30 Mayıs 2023 17:39

Eğitim “vakit kaybı” MESEM “kaçış”

Eğitimin içeriğinin boşaltılmasının gelecek nesilleri, kültüre, bilimsel bilgiye ulaşamamış, yalnızca üreten bir robot topluluğu haline getirdiği gerçeğini göz ardı edemeyiz.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

K. EKİNCİ

Esenyurt/ İstanbul

 

Esenyurt, en yoğun nüfuslu işçi havzalarından birisi. Çoğunluğu sağlayan işçi ve emekçi halkın çocukları, hayata 1-0 yenik başlarlarken önlerinde yaşamlarını tayin etmek açısından çok fazla seçeneklerinin olduğu söylenemez. Bu yazıda, liseli gençliğin önüne sunulan MESEM’leri, bu sistem içinde çalışan bir genç işçi arkadaşımızla konuştuk. Ucuz iş gücü olarak öğrencilerin kullanıldığı MESEM programına karşı arkadaşımızın söyledikleri, diğer MESEM'li öğrencilerin eğilimleri ve düşünceleriyle büyük ölçüde örtüşüyor.

MESEMLERDE PARA VE DİPLOMA YANILGISI

Konuşmaya kendisini tanıtmasını isteyerek ve ne zaman MESEM'e kaydolduğunu sorarak başladık. Esenyurt’ta yaşadığını, 11. sınıfa gittiğini, 6 aydır MESEM’de eğitim gördüğünü söyledi. Bu 6 aylık çalışma deneyimi öncesinde hiçbir yerde çalışmadığını söyleyen arkadaşımız şu anda bir sanayi sitesinde CNC makinesinde çalışıyormuş. MESEM'e geçmeden önce okuduğu okuldan onun gibi MESEM programına geçiş yapan 150-200 öğrenci varmış.

Bu programa genelde öğrenci ya da veliler araştırıp katılmıyor. 2022'nin Nisan ayında müjde olarak kamuoyuna sunulmuş, Cumhurbaşkanının da “Türk ekonomisi, sanayisi ve eğitim sistemi adına çığır açan bir proje” diyerek övmüş olduğu bu program, ilk yıl 1 milyon öğrenci hedefiyle eğitim sisteminin en üst kademesinden en altına bütün görevlilerin, öğrencileri kaydetmek için çalıştıkları bir sistem olarak önümüze çıkıyor. Öyle ki, arkadaşımıza MESEM'e kaydolma sürecini ve MESEM’i ilk nerede duyduğu sorusunu yönelttiğimizde şu cevabı aldık: “Okuldaki ortalamam düşük olduğu için okulu bırakmak istemiştim. Hocalar ve müdür yardımcısı bize MESEM'i anlattı. Lise bitene kadar hem para kazanıyorsun hem de diploma alıyorsun. Bir de benim MESEM'de aldığım diplomayla normal bir liselinin aldığı diploma aynı değerde oluyormuş. Sınıfta kalma diye bir şey olmadığı için bana mantıklı geldi.” MESEM'e kaydettirmeleri için ailesini nasıl ikna ettiğini sorduğumuzda, “Annem başta istemedi ama ben 'Zaten sınıfta kalacağım, hem tıp okuyan bile işsiz kalıyor o yüzden bir şey bekleme' dedim. O da çok zorlamadı. Bizim ailede de öyle okumuş etmiş kimse yok zaten, onlar da normal karşıladılar.’’ diyor.

“ÜÇ KİŞİNİN YAPTIĞI İŞİ TEK BAŞINA YAPIYORSUN”

Peki, MESEM’lerin öğrenciler için hiç mi dezavantajlı yanları yok? sorusunu, “Var, o da çok çalışmak. Bazen iş yerinde üç kişinin yaptığı işi sen tek başına yapıyorsun. Tek kötü yanı o.’’ diye yanıtlıyor.

