25 Mayıs 2023 16:51

Oy kaygısı muhalefet ve iktidarı mülteci karşıtlığında buluşturdu

Siyasette mülteci karşıtı dilin keskinleşmesini değerlendiren insan hakları savunucuları ve mülteci hak örgütü temsilcileri, bu söylemlerin şiddete dönüşme ihtimalini güçlendirdiği uyarısında bulundu.

Fotoğraf: Aliye Ceylan/Evrensel

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL
İstanbul

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu öncesinde ana gündemlerden biri politikacılar tarafından ülke sorunlarının müsebbibi gösterilen mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi. Özellikle Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tarafından 14 Mayıs öncesi mülteci karşıtlığı üzerinden sürdürülen propaganda, Zafer Partisi ve Oğan’a destek veren seçmenlerin oylarının ikinci turda kazanılması çabası, Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun göçmen politikasına dair vurgularını keskinleştirdi.

Siyasette mülteci karşıtı dilin yaygınlaşmasını ve keskinleşmesini değerlendiren insan hakları savunucuları ve mülteci hak örgütü temsilcileri, bu söylemlerin şiddet eylemlerine dönüşme ihtimalini güçlendirdiği uyarısında bulunuyor.

Gazetemize konuşan Akademisyen Müge Yamanyılmaz, Göç İzleme Derneğinden Avukat Ahmet Baran Çelik ve Sığınmacı Hakları Platformu Üyesi Taha Elgazi geri gönderme merkezli söylemlerin uluslararası hukukta yeri olmadığını ve öncelikli olarak atılması gereken adımın Geri Kabul Antlaşması’nın iptali olduğunu vurguladı.

"İKTİDAR VE MUHALEFET BENZEŞİYOR"

Göçmen karşıtı söylemlerdeki artışı “Popülist söylemlerle seçimlerde çıkar elde etme çabası” olarak niteleyen Müge Yamanyılmaz, “İktidarın ‘#TürkiyeGöçüYönetiyor’ etiketiyle daha fazla mülteciyi ülkesine geri göndermesi, bu hukuksuzluğu gizlememesi ile muhalefetin daha etkin bir geri gönderme vadetmesi tesadüf değil” diyor.

Bu tablonun son iki yıldır örgütlenmeye çalışılan sağ, popülist, şoven, ırkçı söylemlerin sonucu olduğunu vurgulayan Yamanyılmaz, iki iktidar adayının da “Suriyeliler kadınları taciz ediyor” gibi söylemlerle korku yayarak mültecileri bir araç olarak kullanmaktan çekinmediğine dikkat çekiyor. Yamanyılmaz ayrıca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2022’de açıkladığı “Seyreltme projesi” ve Erdoğan’ın 3 Mayıs 2022’de yaptığı “1 milyon Suriyeliyi geri göndermeye hazırlanıyoruz” çıkışının Millet İttifakının 30 Ocak’ta yayınladığı Ortak Politikalar Metni’ndeki yaklaşım ile de örtüştüğünü vurguluyor.

"GÖÇMENLER SÖMÜRÜYE AÇIK HALE GETİRİLDİ"

AKP’nin 2010’lu yıllardan itibaren göç politikalarını kaotik bir alanda tutmayı ve şeffaf davranmamayı seçtiğini ifade eden Yamanyılmaz “Bu şekilde mültecileri kendi tekelinde bir alana hapsederek iç ve dış politikada pazarlık aracına dönüştürmelerinin, sermaye çevrelerince de ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak sömürülmelerinin önünü açtı. Güvencesiz olan mülteciler, yasal koruma dışında sürgünlere, emek sömürüsüne, erkek şiddetine, eşitsizliğe ve katliam tehditlerine açık hale geldi” diye anlatıyor.

Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin ve kanunların geri göndermeme ilkesini garanti altına alındığını ifade eden Yamanyılmaz, “AKP’nin göç politikalarının hem deşifre edilmesi hem de durdurulması için emek, özgürlük ve demokrasiden yana olan güçlerin göçü gündemlerine alarak emperyalizme, savaş çığırtkanlığına, işgallere, mülteci emeğinin sömürülmesine, patriyarkaya karşı somut mücadele alanları açması gerekiyor” diyor.

Yamanyılmaz, öncelikli olarak atılması gereken adımların Türkiye ve AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın kaldırılması ve Avrupa’nın kapılarının mültecilere açılması, ilticanın küresel ölçekte hak olarak tanınması olduğunun da altını çiziyor.

