Liseli gençliğin seçimlere dair görüşleri*
Muhalefetin, gençliğin bütün umutlarını sandıkla sınırlamasının ve sorunların çözümünü sadece sandığa havale etmesinin sonucu olarak gençlerde bir umutsuzluk havası hakim.
Fotoğraf: @mtolgaozturk/Twitter
Arben ÇITAK
Batıkent/Ankara
Ankara’nın Batıkent semtinde 14 Mayıs seçimlerinin 1. turunun sona ermesiyle birlikte liseli gençliğin ana gündemi de bu eksende şekilleniyor. Biz de gençliğin gündemine oturmuş bu konu üzerine çeşitli okullardan, mahallelerden, iş yerlerinden gençlerle yaptığımız sohbetlerde gözlemlediğimiz eğilimleri ve bu eğilimler üzerine yaptığımız değerlendirmeleri aktarmak adına bu yazıyı kaleme alıyoruz.
“BU SEÇİMDE BİLE GİTMEDİYSELER DAHA DA GİTMEZLER”
Sohbetlerin önemli bir bölümünde umutsuzluk rüzgarları esiyor. “Bu seçimde bile gitmediyseler daha da gitmezler” şeklinde ifadeler sıkça önümüze çıkıyor. Muhalefetin, gençliğin bütün umutlarını sandıkla sınırlamasının ve yüksek bir özgüvenle seçimin ilk turda biteceğine işaret eden “Her şey çok güzel olacak, bize güvenin” söylemlerinin, sonrasında da tek adam yönetiminin balkon konuşmaları eşliğinde yürüttüğü manipülasyonların bu sonucun doğrudan sebepleri olduğunu söyleyebiliriz. Bunların sonucu olarak seçim, gençler açısından bir başarı ya da ilerleme olarak görülmüyor. Sohbetlerin ilerleyen noktalarında tek adam iktidarının, geçmiş seçimlerle kıyasladığımızda önde olduğu yerlerde, hatta “kalesi” olarak nitelendirilen illerde dahi yaşadığı gerileme, devletin bütün imkanlarını seferber ederek seçime girmesine karşın seçimi birinci turda bitirememesi üzerine konuşuyoruz. Ve buna olanak sağlayan önemli unsurlardan birinin de ilk defa oy kullanan milyonlarca genç seçmen olduğu, esasında gençlik olarak tek adam rejimine önemli bir darbe indirdiğimiz noktalarına değindiğimizde bize hak veriyorlar.
ÇALIYORLAR... HEM OYLARIMIZI HEM GELECEĞİMİZİ
Konuştuğumuz hemen hiçbir genç sandıklardaki sayımın adil olduğunu düşünmüyor. Sosyal medyada önlerine düşen gerek ıslak imzalı tutanaklar ve girilen veriler arası uyuşmazlıklar, gerek art arda Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na basılan oyların olduğu videoları ve hükümetin geçmiş seçimlerdeki namını buna sebep gösteriyorlar. Muhalefetin yine bütün bir politik mücadele hattını sandık endeksli çizmesi ve bu doğrultuda “Siz merak etmeyin, biz bütün güvenliği sağladık” şeklinde, halkı sokaklardan ve örgütlülükten ayıran söylemleri de bu güvenlik zafiyetinin sebeplerinden biri. İkinci turda güvenliği sağlayabilmenin yolları üzerine bir konu açtığımızda tam randımanlı bir cevap alamıyoruz.
Gençler bizim düşüncelerimizi sorduklarında, halkın kendi iradesine sahip çıkabilmesini sağlayacak ölçütün ancak halkın örgütlülük düzeyiyle ilişkilendirilebileceğini, bir “koruyucu” bekleyerek yolsuzlukların, güvenlik eksiklerinin giderilemeyeceğini tartıştığımızda genel olarak hak veriyorlar söylediklerimize. Ayrıca birilerinin bizim yerimize bunları önlemesini beklemenin hem tarihsel hem aktüel açıdan gerçekçi olmadığından bahsettik. Salt oy kullanmayla sınırlı bir siyaset anlayışının yine sorunlarımıza kalıcı bir çözüm olamayacağını ve buradan daha geniş bir ufuk kazanarak siyaset anlayışımıza süreklilik arz eden bir mücadele formu kazandırmanın olanaklarını birlikte aramanın öneminin de altını çizdik.
“YENİLGİYİ” ANLAMLANDIRMA ÇABASI
Sohbetler esnasında öne çıkan bir başka konu ise tek adam rejiminin sosyal, ekonomik, kültürel bütün sorunlarımızı derinleştirerek büyüttüğü bir gerçeklikte hala nasıl bu oy oranlarını alabildikleri. En çok duyduğumuz söylemlerden biri “Bu ülke koyun gibi abi, iki din-kitap diyorlar bütün millet hemen ikna oluyor.”
Tek adam rejiminden gelen ideolojik ve politik kuşatmaların muhafazakâr seçmende sonuç verdiği görülüyor. Muhalefet cephesi bu ideolojik kuşatmayı yarabilecek ve kendine kazanabilecek bir siyaset sürdüremedi. Özellikle de kırsalda, henüz tam proleterleşmemiş ve dolayısıyla da ekonomik yıkımın metropoller kadar yakıcı hissedilmediği yerlerde bu oran daha da artıyor.** Buradan da muhalefetin ideolojik anlamda farklı görüşten partileri ittifakında bulundurmasına karşın, bu bileşenlerin halkı kucaklayamadığı görülüyor.
MİLLİYETÇİ GENÇLERDE OĞAN ETKİSİ
Önceki görüşler kadar yoğun olmamakla birlikte yine de azımsanmayacak bir oranda gencin de Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’ı desteklediği görülüyor. Bunun sebebinin ise egemen siyasetin yıllardır temelini attığı kimlik ve kutuplaşma siyasetinin bir yansıması olduğunu gençlerin söylemlerinden anlıyoruz. Bu ayrıştırıcı ortama ek olarak muhalefetin yoğun bir baskıyla terörize edilmesi de bu milliyetçi duyguların kabarmasına ve “terörist olmayan, ülkeyi ve milletini satmayacak tek aday” olarak Oğan’ın görülmesine sebebiyet veriyor. Bu gençlerle de esas almamız gereken siyasal vizyonun ve olayları yorumlayış biçiminin sınıfsal bir formda olması gerektiğini; çıkarlarımızın, sorunlarımızın çıkış kaynağının, bunların çözümünün ortak olduğu sınıf kardeşlerimizle bizi ayrıştıracak söylem veya ideolojilerin yalnızca egemen sınıfların çıkarına olacağını ve bunun sonucunda kaybedenin hepimiz olacağını aktardık. Ve bu konular üzerine sonraki görüşmemizde daha derinlemesine sohbet etmek üzere sözleşip ayrıldık.
*Bu yazı, en çok karşılaşılan eğilimler toplanılarak Batıkent bölgesi üzerinden genel bir politik hat çizme amacı taşır. Hükümetten yana veya burada yer verilmeyen mevcut başka eğilimlerin genel toplamda önemli bir izdüşümü olmadığından bu yazıda yer verilmemiştir.
**Konuya dair daha detaylı bilgi için bağlantıdaki “Seçimler köklü bir değişikliğin ipuçlarını veriyor” https://www.evrensel.net/haber/490089/doc-dr-cangul-ornek-ve-dr-arif-kosar-degerlendirdi-hedef-akpye-oy-veren-yoksullari-kazanmak-olmali?a=63d