Kuzey Kutbu’nu ısıtacak tatbikat
Kuzey Kutbu buzullarını kaybederken hem siyasi hem ekonomik önemi emperyalist güçlerin dikkatini çekiyor. NATO'nun düzenleyeceği askeri tatbikat da bu sürecin parçası. İngiltere'de ise gündem göç.
Fotoğraf: Pixabay
29 Mayıs-9 Haziran tarihleri arasında yapılacak “Arctic Challenge” askeri tatbikatı, bir yandan NATO üyelerinin Rusya’ya karşı gövde gösterisi ve tehdidi işlevini görürken diğer yandan ise giderek buzsuzlaşan Kuzey Kutbu üzerindeki egemenlik savaşının bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Kuzey Kutbu hem yer altı kaynakları hem de askeri açıdan tüm emperyalistler açısından cazip.
Öte yandan göçmenlerin ülkelerin gerçek gündemlerinden kaçmak üzere ırkçı bir cepheden siyasete konu edilmesi sadece Türkiye’de tartışılan bir yöntem değil. İngiltere’de de Muhafazakar Parti yıllardır politikasının büyük kısmını göçmen karşıtlığı üzerinden örüyor. The Guardian’ın yeni göçmen rakamlarını değerlendirdiği editoryal analiz yazısında halkın çoğunlukla göçmenlere karşı olmadığı vurgusu yapıldı. “Muhafazakar Partinin bazı kesimleri ABD’deki Trump döneminin saldırgan ırkçı bölücülüğünü benimserken, İngiliz halkının çoğunun daha düzgün bir yaklaşım istediğine dair işaretler var” ifadeleri kullanıldı.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN JEOPOLİTİĞİ
German Foreign Policy
Almanya ve diğer NATO ülkeleri Uzak Kuzey’de hava savaşı için tatbikat yapıyor. Batı ile Rusya arasındaki güç mücadelesi de giderek daha da buzsuzlaşan Kuzey Kutbu’nda yoğunlaşıyor. Norveç, İsveç ve Finlandiya’da çok sayıda NATO ve müttefik devlet, Rusya sınırının hemen yakınında 150 savaş uçağıyla ortak hava savaşı tatbik edecek. İklim değişikliği ve uluslararası güç kaymaları, uzun yıllardır uluslararası iş birliğiyle şekillenen Kuzey Kutbu’nu da, NATO ülkeleri ile Rusya ve Çin arasındaki giderek militarize olan büyük güç rekabeti için başka bir arena haline gelen jeostratejik bir sıcak noktaya dönüştürdü. Yakın zamana kadar arktik buzulu tarafından korunan kaynaklar, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak erişilebilir hale geliyor. Ve büyük stratejik öneme sahip yeni nakliye yolları da açılıyor; her şeyden önce de Rusya’nın kuzey kıyısı boyunca sözde Kuzeydoğu Geçidi... Buzullar muhtemelen kalıcı olarak erirken, başta ABD, Kanada, Rusya ve Çin olmak üzere Almanya da Kuzey Kutbu yarışına hazırlanıyor.
29 Mayıs Pazartesi gününden 9 Haziran tarihine kadar Alman Silahlı Kuvvetleri, diğer NATO ve NATO bağlantılı ülkelerin silahlı kuvvetleriyle birlikte Uzak Kuzey’de hava harp eğitimi verecek. Norveç ve Finlandiya silahlı kuvvetlerine göre, tatbikatlar, Norveç’te Ørland, İsveç’te Kallax ve Finlandiya’da Rovaniemi ve Pirkkala askeri üslerinden başlayarak ağırlıklı olarak üç ülkenin “kuzey bölgeleri” üzerinde gerçekleştirilecek. Ayrıca Fin Hava Kuvvetleri Sodankylä, Kajaani, Tampere, Oulu ve Vaasa’daki eğitim alanlarında ve Vaasa ile Pori arasındaki denizde askeri faaliyetler yapılacağını duyurdu. Bu nedenle tatbikat alanı, Rusya sınırından kuş uçuşu olarak kısmen 100 km’den fazla değil. Arctic Challenge olarak adlandırılan manevra, Finlandiya, Norveç ve İsveç tarafından iki yılda bir düzenleniyor ve bu yıl birincil sorumluluğu Finlandiya üstleniyor. En son Arctic Challenge tatbikatı 2021’de; Ukrayna savaşının başlamasından önce gerçekleşti. Resmi bilgilere göre, o sırada yaklaşık 70 uçak tatbikata karıştı. Bu yıl 150 yani iki kattan fazla olacak.
Arctic Challenge manevrası, Uzak Kuzey’in yıllardır artan militarizasyonunun bir parçası. Federal Dışişleri Bakanlığı, bu yüzyılın ortalarına kadar buzsuz bir Kuzey Kutbu bekliyor ve bölge için iklim değişikliğinin “önemli” dış politika sonuçlarından bahsediyor. Kuzey Kutbu buzunun artan ve muhtemelen kalıcı olarak erimesiyle, bölge, her türlü faaliyet için daha erişilebilir ve dolayısıyla ekonomik, politik ve askeri açıdan daha cazip hale geliyor. Yazın buzlanmayan alanlar şimdiden her zamankinden çok daha büyük; kışın ise buz oldukça ince. Bu arka plana bağlı olarak, “Çakışan ekonomik ve jeopolitik çıkarların” Kuzey Kutbu için bir savaşa yol açtığı söyleniyor; başta ABD, Rusya, Çin ve Kanada olmak üzere Almanya Federal Cumhuriyeti de jeostratejik açıdan önemli olan bölgede konumunu genişletmeye çalışıyor.
Bir yandan, Kuzey Kutbu, deniz yatağının altında yatan ve henüz hiç ya da neredeyse hiç kullanılmamış geniş kaynak stokları nedeniyle ilgi çekici. Buna ek olarak, iklim değişikliği, bölgedeki buzlar eridikçe ve altyapı sürekli olarak inşa edildikçe, Süveyş ve Panama Kanallarından geçen merkezi yolların önemini azaltma potansiyeline sahip yeni ticaret yolları açıyor. Rusya’nın kuzey kıyısındaki Kuzeydoğu Geçidi ve Kuzey Kanada çevresindeki Kuzeybatı Geçidi, Asya, Amerika ve Avrupa arasındaki nakliye rotalarını binlerce mil kısaltabilecek. Kanada ve Rusya, kendi etki alanları içindeki rotaların ulusal sular olduğunu iddia ediyor. Bu, uluslararası deniz hukuku uyarınca, stratejik deniz yollarına erişimi kontrol etmelerine izin veriyor. 2020’de Moskova’nın başka şeylerin yanı sıra bölgenin altyapı gelişimi için bir eylem planı benimsemesi tesadüf değildi.
Berlin Bilim ve Politika Vakfının (SWP) uyardığı gibi, Federal Cumhuriyet, “dış ticarete ve ham maddelere bağımlı” olsa da, “orta güç” olarak büyük güçlerin nüfuz mücadelesine gerçekten ayak uyduramıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin arasındaki rekabet de Almanya’nın uzak kuzeyindeki manevra alanını kısıtlıyor. Bu arka plana karşı Federal Hükümet, Kuzey Kutbu ile ilgili ilkelerde uluslararası iş birliğini, iklim ve çevre korumayı ve her şeyden önce Kuzey Kutbu’ndaki serbest deniz yollarını desteklemekte. SWP aynı zamanda, “Moskova’nın Uzak Kuzey ve Kuzey Kutbu’ndaki politikasının” “Avrupa’daki çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı” olduğunu belirtiyor. Gerçekten de Rusya, Kuzey Kutbu üzerinden ABD askeri ikmal yollarını Avrupa’ya taşıyan Atlantik’e erişime sahip. En azından bu nedenle, Berlin “Kuzey Kutbu’nun güvenlik politikası sonuçlarıyla AB ve NATO arasında daha yoğun bir angajman” için çabalıyor.
Bu, Berlin’i bir ikileme sokuyor: Sınırsız ticaret istiyor ama aynı zamanda serbest ticareti tehlikeye atması muhtemel blok oluşumu için bastırıyor.
Çeviren: Semra Çelik
BRİTANYA İÇİN NET BİR KAZANÇ
The Guardian
Başyazı
Tek bir yılda yüzde 24’lük bir artış gösteren hiçbir hükümet istatistiği göz ardı edilemez. Perşembe günü Ulusal İstatistik Ofisinden gelen ve Birleşik Krallık’a net göçün 2021’de 488 binden 2022’de 606 bine yükseldiği haberinin kaderi kesinlikle bu olmayacaktır. Yeni rakam 2018 seviyesinin neredeyse iki katı ve bu durum Muhafazakar Partinin 2019 genel seçim manifestosunda net göçün mevcut parlamento sırasında azaltılacağı sözünü vermesine neden olmuştur.
Tutulmayan bir söz ve başarısız bir politika olarak bu biraz eleştiriliyor. Ancak bu olağan bir durum. 2019 vaadi, Muhafazakarlar tarafından son 20 yılda verilen bir dizi gerçekleştirilemez ve çoğu zaman acımasızca aldatıcı göç vaatlerinden biridir. Rishi Sunak’ın Kanal’daki küçük teknelere odaklanması ve perşembe günü tekrarlanan sayıları düşürme vaadi, ne kadar az şeyin değiştiğini gösteriyor.
Bu vaatler ülkeden çok Muhafazakar Partiyi hedef almakta ve yansıtmaktadır. Britanya’ya göçün benzersiz bir şekilde yüksek olduğu şeklindeki yanlış görüşe hizmet etmektedirler. Hepsi de göçün, böyle birbirine bağlı bir dünyadan soyutlanacağı gibi bir yanılgıya dayanıyor. Hepsi de bazı gazete ve siyasetçilerin iddia ettiği gibi, göçün her zaman halk tarafından reddedildiğine dair yanlış inançtan besleniyor.
Aslında 2022 rakamlarının da gösterdiği gibi bunların hiçbiri doğru değil. Bir kere, yeni toplam çok özel faktörleri yansıtmaktadır. Bunlar arasında, kamu desteğinin cömert ve yüksek olduğu Ukrayna sponsorluk ve aile vizesi programları kapsamında Birleşik Krallık’a gelen tahmini 114 bin kişi de yer almaktadır. Ayrıca Hong Kong’dan gelen 52 bin uzun dönemli İngiliz vatandaşı statüsüne sahip kişi de buna dahildir, ki bu kişilerin varlığı Birleşik Krallık’taki çoğu insan ile benzer kabul edilmektedir.
Yine de 2022 rakamını bir aykırı değer olarak tasvir etmek yanlış olacaktır. Göç, modern dünyanın dinamik ve kalıcı bir gerçeği. Muhtemelen yüksek kalmaya devam edecek, önemli ölçüde azalmayacak. Bunun, yoksulluk ve iklim krizi de dahil olmak üzere, tekrarlanması muhtemel çok sayıda itici nedeni var. Ayrıca, İngiltere de dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin yaşlanan nüfusu ve bunun sonucunda bir dizi ekonomik sektörde iş gücüne olan talep de dahil olmak üzere çok sayıda çekici faktörü mevcut. Bunlar da ortadan kalkmayacak.
Kamuoyunun pragmatizmi bu konuda Muhafazakar milletvekillerinin önüne geçti. Çoğunluk, önemli kanıtlara rağmen göçmenlik sisteminin yetkin olduğunu düşündüğü sürece, bu gerçekleri giderek daha fazla kabul etmekte ve memnuniyetle karşılamakta. Pek de takdir edilmeyen bir değişimle, halk artık çoğunluk itibariyle göç seviyelerinin aynı kalması ya da artması gerektiğini söylüyor. Bunun en büyük nedeni, buraya yasal olarak çalışmak üzere göç edenlerin çoğunun, halkın kesinlikle onayladığı işleri yapıyor olması. Hemşireler, doktorlar, bakım çalışanları, bilgisayar programcıları, iş insanları, bilim insanları ve muhasebeciler geçen yıl vize verilenlerin büyük bölümünü oluşturdu. Ancak halk artık meyve ve sebze toplama, inşaat ve üniversite öğrencileri için de göçü destekliyor. Halk bunu hükümetin anlamadığı bir şekilde anlıyor.
Bunların hiçbiri, göç politikasını tartışmaya gerek olmadığı anlamına gelmiyor. Muhafazakar Partinin bazı kesimleri ABD’deki Trump döneminin saldırgan ırkçı bölücülüğünü benimserken, İngiliz halkının çoğunun daha düzgün bir yaklaşım istediğine dair işaretler var. Göçmenlik tartışmasının gerçeklere dayalı, rasyonel ve duyarlı olması gerekmektedir. Ancak bu konunun unutulup gideceğini düşünmek tehlikeli. Unutulmayacak ve unutulmamalı.
Çeviren: Sarya Tunç