10 Mayıs 2023 05:00

Kürt gençliğinin eşitlik ve özgürlük yolu

Son zamanlarda dile pelesenk olan “değişim” sözcüğü pek çok kesim içerisinde belki de en çok Kürtler tarafından sahipleniliyor. Acil sorunların yakıcılığı, değişim istediğini güçlendiriyor.

Fotoğraf: Evin Avery / Unsplash

Paylaş

Berkay YEĞİN

Van

 

Erdoğan’ın seçimin son düzlüğünde ortaya koyduğu program, bir taraftan güçlü Türkiye ve dışa bağımlılığının azaldığı üzerine kurulu. Diğer yandan yine muhalefetin ABD emperyalizminin kuklası olduğu ve bu vasıtayla Kürt meselesine yaklaşımlarının terörle iltisaklı olduğu tarzında büyük bir yalanın üzerine oturtuldu.

Nitekim burjuva muhalefetin anti-emperyalist bir nitelik taşımadığı kısmı tamamen doğru, Türkiye’nin bağımsızlaşması ve güçlenmesi iddiaları ise apaçık çarpık, emperyalizme göbekten bağlı yerli işbirlikçilerin zenginliğini bağımsızlık diye servis eden egemen yalanları.

Kürt meselesinde sorun ve çözümlerin emperyalizmin güdümünde bir sonuca bağlanacağı fikriyse Türkiye’de geleneksel siyaset içerisinde oldukça yaygın ve kabul gören bir yaklaşımı beraberinde getiriyor.

Türkiye burjuva siyasetin bir ürünü olarak Kürt sorununu ele alış biçimlerinde emperyalist ilişkilerle örülü bir siyaset tarzı 90’larda yaygınlaşan mitlerle, üstelik solun içerisinden çekilip alınan kimi kavramlarla ortaya çıkarıldı.

Düzen siyaseti, tehdit ibresinin komünizmden Kürt ulusal hareketine kayması üzerine, milliyetçiliğin antiemperyalist bir sosa bürünmesini sağlayıp, daha büyük bir aldatmacanın dayanaklarını güçlendirdi. Özetle, “Kürtler taleplerine kavuşursa büyük emperyalist devletlerin kuklası oluruz”, Türkiye üzerindeki hesaplar, iç karışıklık hedefleri, Kürtlerin her türlü talebinin “ülkemizde dönen büyük oyunların bir parçası” olduğu iddialarıyla milyonların talep ve arzularının önüne geçecek bir propaganda örgütlendi.

Kürt halkının da buradan sonuçla uzun yıllar ilmek ilmek ördüğü legal siyaset ve belirli toplumsal kesimlerle ittifaklar üzerinden açtığı alan, geleneksel siyaset içerisinde farklı bir renge büründü. Bir taraftan Kürt işçi sınıfı ve Kürt burjuvazisinin güç mücadelesine sahne olan ulusal hareket; Türk burjuvazisi içerisinde kabul görmeyen ve dışlanan haliyle Türkiye’de demokrasi mücadelesinin kilit pozisyonunu oluşturabilecek, ulusal mücadelesini sosyal/ekonomik talep ve mücadelelere de taşımış, tek adam düzenini temellerinden sarsacak bir hatla birlikte kendini var ediyor.

FARKLI SINIFLAR FARKLI SAHİPLENİŞ

Halk içinde nasıl toplumsal olarak farklı katmanlar varsa ulusal hareketin içinde de farklı katmanların siyasetini farklı kanallardan sürdürme gayesi var. Tabi siyasete katılma kanalları bakımından Kürt emekçileriyle, diğer katmanların birbirinden ayrışan durumları söz konusu. Acı ve yıkımla yüzleşme pratikleriyse bambaşka. Öyle ki Hendek Olayları’nda, Sur’a bombalar yağarken yanı başındaki Dicle Kent’te günlük hayat devam edebilmişti. Dolayısıyla, baskı ve sömürüye maruz kalma düzeyi, ulusal haklara sahip çıkmada farklı düzeyler yaratıyor. Gençlik kesimleri de bundan azade olmamakla birlikte Kürt işçi ve emekçilerinin talepleri, en geniş gençlik kesimlerinin gelecek mücadelesiyle kesişiyor. Aynı zamanda gençliğin talepler silsilesi içerisinde ana dil kadar iş, yerel yönetimler kadar ekmek kavgası sürmeye devam ediyor.

Son yıllarda bölgeye kapitalist ilişkilerin mekânsal olarak da taşınmaya başlaması, pek çok iş koluyla birlikte istihdamın artması sağlandı. Ancak böylelikle batıya göç eden kitlelerin, özellikle genç işçilerin doğrudan kendi memleketlerinde güvencesiz işlerde çalışmasını, fazla mesai, mobbing, asgari ücretin altında maaşlar gibi sorunlarla karşı karşıya kalmasını beraberinde getirdi. Tek başına yaşamını idame ettirmeye çalışan gençlerin dahi geçinemediği, kiraların faturaların güç bel karşılandığı bir durum söz konusu.

Elbette sermaye güçlerinin yarattığı geleceksizlik ve sömürü koşulları Türkiye’deki tüm gençlerin hayatını en derinden etkiliyor. Ancak toplam tabloyla Kürt illeri ve halkının koşulları arasındaki daimi uçurumun da barındığı gerçekler var. Ve bunlar özgün koşullar gereği çok daha ağır yaşam koşulları yaratıyorlar.

ÖZGÜRLÜK İÇİN EŞİTLİK VE KARDEŞLİK

Son zamanlarda dile pelesenk olan “değişim” sözcüğü pek çok kesim içerisinde belki de en çok Kürtler tarafından sahipleniliyor. Acil sorunların yakıcılığı, değişim istediğini güçlendiriyor.

Bir seçim sonrası senaryosu bakımından Ümit Özdağ’ın “Kılıçdaroğlu kazanırsa bölgede yerel yönetimler güçlenir, ABD müdahalesi olur, iş savaşa kadar gider” söylemi yaygınlaşma ihtimalini taşıyor. Kendi politikalarını sığınmacı ve Kürt düşmanlığı üzerine konumlandıranlar, milyonların talep ve özlemlerini hatta haklarını hiçe sayılıyor. ABD emperyalizmi bahane edilerek saldırılıyor. Oysa emperyalizmin her türlü dayatmasına kapı arayanlar, bunun ekonomik ilişkilerle ilgili olduğunu sümenaltı edenler. Özelleştirmelerin destekçileri ve uygulayıcıları Kürt kelimesini duyunca peşi sıra ABD’yi yapıştırmakla gizlenebileceğini düşünüyor.

6 Mayıs’ın üzerinden sayılı günler geçti. Denizlerin mücadelesinin ve tutarlı bir antiemperyalizmin ve bu aldatmacaları hiçe çıkarmanın bugün de dün kadar mahir olduğu memleketin her yerinde farklı yollarla dile getirildi. İdam sehpasındaki son sözleri, Kürt ve Türk halkının bağımsızlık mücadelesine yapılan vurgu, antiemperyalist mücadelenin dayanaklarına işaret ediyor. Bu mücadele perspektifi, seçimde ve sonrasında değişim olanaklarıyla birlikte ele alındığında, ulusal hareket içerisindeki farklı katmanların ve farklı mücadele yollarının güncel kesişimlerinin de dışına çıkan bir mücadeleyi önümüze koyuyor. Bu bağlamda gençliğin konumu son derece önemli. Geleceğinin ve iradesinin hepten zapturapt altına alındığı koşullara karşı gençliğin ve Kürt işçilerin mücadelesi, ortak hanelerine yazılacaktır. Örgütlü siyasetin bugünün acil talepleri içerisinde ulusal haklarla birleşerek kazanabileceği büyük bir gelecek var.

ÖNCEKİ HABER

Geleceğe mektup

SONRAKİ HABER

Taşkışla'da hem dayanışma hem şenlik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa