MESEM’lerde hem işçi hem öğrenci olmak
MESEM’li öğrencilerin çoğu bir işçiyle hemen hemen aynı iş yüküne sahip olmalarına rağmen daha az ücret alıyor, ailelerini geçindirmeye çalışıyor.
Fotoğraf: Pixabay
Eren ZAYIM
Bozüyük Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Bilecik
Meslek Liseleri öğrencilerin mesleki eğitim alması gereken bir yer iken günümüzde bu durum meslek liselerinin öğrencilere nitelikli eğitim vermekten çok öğrencileri mezuniyetlerinden sonra birer ucuz işçi olarak yetiştirmekten ileriye gidememiştir.
Meslek liseleri kendi içerisinde sınav ile okula giren ATP (Anadolu Teknik Programı) ve sınavsız yerel yerleştirme ile okula giren AMP (Anadolu Meslek Programı) olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrımın en büyük kesişim noktası ise her iki bölümünde niteliksiz bir teorik ve pratik eğitim sunmasıdır. Peki meslek lisesi öğrencileri meslek hayatına atılmadan önce ne tür bir eğitim görmektedir?
ÖĞRENCİLER AĞIR KOŞULLARDA ÇALIŞMAYA MAHKUM
İlk olarak 9 ve 10. sınıflarda kültür dersleri ağırlıkta olup 11. Sınıftan itibaren haftanın iki buçuk günü meslek derslerine ayrılıyor lakin bu uygulama, niteliksiz teorik eğitimin pratiğe geçildiğinde tökezlemelere yol açmasına sebep oluyor. Ardından 12. Sınıfta haftanın 3 günü staj, 2 günü ise okula ayrılıyor. Bununla beraber staj öğrencilerinin fabrikalarda okul idaresi tarafından yetersiz denetlenmesi sonucu ya öğrencilere hiçbir şey öğretilmiyor ya da öğrenciler ağır koşullarda çalışmaya mahkûm ediliyor ve aldıkları ücret de bir işçinin ücretinin en az 4 kat daha azı oluyor.
AMP öğrencilerinde durum böyle iken ATP öğrencilerinde durum daha farklı oluyor. Onlar daha çok kültür derslerinde yoğunlaşıyor ve meslek dersleri daha geri planda tutularak üniversiteye hazırlanmaları bekleniyor. 12. sınıfta da staja gidememelerinden dolayı yaz tatillerinde staj yapmak zorunda kalıyorlar. Bu durum biz lise öğrencilerinin yazın tatil yapma hakkını elinden alıyor ve verimsiz bir tatil geçirmemize sebep oluyor.
BİLİMSELLİKTEN UZAK BİR EĞİTİM PROGRAMI
AMP öğrencilerinin meslek derslerinin ağırlıklı olması sebebiyle üniversiteye hazırlanmayacakları ön görülerek onlara daha niteliksiz bir kültür dersi programı veriliyor. 2 saat zorunlu din dersi üstüne seçmeli ders olan “Peygamber Efendimizin Hayatı” başlıklı ders ile ikiye katlanarak haftada 4 derse çıkarılıyor. 11. sınıfta haftada toplam 19 dersin kültür dersi olduğunu var sayarsak bu ders saatinin çok olduğu anlamına geliyor. Üstelik bu ek dersler ile genellikle 8.30’da başlayıp 17.25’te biten okul süresi, öğrencilerin 8-4 mesaisine sahip bir işçiden daha fazla bir süre okulda kalmasına yol açıyor. Bugün meslek liselerinin geldiği bu durum din derslerinin giderek arttığı ve bizim bilim dışı ve yalnızca sermayenin işine yarayabilecek bir eğitim programı ortaya koyuyor ve bilimsel bir eğitim görme hakkımızı elimizden alıyor.
UCUZ EMEK SÖMÜRÜSÜ
Peki ya MESEM ve staj öğrencileri bu ucuz emek sömürüne nasıl bakmakta? Kimi MESEM ve staj öğrencisi bunun bir eğitimden ibaret olduğunu ve bir zorunluluk olduğunu düşünüyor, peki neden emeklerini metalaştırmak zorunda kaldıklarını ve hayatlarının devamında da buna maruz kalacaklarının farkında değiller?
Bunun en büyük sebebi çoğu öğrencinin aldıkları ücretlerin ne kadar az olduğunu ve bir işçi ile hemen hemen aynı iş yüküne sahip olmalarına rağmen daha az bir ücret aldıklarının farkında olmamaları ve çoğunun geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi olmamasından kaynaklı. Eşit işe eşit ücret verilmemesi ve çalıştıkları patronları nasıl daha da zenginleştirdiğini ve emeklerinin tam olarak karşılığını alamadıklarının, patronların onların kendi kazançlarından ne kadar fazla olduğunun farkına varılması gerekmektedir.
ÖRGÜTLENMEK BİR İHTİYAÇ
Bu durumu nasıl değiştirebiliriz ve sesimizi nasıl daha net duyurabiliriz noktasında ise cevap; okulda, sınıfta, fabrikada ve staj gördüğümüz yerlerde örgütlenmemizin gerektiği oluyor. Sesimizi ancak bu şekilde daha net duyurabilir ve sorunlarımızı birlikte hareket ederek çözebiliriz. Kimi küçük bölgelerde her ne kadar zor olsa da örgütlenmek bir ihtiyaçtır. Bunun için staj gördüğümüz fabrikalar ve kurumlarda bir araya gelmeli kendi alanlarımızı ve gruplarımızı oluşturmamız gerekmektedir.
Toplamda gördüğümüz tablo; meslek lisesi ve MESEM programında okumak zorunda kalan biz liselilerin giderek bilim dışı, niteliksiz ve yalnızca AKP hükümeti ve onun temsil ettiği sermaye sınıfının çıkarları için okullarımızdan koparıldığımız ve sermayenin kâr hırsına teslim edildiğimiz, bunun karşısında giderek gelecek ve yaşam kaygısıyla baş başa bırakıldığımızdır. Fakat bilmeliyiz ki birbirimizden aldığımız güç, bu yaşam koşullarımızı ve kaygılarımızı değiştirebilecek güçtedir. Bunu yalnızca örgütlenerek birlikte aşabiliriz!