Cerrahpaşa'da seçim manzarası: İşçi yapacağı siyaseti kendi koşullarıyla ilişkilendirmekten kaçınıyor
Cerrahpaşa hastanesinde konuştuğumuz sağlık işçileri her geçen gün kötüleşen çalışma ve yaşam koşulları siyasetten ayrı bir yerde tartışıyor, siyaseti kendi koşullarıyla ilişkilendirmekten kaçınıyor.
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Ekinsu Devrim DANIŞ
Murat UYSAL
İstanbul
Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde Babala TV adlı youtube kanalının "Mevzular Açık Mikrofon" adlı progmanına katıldı. Kılıçdaroğlu'nun katıldığı program 20 milyonun üzerinde izlenme aldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde temizlik işçisi olarak çalışan Murat da programa katılan, Kılıçdaroğlu'na soru soranlar arasındaydı. Murat, Kılıçdaroğlu'na TOGG'u neden kötülediklerini sordu, muhalefetin böylesi çalışmaları desteklemesi gerektiğini, İHA, SİHA gibi çalışmaların muhalefet tarafından da savunulması gerektiğini söyledi. Ertesi gün hastanedeydik, işçilerin her geçen gün kötüleşen çalışma ve yaşam koşulları siyasetten ayrı bir yerde tartışılıyor. Murat da siyaset yapıyor ama bu siyaseti kendi koşullarıyla ilişkilendirmekten kaçınıyor.
"NE OLACAĞIMIZ BELLİ DEĞİL"
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi binaları depreme dayanaksız olması sebebiyle boşaltılıyor, yeni binalar inşa edilene kadar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi; pandemi hastanesi olarak inşa edilen Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesinde hizmet veriyor. Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi Yeşilköy'de, Atatürk Havalimanı yakınlarında bir hastane.
Hastanede karşılaştığımız işçiler ulaşımın zorluğundan yakınıyor. Leyla da onlardan biri, "Attılar bizi dağın başına" diyor. Leyla 14 senedir Cerrahpaşa'da temizlik işçisi olarak çalışıyor. Hastanede sevilen, sözü geçen bir işçi Leyla, "Her geldiğinde durumlar biraz daha kötüleşiyor. Son gelişinde bundan kötü olmaz diyorduk. Oldu, dağında başında bir yere verdiler. Buraya nasıl gelip gideceğimizi sormadılar. Ne kadar burada kalacağımız da belli değil. 2025 diyorlar ama ona da inanmıyorum. Cerrahpaşa’nın arazisi kıymetli konacaklar o araziye daha dönemeyiz hastaneye” diye anlatıyor.
Hastaneye gidiş gelişte zorluk çektiklerini söyleyen Leyla, “Servise almıyorlar bizi biliyor musun? Memurları, hemşireleri, herkesi servisle taşıyorlar işçiye gelince servis yok. Aynı işi yapıyoruz hatta daha fazla çalıyoruz. Kimse sormuyor mu? ‘Bunları buraya attık da bunlar nasıl buraya gelecek?’ diye. Otobandan geçerek hastaneye geliyoruz insanın yürüyeceği yol yok. Arabalar vızır vızır geçiyor, günün birinde birimize bir şey olacak o yolda. Akşam desen tenha oluyor o yollar, tek başına yürümeye korkuyor insan” diyor.
Hastane yönetimine durumu anlatıp anlatmadıklarını soruyoruz. Leyla, “Sendika temsilcisine söyledik. Bir aydır yönetimle konuşacak da işleri yoluna koyacak. Oğlum bize burada her işi yaptırıyorlar. Gün oluyor inşaatçı gibi çalışıyoruz. O hastaneyi sırtımızda taşıyıp buraya getirdik, malzemeler geliyor kim taşıyacak işçiler taşıyacak. Var mı benim görev tanımımda böyle bir şey yok. Hesabını soran sendika da olmayınca yapıyorsun işte her işi”
"İNANCIMI KAYBETTİM"
Birkaç hafta önce Cerrahpaşa’da çalışan sağlık işçilerini de ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü imzalandı. Protokole dair konuşuyor Leyla, “Ne aldığımız belli değil, daha hesabımıza yatan bir şey yok. Ağustos’ta yatacak, 15-16 bini bulur diyorlar ama bakalım” diyor. Yeter mi? “Nasıl yetsin oğlum, Cerrahpaşa yakınlarında oturuyordum kiralar artınca evi taşımak zorunda kaldım. Gelen paranın yarısı kiraya gidecek, zamlar desen bize verilen zammı çoktan aştı. Benim düşen alım gücümü karşılamaz verdikleri para, her gün biraz daha düşüyor, senin her gelişinde biraz daha yoksullaşıyoruz” diyor.
“Ya seçimler” deyince Leyla, “Allah seçimlerin belasını versin” diye çıkışıyor. “Olmuyor ablacım değişmiyor, ben artık inancımı kaybettim, sadece seçimlerle alakalı da değil. Hastaneyle, ücretlerle, sendikayla alakalı, işçiyle alakalı umudum kalmadı. Değişmiyor, anlatıyorsun işte az mı dil döktüm sen şahitsin. O sözleşme dönemi gittim sendikanın toplantısını bastım tek başıma kaldım orada. Sendika başkanı o zaman bana, ‘Demek ki tek rahatsız olan sensin sadece senden ses çıkıyor’ dedi. Bugün de öyle demek ki bu yoksulluktan tek rahatsız olan benim ki bu hükümet böyle devam ediyor” diye anlattı.
