13 Mayıs 2023 10:42
/
Güncelleme: 09:46

AKP’li yıllarda tiyatronun durumu: Otosansür, yasak, baskı

İzmir Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten, Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Çelenk ve Tiyatro Sanatçısı Hatice Altan AKP’li yıllarda tiyatronun durumunu anlattı.

AKP’li yıllarda tiyatronun durumu: Otosansür, yasak, baskı

Fotoğraf: Maltepe Belediyesi

Ramis SAĞLAM
İzmir

AKP 21 yıllık iktidarları boyunca, sanatçıları hedef gösterdi, her türlü saldırı doğal bir hak olarak gördü. Sansür, yasaklar ve baskılarla toplumu kültür sanat faaliyetlerinden uzak tutmaya çalıştı. Bu dönemde devlete bağlı tiyatrolarda repertuvardan sanat yönetmenlerinin görev değişikliğine kadar özellikle kendi siyasi düşüncesine yakın olmayan sanatçıların toplumla buluşmasını engelledi.

AKP’nin 21 yıllık iktidarında özellikle tiyatro alanında yaptıklarını İzmir Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Çelenk ve Tiyatro Sanatçısı/Yönetmen Hatice Altan ile konuştuk.

Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Çelenk, “Öncelikle yarattıkları ve yönetemedikleri ekonomik kriz tiyatronun belini kıran en önemli faktör oldu. En büyük ödenekli tiyatromuz Devlet Tiyatrolarının üzerinde giderek gönüllü bir otosansüre dönüştüğünü gördük. UNESCO’nun Dünya Tiyatro Günü bildirilerinin bile okunmadığı bir kurum haline gelen, gerici ve hayatla ilişkilenmeyen bir repertuvara kapaklanan Devlet Tiyatroları seyirci için çekiciliğini de kaybetti” dedi.

‘TİYATRO HALKIN MÜTEVAZI KAHRAMANIDIR’

İstanbul Şehir Tiyatrolarının iktidar partisi altındaki yönetimde dahi sansüre direnme emareleri gösterdiğini ifade eden Çelenk, “Yerel yönetimde iktidar değişikliği ile daha özgür bir repertuvara kavuştu. Tiyatro sanatı insana, topluma, iyiliğe ve dünyaya olan inancını yitiren insanın bu inancını güçlendiren bir sanattır. Kendimizi birçok insanın yerine koymayı, bilinçli bir hoşgörüyü, aydınlanmayı, yüzleşmeyi, içine bakmayı eğlenceli bir biçimde öğretir. Ancak bu süreçte tiyatro ne yazık ki arzu edilen bir biçimde bu kahramanlık, öncülük görevini yerine getiremedi. Krizle, pandemiyle güçsüzleşen tiyatro bu süreçte hikayelerinin peşine düşemedi. Tiyatronun ışığı soluklaştı, karartıldı. Olası iktidar değişikliği ile umarım ki tiyatro yapanlar için hikayeler yaratmak ve hikayelerini paylaşmak için yeni bir motivasyon ortamı oluşur. Çoraklaşan tiyatro hayatımızı yeşertmek, gettolaştırılan alanlarımızı yeniden genişletmek için müziğe de tiyatroya da sinemaya da plastik sanatlara da çok ihtiyacımız olacak” diye konuştu.

‘OYUNLAR YASAKLANDI’

AKP iktidarı boyunca sanat alanının yaşadığı sorunlardan söz eden İzmir Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ise bu dönemde “yıkımcı buyruklarla” karşılaşıldığını söyledi.

Erten, “Dans belden aşağı, heykel ucube, resim müstehcen, edebiyat sakıncalı, opera lüks, orkestra zulüm, sinema ayıp, tiyatro tehlikeli, kitaplar bomba sayıldı. Sansür değnekçiliği iyice sarhoşladı; kah Nasreddin Hoca’nın türbesine çarptı, kah Edip Cansever’in masasına... İçinde şarap geçen şarkılar sürgünde... Filmlerde duvardaki tablolar bile petekli...Memleketin en kapsamlı tiyatro kurumu Devlet Tiyatrolarının tüzel kişiliği, bir kararname ile kaldırılıp sarayın bando-mızıka takımına dönüştürüldü. Oyunlar yasaklandı, kurum tiyatrolarında pek çok yazar zımnen yasaklı. Özel tiyatrolar, destek fonuna çağ gerisi bir ‘ahlaki ve milli değerler’ kapanı kurularak koşullu sadakaya bağlandı. Tiyatro tarihimizin büyülü mekanı Rumeli Hisarı sahnesinin orta yerine dikilen o nobran mescit de bütün bu geriletme harekatının bir simgesi gibi duruyor” dedi.

‘GERÇEK SANAT ÖZGÜR VE ÖZERK ORTAMLARDA VAR OLABİLİR’

Tiyatro Sanatçısı/Yönetmen Hatice Altan ise, “Hayatımızın neredeyse çeyrek yüzyıla yakın bir dönemi, baskı, tehdit, ceza, hakaret kavramlarıyla yüz yüze geldiğimiz, hatta fiili olarak yaşadığımız, yaşattırıldığımız bir dönem oldu. Bir tek hayatı olan insanın, yaşamındaki bu 21 yılın, bu kayıp 21 yılımızın, bu baskı, korku ikliminin adım adım nasıl gerçekleştiği elbette uzun uzun yazılacak. Başvurulan yöntemler, araçlar, insancıklar, kurumlar... Sanat da iktidarın bu yaklaşımından nasibini fazlasıyla aldı” dedi.

İktidarın sanatçılara yaklaşımından dolayı sanatın ve sanatçının nasıl etkilendiğinin yakın tanığı olduklarını belirten Altan, “Oysa gerçek sanat ancak özgür ve özerk ortamlarda var olabilirdi. İyiyi veya kötüyü veya ikisini aynı anda, doğruyu veya yanlışı veya ikisini aynı anda göstererek, insanlığı ve hayatı anlamamıza yardımcı olur sanat. Var olanla yetinemez, dikte edilenle uzlaşamaz, kötülükle barışamaz sanat. Dolayısıyla muhaliftir. Ama son derece naiftir sanat; sadece gösterir, söyler. Ama bu kadarı bile kabul edilemez, bu nitelikleri dolayısıyla bile korkulu rüyasıdır gerici iktidarların. Ortalıkta salınmaması, mümkünse yok edilmesi gerekir. Yöntem basittir. Sanat kurumlarını teşne yöneticiler marifetiyle diz çöktür, biat ettir.  Sanatı ve sanatçıyı itibarsızlaştır, yasakla, hatta hedef göster” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et