Doç. Dr. Tezcan Durna: Ayrımcılığın panzehri demokrasi ve barıştır
Faşizm, kitleleri zehirleyen ve bu zehrin dozu arttıkça daha da çok zehre ihtiyaç duyuran bir fenomen. Bu nedenle faşizmin panzehri faşizm olamaz.
Doç. Dr. Tezcan Durna | Fotoğraf: MA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Türkiye, cumhurbaşkanı ve 28. dönem milletvekili genel seçimleri için 14 Mayıs’ta sandık başına gitti. İlk turda cumhurbaşkanlığı seçiminde yeterli çoğunluğunun çıkmaması nedeniyle ikinci tur seçimleri 28 Mayıs’ta Cumhur İttifakının Adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakının Adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında yapılacak.
Erdoğan’ın ve Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur için seçim stratejilerini Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinden Doç. Dr. Tezcan Durna ile konuştuk. Durna muhalefeti birkaç gündür kullandığı dil için uyardı: "Muhalefet stratejisini ayrımcı dil üzerine kurmamalı, faşizmin panzehri demokrasi ve barıştır."
Millet İttifakının, pozitif bir kampanya yürüterek, mevcut iktidarın suçlarını, hukuksuzluklarını ekonomik olarak başarısızlıklarını ve ülkeyi sürükledikleri uçurumu yeterince vurgu yapamadığına dikkat çeken Durna, "Misal 'Öcalan’ı hapisten çıkaracaklar', 'PKK ile masaya oturacaklar', 'PKK tarafından destekleniyor' gibi tamamen kara propagandaya dayalı iddialara savunmada kalmamak adına yeterince vurgulu yanıtlar verilmemesi, yüzergezer ama milliyetçi hassasiyetleri olan seçmen tarafından Millet İttifakının suçlamaları zımnen kabulü gibi okunmuş görünüyor. Anlaşılan da bu okumayı tersine çevirebilmek için Millet ittifakı söylemini pozitif, yapıcı ve geleceğe projeksiyon tutan perspektiften milliyetçiliği radikalleştiren bir perspektife yerleştirecek gibi görünüyor. Bu belki de Kılıçdaroğlu’nun hiç arzu etmediği bir pozisyon olsa da, kazanmak için mecbur hissedecek” ifadelerini kullandı.
İKTİDAR KUTUPLAŞMAYI DERİNLEŞTİRMEK İSTİYOR
Birinci tur öncesinde tutulan, demokrasi vadeden, pozitif ve kucaklayıcı dilin, batarken ilk atılan yük gibi görülen sığınmacılar aleyhine bir dile dönüştüğü uyarısında bulunan Durna şunları söyledi:
“Faşist ve yabancı düşmanı aslı dururken, bazı dayatmalar sonucunda kendini zorunlu hissederek bir nevi faşist taklidi yapana milliyetçi eğilimli seçmen oy verir mi, bundan emin değilim. Bence faşizm, kitleleri zehirleyen ve bu zehrin dozu arttıkça daha da çok zehre ihtiyaç duyuran bir fenomen. Bu nedenle faşizmin panzehri faşizm olamaz. Faşizmin panzehri demokrasi ve barıştır. Bu dili benimsemeye mecbur hissetmiş olabilir Kılıçdaroğlu ancak, bu mecburiyeti, barış ve kardeşlik ve demokrasi ve huzur dilini ihmal etmesini gerektirmez. Her ikisi bir arada nasıl var olacak derseniz, onu bilemiyorum.”
Durna, Cumhur İttifakının propaganda stratejisinin 14 Mayıs öncesi gibi devam ettiğini ifade ederek, kutuplaşmayı, düşmanlığı ve fitne ve ayrımcılığı derinleştirmek istediğini söyledi. Durna iktidarın Millet İttifakının bileşenleri arasına fitne sokup, onları ayrı düşürmeye çalışmasının temel stratejisi gibi göründüğünü anlattı.
ERDOĞAN CİDDİ BİR OY KAYBETTİĞİNİN FARKINDA
Muhalefetin ikinci turu kazanmasının mümkün olduğuna dikkat çeken Durna “Bir gerçeğe yaslanarak muhalefetin aslında ilk turu kazandığını düşünüyorum. Kazanmamış olsaydı, ya da tersinden düşünelim, Erdoğan gerçekten seçimi kazandığını düşünseydi ikinci tura hızlıca ikna olmazdı, daha önceki seçimde dediği gibi ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ deyip yoluna devam ederdi. Erdoğan, böylesi bir ekonomik darboğaz içinde aslında ciddi bir oy kaybettiğini, ciddi bir görev onayı yitirdiğini biliyor. Böyle bir ekonomik darboğaz, böylesi bir bıçak sırtı oy farkına dayalı toplumsal rızayla asla yönetilemez. Erdoğan bunun çok iyi farkında. Bunun Kılıçdaroğlu da farkında” dedi.
KARA PROPAGANDA BİR YERE KADAR İŞLİYOR
Kılıçdaroğlu’nun sırtında 21 yıllık bir kabusun olmaması nedeniyle avantajlı olduğunu ifade eden Durna “Erdoğan’ın sırtında en iyi ihtimalle 21 yıllık bir geçmiş, en kötü ihtimalle son dört yılın getirdiği bir yıkıntı var. Bu kabus gibi geçmişin müsebbibi olarak muhalefeti öne sürmeye, yalanlarla buna kendi oy kitlesini ikna etmeye çalışıyor, nispeten ikna da ediyor. Bazı sokak röportajlarından bunu okuyabiliyorsunuz. Soğanı 30 TL yapanın Kılıçdaroğlu olduğu iddiasından tutun da, SSK’yi Kılıçdaroğlu’nun batırdığına kadar pek çok iddia, Erdoğan’ın kara propaganda makinesinin iyi işlediğinin göstergeleri arasında sayılabilir” ifadelerini kullandı.
Kara propagandanın da bir yere kadar işlediğini belirten Durna, “Bir noktada tıkanıyor. İnsanlar ne olursa olsun, ne kadar irrasyonel olursa olsun son kertede cebine giren parayı biliyor. Duygular, kimlikler, nefret, düşmanlık bir noktada açlık tarafından bastırılıyor. Açsak, açıktaysak, dün olduğundan daha az karnımız doyuyorsa bunun müsebbibinin Erdoğan olduğunun altını daha güçlü çizmek ve bunu her türlü kanaldan insanlara anlatabilmek gerekiyor. İşte bu strateji, zaten sahicisi olan İslamofaşist bir yönelimi taklit etme zorunluluğunu da ortadan kaldırabilir” diye konuştu.
ERDOĞAN’IN KURDUĞU REJİMİN NE OLDUĞU NET VE BASİT ANLATILMALI
Geleceğe yönelik pozitif bir iz düşümle geçmişe dönük negatif bir anımsatmaya dikkat çekilirse muhalefetin söyleminin güçleneceğini ifade eden Durna şunları kaydetti:
“Sadece Erdoğan gelirse ne olacak değil, Erdoğan geçmişte yaptıklarıyla bizi nasıl bu hale getirdi sorusunun da yanıtı basit sloganlarla verilebilir. Özetle muhalefetin kazanması için bence çok daha fazla gerekçe var. Erdoğan’ın kazanmaması için ise daha fazla gerekçe var. Bu anlamda ayakları yere basan ve emin şekilde Erdoğan’ın ve kurduğu rejimin gerçekte ne olduğunu net bir şekilde ve basit sloganlarla anlatmak mümkün. Buna ilişkin birinci tur öncesinde onar, on beşer saniyelik videolar çekmişti Kılıçdaroğlu. Misal “Dünden daha yoksulsanız, bunun sebebi Erdoğan’dır” gibi. Bunları çeşitlendirerek, ama geleceği ve geçmişi bir arada düşündürerek sürdürmek gerekir.”