03 Mayıs 2023 01:30

Bir maden faciası hikayesi: Mercia’nın Bedeli

Aynur Kulak, Mercia’nın Bedeli romanına dair yazdı.

Fotoğraf: Pixabay 

Paylaş

Aynur KULAK

Gerçek, yaşanmış bir faciayı birebir olarak yaşamak kadar anlatması, anlatmak kadar da yazması zordur. Hele de bir maden faciası ise yaşanan tarifi imkansız bir trajediye dönüşerek nesilleri etkiler. 1872 yılında Pelsall Hall kömür madeni faciasında hayatını kaybeden madencilere Daniel Wiles tarafından adanan Mercia’nın Bedeli (Ayrıntı Yayınları) nesilleri etkileyen gerçek, yaşanmış bir hikaye. Daniel Wiles’in ifadesiyle zorlu bir süreçten geçerek ve birçok kişinin desteğiyle edebi bir metin olarak karşımıza çıkan bu maden faciasını tüm ayrıntılarıyla kaleme almak hiç de kolay değil gerçekten. Fakat Mercia’nın Bedeli’nde tüm önemli unsurlarıyla sonuçta bir maden faciası hikayesi anlatılsa da yaşam ve ölümün keskin çizgisi içerisinde hayatlarını orta gelirin altında idame ettirmeye çalışan insanların hikayesi anlatılıyor. Bu insanlar olmasaydı bu madenler asla çalışamaz, kömür üretimi diye bir şey olmaz ve aynı zamanda maalesef bir facianın bedeli olarak bu derece destansı hikayeler yazılamazdı elbet.

FACİA VE ÖLÜM

Mercia facianın yaşandığı madenin adı. Mercia’nın kelime kökü Fransızca’ya dayanıyor ve anlamı; “sayesinde” demek. Romanın orijinal isminin Mercia’s Take olması şöyle bir anlam çevirisine götürüyor bizleri. Mercia sayesinde almak veya Mercia sayesinde vermek. Zaten romanımızın kahramanı maden işçisi Michael’in yine madende çalışmış olan babasının da hep söylediği gibi, “Mercia verir ve alır.” Maden kasabasında nesilden nesile geçen, yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgiyi betimleyen bu cümle, Mercia’nın Bedeli’ni en iyi anlatan cümle. Yaşamak adına ödenen bedeller hep çok ve her an kapınızı çalabilir. Üstelik sadece yaşanan yeri değil, toplumu da büyük çapta etkileyen bir facia ve nihayetinde ölüm olarak.

“Michael asansörün içinde ayaktaydı. Yaklaşık üç metre eninde ve boyunda bir kafesti bu. Beş altı kişi daha geldi. Sıkıştılar. Michael’in üstünde vaktiyle beyaz olan kül rengi bir pamuklu gömlek vardı. Kafesin dışında, uçsuz bucaksız uzanan kapkara toprağın neresine baksa, dolaşıp duran, tepelere çıkıp inen, bürolara girip çıkan erkekler, kadınlar vardı. Onları seyretti. Kadınlar madenin ağzında kömür konteynerlerini çözüp boşaltıyor, sonra tekrar aşağı gönderiyordu. Dev maden çarkı yavaş yavaş ve hiç durmadan nefes alıp veriyordu. Michael da diğer adamlarla birlikte görüş açısı daralmış halde, asker gibi duruyor, bekliyordu.”

SANAYİ DEVRİMİ’NDE MADENCİLİK

Babası da madencilik yapmış Madenci Michael’in hayatı ile Sanayi Devrimi’nin en ağır süreçlerinde İngiltere’de madencilik yapan insanların yaşam koşullarına şahitlik etmeye başlıyoruz. Bu kömür karası miras Pelsall Hall kömür madeninde çalışan her insan gibi Michael’in de hayatını bitirecektir fakat Michael çok çabuk teslim olmama taraftarıdır. Gelecek günlere çocuğu vasıtasıyla tutunur. Bu yüzden başka bir madende daha iş bulup iki işte birden çalışmaya başlar. Çocuğu okumalı ve bu yıpratıcı hayat ona miras kalmamalıdır. Tüm gayretini, fiziksel ve ruhsal motivasyonunu bu yönde kullanmaya başlar. Bu sayede Mercia’nın ailesinden ve ondan aldıklarını telafi edebilecektir. Fakat işler istediği gibi yürümez.

Mercia’da Michael’le birlikte çalışan madenin kazma işlerinden sorumlu Cain ikinci işi öğrenir. Ve bu durumu Michael’e karşı kullanmaya başlar. Farklı bir madende daha çalışmak büyük bir sorundur ve eğer bu durum öğrenilirse Michael’in işten çıkarılması söz konusu olabilir. Böyle bir durumu kaldıramayacağını düşünen ve daha çok çalışma konusunda son derece kararlı olan Michael tüm riskleri göze alır. Ama bu riskler çoğu şeyi kurtarmaya yetmez ve Michael’in ikinci işi maden görevlileri tarafından öğrenilir. Michael işten çıkarılır, üstelik bacağını da sakatlamıştır. Sudan çıkmış balığa dönen Michael mücadele verdiği böyle bir hayata karşılık tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşıyordu: “Sonra isteme günleri geldi. Talep etme günleri. Yalvarma günleri. Bir günde üç maden yöneticisinin yolunu gözlüyordu. Ama sadece birini bulabiliyordu. Bazen de hiçbirini. Köyde ve civarında toplam üç tane kömür madeni vardı. Brownhills’ten kovulmasına yol açan rezaleti tekrar yaşamaktan koktuğu için halen çalışıyor olduğunu gizlemedi. Hayır. İkinci bir iş isteyen adamlara, yorgun adamlara iş yoktu.”

Özellikle çocuğu için istediği, kaderin yolunu biraz da olsa değiştirme arzusu neredeyse tüm işlerini kaybetmesine sebebiyet verecektir çünkü Pelsall’daki vardiyası da uzatılmamıştır. Kuru bir maaşa kalmıştır kala kala ve durmaksızın oraya buraya gitmek, koşuşturmak ona hiçbir şey kazandırmamaktadır. Enerji kaybı ve yorgunluktan başka. Olaylar bundan sonra bambaşka bir yere doğru hızla ilerlemeye başlar ve Michael, bu son derece sakin adam, başına olmadık işler açar. Çocuklar birbirini kurtarmaya ve aynı zamanda ölmeye başlamışlardır çünkü. Kaçınılmaz olarak. Bu madenlerde bu kaçınılmaz sonlara çare olabilecek midir Michael? Hiç değilse çocuğunun bir şansı olmalıdır, bunun için çabalamaktadır ama Mercia hep daha fazlasına taliptir: “Michael çizmelerini giydi. Ayağa kalkmayı düşününce korktu. Kalkabilecek miyim, diye düşündü. Babam gerçekten haklı mıydı, diye düşündü. Bu toprak verir ve alır, Tanrı da böyle yapar, sanki ikisi birmiş gibi. Ve bu doğruysa bile, o zaman, yahu Allah aşkına ya da toprak aşkına, benim olan şey nerede? Bana verdiği ne?​”

SEFALET VE UMUDA DAİR GERÇEK BİR YOLCULUK

Mercia’nın Bedeli’nde yoksulluk, sefalet ve umuda dair gerçek bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculuk, insanların son damlasına kadar sıkılarak canını çıkarmak olsa da yaşam özellikle işçi sınıfı için çok çaba sarf edilmesi gereken bir yer. Sanayi Devrimi’nin büyük hamlelerinin nelere mal olduğunu da okuyoruz böylelikle. Ve kapitalizmin günümüzde yaşanan hızlanma ve tüketim hamlelerini nasıl yarattığını. Yerin yedi kat altında, kaybedilen yollarda, rotayı tüm bunlara rağmen tekrar oluşturabilen insanların hikayesini okuyoruz Mercia’nın Bedeli’nde.

Kitabın çevirisi için de ayrıca düşülmesi gereken önemli dipnotlar var. İngiltere’nin Midland bölgesinde geçen hikayenin orijinalindeki diyaloglar, o yörenin aksanına özgü lehçe ile verilmiş ve çeviride de bu hususa son derece dikkat edilmiş. Bu durumun Türkçe metinde de gözetildiği notu yayıncı notuyla ayrıca belirtilmiş. Bu önemli ayrıntı hikayenin içimize işlemesi konusunda çok önemli bir ayrıntı zira, hikayeyi bize aktaran dilin orijinal kalışı evrensel olan duyguların yakalanması adına önemli. Kitabı İngilizce dilinden çeviren Süha Sertabiboğlu’na bu titiz çevirisi adına ayrıca teşekkür ederim.

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Sen’den öğretmene şiddet protestosu

SONRAKİ HABER

Yeşil Sol Parti milletvekili adayı Opr. Dr. Fatih Sürenkök BEKEV’i ziyaret etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa