Bir olay: 6 Mayıs | Bir kavram: Sosyalizm
Sosyalizmin bayrağında “Herkesten yeteneğine göre, herkesi emeği kadar” ilkesi yazar.
Kaynak: Steve Harvey/ Unplash
BİR OLAY: 1 MAYIS
1960’lar küresel çapta toplumsal hareketlerin yoğun ve çatışmalı geçtiği bir dönemi temsil ediyordu. Türkiye’de de işçi ve köylü hareketleriyle yükselen toplumsal hareketler, üniversitelere de sıçramıştı. İşçi ve köylü hareketleriyle birleşen öğrenci hareketleri, öne sürdüğü taleplerle bambaşka bir görünüme bürünmüş, demokratik ve sosyalist bir kimlik kazanmıştı.
Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye için mücadeleleri sırasında emperyalist hükümet tarafından tutuklanıp hukuksuzca yargılanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de yükselen halk mücadelesini bastırmak için idam edildiler. Ölümlerinin 51. yıl dönümüne doğru giderken hatıraları ile mücadelelerini saygıyla andığımız bu genç devrimcilerin, uğruna mücadele ettikleri sosyalizm kavramını ve içeriğini ele alıyoruz.
BİR KAVRAM: SOSYALİZM
İnsanlar, hayatta kalmak için üretmek zorundadırlar. İnsan üretimi, insan yaşamı kadar eski bir olgudur ve insan yaşamı sürdükçe üretim de öyle veya böyle var olmak zorundadır. Tarihsel devirleri belirleyen ise insanların ne ürettiği değil; hangi koşullar altında, hangi ilişkilerle, hangi üretim araçlarıyla ve hangi paylaşım ilkeleriyle ürettikleridir. Bu şekilde belirlenen ve toplumun yaşam biçimini de belirleyen üretim süreçlerine, üretim biçimi adı verilir. Üretim biçimleri ve onların tarihsel yönü, her ne kadar siyaset, kültür vb. gibi toplumsal yaşamın çeşitli unsurlarından etkilense de kendisi bu unsurlar üzerinde nihaî belirleyici temel etkendir. Toplumsal yaşam ile birlikte üretim biçimleri, üretim biçimleriyle birlikte de toplumsal yaşam değişir ve tarihin çeşitli aşamalarında farklı üretim biçimleri insan topluluklarında egemen görünür.
Tarih ilkel komünal toplum, feodalizm, kapitalizm ve sosyalizm gibi çeşitli üretim biçimlerine tanıklık etmiştir. Çağdaş modern toplum temel olarak kapitalist üretim biçiminin egemenliği altındadır. Kapitalizm, temel olarak üretim araçlarını elinde bulunduran burjuvazi ile mülksüzleştirilmiş ve bu yüzden emek güçlerini kapitalistlere satarak yaşamak zorunda işçi sınıfı arasındaki sömürü ilişkisine dayalı ayrımda karakterini bulur.
Sermaye ilişkisi çevresinde belirlenen kapitalizmde devlet, burjuva devleti; hukuk, burjuva hukuku; kültür, burjuva kültürüdür. Çünkü üretim araçları üzerinde mülkiyeti olan egemen sınıf, bu gücünü hem toplumun fikir ile kültür üretim aşamalarında hem devlet ile bürokrasi gibi alanlarında kullanır. Böylece onu temsil eden mevcut sistemi güçlendirirken çıkarlarına uygun zemini de genişletmeyi sürdürür. Elbette ki, burjuvazi tarihin tek öznesi değildir ve üzerindeki egemenliğini genişletmeye çabaladığı halk kesimlerinin de eylemleri ve çıkarları vardır. Sermaye ilişkisinin muhtaç olduğu bu sınıf ayrımı, aynı zamanda genişlettiği halk kitleleri ve artırdığı yoksulluk ile de sonunu hazırlarken yeni bir üretim biçimi için de gerekli koşulları hazırlar: Sosyalizm.
SOSYALİZM NASIL BİR TOPLUMSAL DÜZENDİR?
Sosyalizm, işçi sınıfının egemenliğini temsil eder. Kapitalizmde var olan üretim anarşisi, piyasa kuralları ve sermayenin daha fazla kar elde etmesi için süren ekonomik düzen yerini her şeyden önce merkezi ve planlı bir ekonomiye bırakır. Üretim araçlarının üzerindeki özel mülkiyeti ortadan kaldıran sosyalizm, onları toplumsallaştırır. Bu, üretim ve dağıtım üzerinde işçi denetiminin kurulması, bir ülkede üretimin bütün toplumun ihtiyaç ve olanaklarına göre merkezi olarak planlanması anlamına gelir. Böylece üretimin tarihte görülmedik biçimde toplumsallaşmasıyla üretim araçlarının her geçen gün daha küçük bir azınlığın mülkiyetine geçmesi arasındaki çelişki ortadan kaldırılır, üretim araçları da toplumsallaştırılır. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması, toplumsal sınıfları ortadan kaldırma amacına hizmet eder. Toplumun her bireyi, alınan ortak kararlar çerçevesinde ve yeteneğine göre üretim sürecine dahil olur, yaşamı ortak biçimde inşa eder. Sosyalizmin bayrağında “Herkesten yeteneğine göre, herkesi emeği kadar” ilkesi yazar.
Toplumun her kesiminin çıkarlarının ortaklaşmasına ve yaşamı ortak biçimde üretenlerin onu ortak biçimde yönetmesine yol açar. Sosyalizmde devlet, içi sınıfının yönetim aygıtıdır. Burjuvazinin siyasal egemenliğine dayanan kapitalist devlet yıkılır, halkın temsilinin sınırlı ve temsilcilerin müdahalelerinin de egemen sınıfın çıkarları ile sınırlandığı burjuva demokrasisinin yerini halk meclislerine, toplumun kendi kendini örgütlenerek yönettiği bir demokrasisi alır. Bürokrasi sınırlandırılır. Karar vericiler ile uygulayıcılar arasındaki fark ortadan kalkar.