"ŞİMDİYE KADAR KILIÇDAROĞLU'NU BU KADAR DİNLEMEMİZE FIRSAT VERMEDİLER"
Leyla’nın yanından ayrılıyoruz, önceki gün Babala TV’de programa katılan Murat’ın yanına gidiyoruz. Murat tebrikleri kabul ediyor, telefonları susmuyor, yanından geçen işçiler programdan bahsediyor. Murat gururlu, Kılıçdaroğlu'nu ilk defa bu kadar uzun dinlediğini anlatıyor. "Yalan yok etkilendim Kılıçdaroğlu'ndan bir kere çok sakin adam, her eleştiriyi olgunlukla karşıladı, hiç takılmadan konuştu. Verdiği yanıtlarda da bir sorun yoktu. Programdan çıkınca arkadaşlara 'Keşke katılmasaydım neredeyse Kılıçdaroğlu'na oy atacağım' diye espri yaptım. Bize şimdiye kadar Kılıçdaroğlu'nu bu kadar dinleme fırsatı vermediler ki, 6-7 saat konuştu. Şimdiye kadar Kılıçdaroğlu'nu hep kısa kısa, orası burası kesilmiş videolardan gördük" diyor. "Kılıçdaroğlu'na oy verecek misin?" diye sorduğumuzda, "Hakkını teslim ederim ama oy veremem. Başkanımız Erdoğan'ı destekleme yönünde karar aldı biz de öyle davranacağız" diyor.
Murat Yeniden Refah Partisi üyesi oyunu da bu yönde tercih etmiş. Milletvekilliği YRP'ye, cumhurbaşkanlığında Erdoğan'a oy veren Murat, "Geçen sene konuşuyorduk seninle, Erdoğan'a oy vermem diyordum. Hala ikna olmuş değilim içime sine sine oy vermedim ama başkanımız bir bildiği var haklı çıktığı konular var. Oyumuzu artıracağımızı bu seçimlerin kazananı olacağımızı söylüyordu. Öyle de oldu oyumuzu ciddi manada artırdık" diyor.
"CEFA ÇEKTİK KARŞILIĞINI GÖRECEĞİZ" UMUDU
Murat, Erdoğan'ın yeniden seçilmesi halinde "kıyametin kopmayacağını" ekonomik krizin bir yerden sonra biteceğini, ülkenin refaha kavuşacağını düşünüyor. "Şimdiye kadar çok cefa çektik, beraber konuşuyorduk ya gerek ücretler olsun gerek, pahalılık olsun. Hissetmemek mümkün mü? Benim marketten ne aldığım bellidir, her markete gidişimde artan fiyatları görünce canım yanıyor. Herkesin canı yanıyor ama eve geliyorsun televizyonu açıyorsun vatanın elden gittiğini görüyorsun. Yani ben doğrudan, seve isteye Erdoğan'a oy verene de kızmıyorum. Sonuçta vatan elden giderken soğan yemesem patates yemesem de olur diyor insanlar. Yani bana kalırsa kötü gidişat var ama sonuçta bir ilerleyiş büyüme de var. İlerleyen yıllarda bunun karşılığını alacağız. İHA, SİHA satılacak, TOGG satılacak, bunlarla ekonominin rayına gireceğini düşünüyorum. Her dönem bulunan doğalgazın yarısı yalansa yarısı doğru bunları kullanmaya başlayınca refaha kavuşacağız" diyor.
"TENCEREYE SIRA GELMEDİ"
Hastanedeki koşulları hakkında ise Murat, Leyla ile benzer şeyler söylüyor. O da Leyla ile benzer bir yerden, "Bu işçilerle olmaz başka bir şey lazım. Yani örgütlendik olmadı, mücadele edelim dedik kimse katılmadı, Twitter'dan sesimizi duyuralım dedik onu da yapmadılar. İşçinin istemesi, talep etmesi gerekiyor. İşçi istemeyince ben kendimi parçalasam da bir şey ifade etmiyor" diye anlatıyor.
Konu buradan Murat'ın programda sorduğu soruya geliyor. Murat, "Programda birkaç kişi TOGG sorusunu sordu ama Kılıçdaroğlu'nun verdiği yanıtlar bana yeterli gelmedi. Söz alınca açıp Kılıçdaroğlu'nun bir programda TOGG hakkından söylediği sözleri dinlettim. Muhalefet de olsa ülkenin yararına olan gelişmeleri desteklemeleri gerekiyor, bunlar bizim geleceğimiz, TOGG'u kötülemenin anlamı yok yani" diyor.
Kendi yaşam koşullarına, işçilerin ücretlerine, sağlık işçilerinin çalışma koşullarına dair neden soru sormadığına dair ise, "Yani böyle bir programda elbette sorulması gerekirdi. Sonuçta milyonlarca insan dinleyecek, karşıda cumhurbaşkanı adayı var kimse de işçilere dair bir şey sormadı. Elbette önceliğim ekonomi, buradaki geçim koşullarım ama tencereye sıra gelmedi. Hiçbir işçi burada söz almıyorsa demek ki durumlar iyi anlatacak soracak bir şey yok" diye anlatıyor.
Oysa Murat da hastanede durumların iyi olmadığını eşinin 3. çocuklarına hamile olduğunu geleceği eğitimi için kaygılandığını anlatıyor.