Toplumsal cinsiyete dayalı iltica taleplerini ve buna bağlı geri göndermeme ilkesini kapsayan İstanbul Sözleşmesi’nin mülteciler açısından önemine de dikkat çeken Yamanyılmaz, göçün bir ‘insani’ değil politik bir mesele olarak ele alınması gerektiğini ifade ediyor.

"SALDIRILARIN SEBEBİ MÜLTECİ KARŞITI SÖYLEMLER"

İkinci tur öncesi mülteci politikalarına ilişkin söylemlerdeki değişini değerlendiren Ahmet Baran Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kampanya afişlerinde yer alan “Mülteciler gi-de-cek” söylemlerine dikkat çekerek “İktidar partisi ve destekçileri de daha yüksek sesle mültecilerin gönderileceklerini söylemeye başlamıştır” diyor.

Emek ve Özgürlük İttifakı dışındaki partilerin büyük bölümünün 2018 seçimlerinin ardından mültecilerin geri gönderilmesi konusunda ciddi bir çaba içine girdiğini söyleyen Çelik, özellikle İyi Parti ve Zafer Partisinin bu süreçte çok fazla manipülatif bilgi paylaşarak sorunu katmerlendirdiğini ekliyor.

"ÖFKE GÖÇMENLERE YÖNLENDİRİLİYOR"

Partilerin, yaşanan ekonomik krizin etkisi ile alım gücü azalan ve fakirleşen toplumun öfkesini mültecilere yönlendirerek oy almayı hedeflediğini söyleyen Çelik, mülteci karşıtı söylemlerin etkilerinin deprem sonrası daha görünür olduğunu ifade etti: “Depreme yakalanmış mültecilerin yardım malzemeleri alamadığını gördük. Birçok yerde linç edildiklerini gördük. Enkaz altında kalan mültecilerin yardım isteyemediğini gördük. Bu siyasi ortamdan olumsuz etkilenen ve korku ile yaşayan bir topluluktan bahsediyoruz.”

Uluslararası sözleşmeler ve evrensel ilkelere bakıldığında geri göndermenin propaganda edildiği gibi mümkün olmadığının altını çizen Çelik, “Koşulların oluşması halinde ve talep etmeleri durumunda gidebilirler ancak savaş ortamının devam etmesi veya savaş ortamı bitmiş olmasına rağmen ülkelerinde gücü elinde bulunduran rejimin bir tehdit olması halinde bu kişilerin zorla gönderilmesi mümkün değildir” diyor.

"2019’DAN İTİBAREN KRİZ İÇİN GÖÇMENLER SUÇLANDI"

Mülteci karşıtlığının özellikle 2019’dan sonra yükseltildiğine dikkat çeken Taha Elgazi ise mültecilerin haklarının yok sayıldığına dikkat çekerek “Muhalefet ve iktidar yıllardır mültecileri bir iç siyaset malzemesi olarak kullanıyor. İktidar aynı zamanda dış politikada AB’ye karşı bir koz olarak görüyor” diyor.

Suriye’de savaşın bittiği yönündeki açıklamalara geçen ay Suriye’de hayatını kaybeden Türkiye askerlerini hatırlatarak yanıt veren Elgazi, “BM Suriye Komisyonunun 14 Eylül 2022 tarihli raporu da mültecilerin Suriye’ye dönmesinin mümkün olmadığını söylüyor” diye ekliyor. Muhalefetin sosyal demokrat bir tavırla insan haklarının yanında durması gerekirken aşırı sağcılaşan bir politikaya sarıldığını söyleyen Elgazi, mülteci karşıtı söylemlerin toplumsal bazı etkilerini ise şöyle örneklendiriyor: “Bazı aileler artık çocuklarını okula göndermiyor, uzak iş yerlerine gitmiyorlar, seçim süresince işini bırakanlar oldu dışarı çıkmaya çekindiklerinden. Çocukları parka çıkarmıyorlar. Birçok insan ya Avrupa’ya ya da Kuzey Suriye’ye gitmeyi düşünüyor. Oy kullanma hakkı olanların yarısı korktukları için sandığa gitmedi.”

ÖNCEKİ HABER

Emekçilerle ikinci tur tartışmaları | Oğan’a oy verenler arasında bölünmeler var

SONRAKİ HABER

Ressam Emel Keysan: Kadını hep yansıtacağım resimlerimde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa