edildiğini de sözlerine ekleyen Dr. Varol, “ Eğer kamu ücretsiz aşıyı risk ve hedef grubundaki herkese yaparsa, sınır tanımadan herkesi bağışık kılarak hastalıklardan korumuş oluyor. Şöyle ki kızamık aşısının yapılmasıyla 2000 yılından bugüne 15 milyon çocuğun ölümünün önlendiğine dair istatistikler var. Bu veriler bağışıklamanın taşıdığı hayati önemi bize bir kez daha gösteriyor” diye devam etti. Yaşanan aşı sıkıntısını halk sağlığı noktasından değerlendirerek devam eden Dr. Varol, “Ülkemiz bir süredir ortez, protez ve ilaca bağlı birtakım sıkıntılar yaşanıyor. Maalesef ilaç da dışarıya bağımlıyız. Aşıyı bunlardan biraz ayırarak şunları ifade etmek isterim. Cumhuriyetin ilk yıllarında Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi kurulmuştu ve biz tetanos gibi aşıların yerli üretimini gerçekleştirebiliyorduk. Ancak ilerleyen yıllar boyunca bu enstitü etkisizleştirildi ve aşı üretemez hale geldi. Biz Halk Sağlığı Uzmanlarının zaman zaman da ifade ettiğimiz talebimiz şudur; ‘Aşı stratejiktir. Aşı da dışa bağımlı olmayalım. Ve yeniden kendi aşımızı kendimiz üretelim’ diyoruz” dedi.
TETANOS VE HEPATİT B AŞILARINDA YAŞANAN SIKINTI NE?
Gelinen güncel noktada Tetanos ve Hepatit B aşılarında yaşanan sorunlara dair de bilgi veren Varol şunları anlattı: “Tetanos aşısının yerli ve milli kaynaklarla üretilmesi ve bu kaynaklardan tetanos aşısının tedariği sırasında çekilen örneklemlerde, istenen koruyuculuk düzeyi, ml içerisinde olması gereken antijen düzeyi gibi birtakım şartnameler mevcut. Analizler de bu şartnamelerin yetersiz olması nedeniyle, tetanos aşıları yapıldığında, var olan tetanos aşılarının bizim istediğimiz şartnameye uymadığı ve gereken bağışıklılığı sağlayamadığı öngörüsü ve endişesi ile aşının sahadan çekildiğini biliyoruz. Hepatit B aşısın da ise ihtimaller dahilinde bu lojistik, dışarıdan tedarik ve soğuk zincirde yaşanan sıkıntılar gerekçesiyle bir ya da birkaç partinin aksadığını biliyoruz.”
Aşılamanın bir süre ve bir hedef gruba yönelik zamanında uygulanması gerektiğine dikkat çeken Varol; “Nihayetinde üretime sokulan aşının koruyucu olmadığı ve bir ya da iki parti Hepatit B aşısının ülkeye getirtilemediği geleceği var. Ancak güncel durumda; aşı var. Ancak eskisi kadar bol değil. Sıkıntılar daha az hissediliyor. Bunun yanı sıra çok ciddi bir hedef nüfus değişikliği de söz konusu. Hedef nüfus değişikliği derken ifade etmek istediğim şu; eskiden hedef nüfusumuzu daha net biliyorduk. Şimdi aile hekimliği sistemine geçmekle birlikte araya Covid-19 Pandemisi’nin girmesi ile birinci basamakta ciddi aksamaların yaşandığını biliyoruz. Ve aşıların lojistiğinde yaşanan aksaklıklar üzerine yaşadığımız 6 Şubat Depremi ve toplamında iyi yönetilmeyen bu süreç hatta yöneticilerin ehil olmayışı da bu tabloya ekleyelim" ifadelerini kullandı. Görece bağışıklamanın düşük olduğu bölgede yaşanan depremin ardından sonrası nüfusun yer değiştirdiğini hatırlatan Varol, "Haliyle göç alan illerde hedef nüfusa göre aşı üretildiği yahut dağıtıldığı için nüfus artması ardından yaşanan tabloda hekimler aşı uygularken seçim yapmak zorunda kalıyor. Şunu ifade etmek isterim. Bakanlığın bunu çözme yönünde çabalarının olduğunu biliyorum. Ancak şunu da ifade etmek gerekiyor; bu çabaların gerçekten iyi niyetli, sistematik ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Ve tüm bunları bağışıklama sürecini iyi bilen, deneyimli kişilere yönlendirilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
“BAĞIŞIKLAMADA HEDEF NÜFUS DEĞİŞTİ”
Sağlıkta Dönüşüm Politikaları ile birlikte birinci basamak sağlık hizmetine hak ettiği özen ve kıymetin verilmemesinin de bu tabloyu doğurduğuna dikkat çeken Varol, “Bu ülkede Poliomyelit (Çocuk Felci) ortadan kaldırıldı. Kızamık Eliminasyon Programı’nda zamanında büyük başarılar elde edildi. Sağlık çalışanı ve yöneticiler özveri ile çalıştılar. Bu tablo yine yaratılır. Ancak nitelikle kurgulanmış birinci basamak, sağlık çalışanları ve bakanlık ile" dedi. Yetkilileri göreve davet eden Dr. Varol, "Görevlerini layıkıyla yerine getirmeleri için yol gösteri olmak istiyoruz. Çünkü bizim için bir gebenin sağlığı ve bir çocuğun aşıya erişmesi çok kıymetli. Biriken bir aşısız nüfus var. Ortada bir açık var. Hedef nüfus belli değil. Burada işte salgınlar yaşanabilir. En çok korktuğumuz şey bir gebenin tetanostan kaybı. Yahut kızamıktan bir çocuğu kaybetmek. Deprem bölgesinde hiç aşı yapılmıyor değil. Ancak bağışıklama da sorunlar yaşanıyor. Ve kötü barınma koşulları, hijyen, sanitasyon eksikliği ve kötü beslenme söz konusu. Kalabalık ortamlarda bir arada kalma zorluğu işte söz konusu bulaşıcı hastalıklar riskini daha da görünür kılabilir. Bu yüzden başta deprem bölgesi olmak üzere nitelikli birinci basamak sağlık hizmetinin hızla sunulmaya başlanması gerekir. Yıllar içerisinde biriktirdiğimiz kazanımların bir çırpıda silinmesini istemiyoruz. Çocukların ve kadınların ölümünü istemiyoruz" diye anlattı.
PARALI AŞILAR ÜCRETSİZ AŞI TAKVİMİNE EKLENEBİLİR Mİ?
Bazı paralı aşıların tutarının neredeyse asgari ücrete yakın denk gelmesini hatırlatarak, bu aşılara kolay erişimin nasıl olacağını sorduğumuz Dr. Varol, “Ülkemizde Sağlık Bakanlığının aşı takvimi ücretsiz. İyi bir aşı takvimimiz var. Örneğin çocuk aşılarında menenjit, HPV ve rotavirüsün bu takvime eklenmesi ile bu sorun çözülebilir. 1998’lerin sonunda ülkeye Hepatit B geldiğinde fiyatı oldukça yüksekti. Bizim asistan maaşıyla gelirimizi zorlayacak düzeydeydi. Bu aşılarda da fiyat şu anda bu" dedi. Buna karşın ülke aşıyı kendisi üretmiyorsa aşı takvimine yeni bir aşı eklenmesi için paranın ardından yeterli sağlık personeli gerektiğinin altını çizen Varol, "Takvime alınacak olan yeni aşının eski rutin aşılara ters işlevinin de olmaması lazım. Şunu da söyleyeyim. Bu bahsettiğimiz paralı aşılarında aşı takvimine girmesi çok uzak değildir. Yaşadığımız pandemi ve depremler bu süreyi biraz erteledi. Ancak şunu burada söylemek gerekli çünkü konuşmalarımız toplamını etkiliyor; bir ülkenin aşı takvimine alınabilmesi için o ülkedeki bütün aşıların ortalama yüzde 95 ve üstü her aşınında yüzde 97’nin üzerinde bir bağışıklama hızının olması lazım. Yani 100 çocuktan 97’si aşılanacak ki yeni bir aşıyı bünyenize alabilirseniz. Ancak ülkedeki aşı açığını yukarıda anlattık. Tüm bunlara da yeni aşıların takvime alınması noktasında da hatırlatmak gerekir” diye konuştu.