Buna karşılık “Sence eğitim sistemi nasıl olmalıydı, nasıl olsaydı okulu bırakmaktan vazgeçerdin?​’’ diye soruyoruz. Yanıt ise oldukça açık. “Bence öğrencilerin daha çok söz hakkı olmalı, Her dersin kendi öğretmenleri olmalı. Benim okulum İstanbul’da. Burada bile öğretmeni olmayan derslerimiz oluyordu. Dersler ve eğitim için daha fazla kaynak, bilgisayar vb. olmalı.’’ şeklinde cevap veriyor, eğitim sisteminin düzelmesi için bunlara gereksinim duyulduğunu belirtiyor.

Yaşıtları, akranları okula gidip ders alırken, lise ortamında sosyalleşirken, kendisinin gidip sanayide çalışıyor olmasının ona ne hissettirdiğini sorduğumuzda ‘‘Aslında çok kötü bir şey değil çünkü ben zaten eğitim sistemini beğenmiyorum. Hocalar kendi branşındaki derslere girmiyor ve ben de bir şeyler öğrenemiyorum zaten. İyi yanları okuldaki verimsiz geçen zaman kaybından kurtarması, hafta sonu da rahatsın, sadece üç saat ders alıyorsun.” Burada araya girip “Ama hafta içi her gün 8 saat çalışıyorsun?​’’ dediğimde, “Evet hafta içi 32 saat çalışıyorum toplam. En azından benim kafam şişmiyor okulda, hafta içi de bir gün serbestiz, devamsızlık sıkıntımız yok. Zaten oraya okulu sevmeyenler gidiyor.” diye cevaplıyor.

MESEM'li arkadaşımız, aylık devletin verdiği paranın yanında fazladan 4000 TL aldığını söylüyor. Biraz günlük hayatından bahsediyor bize, iş dışında hayatı nasıl geçiyor, nasıl değerlendiriyor boş vaktini? İşten çok fazla zaman kalmadığından sebep olacak ki kısa bir şekilde, birkaç cümleyle anlatıyor bize. “Sosyal medyada videolar izliyorum. İnstagram, TikTok… Youtube'da bazen ‘Shipdelete’ adında bir teknoloji kanalını takip ediyorum. Aldığım parayla da geziyorum arkadaşlarımla. Genelde parka gidiyoruz marketten bir şeyler alıp. Paranın çoğunu da biriktiriyorum.”

“HAFTADA 1 GÜN DERSE GİRİYORUZ AMA HOCA SERBEST BIRAKIYOR”

Genç Hayat dergisinde MESEM hakkında çokça yazılıp çizildi, dolayısıyla bir Genç Hayat okuru, öğrencilerin burada dört-beş kimi zaman ek mesailerle altı gün çalıştıklarını, yarım gün ya da en fazla bir gün okula gittikleri bir yaşam sürdüklerini biliyordur.

Günümüz Türkiye’sinde eğitim sistemi bizlerin bir şey öğrenebileceği bir sistem olmaktan uzaklaşmakta. Bu konuda arkadaşımızla çoğumuz hemfikirizdir sanırım. “İyi ama sistemi neden bu kadar kötü hâle getiriyorlar?​’’ sorusuna arkadaşımız şu şekilde cevap veriyor: “Patronları zengin etmek için. Çünkü onlar da bu işin içindeler.’’

Arkadaşımıza okula gittiği bir gün içinde kaç saat ders aldığını ve hangi dersleri aldığını soruyoruz ve şu cevabı alıyoruz: “Biz haftada bir gün, üç-dört saat derse giriyoruz ama hoca genelde serbest bırakıyor.’’ Konuşmamızın öncesinde, geçen dönem Teşekkür Belgesi aldığını söylemişti. Doğal olarak şu soruyu yönelttik: “Sen haftada 5 gün okula gidip ders alıyorken ortalaman okulu bırakacak kadar düşüyorsa, haftada bir gün ders alarak nasıl teşekkür belgesi alabiliyorsun?​’’ Arkadaşımız soruya, “Sınavlarda hoca çok bakmıyor, kopyayla falan hallediyoruz.’’ diye cevap veriyor.

Eğitimin içeriğinin bu denli boşaltılmasının gelecek nesilleri, kültüre, bilimsel bilgiye ulaşamamış, yalnızca üreten bir robot topluluğu haline getirdiği gerçeğini göz ardı edemeyiz ve edilmesine de izin vermemeliyiz. Arkadaşımızın söylediğine göre de çevresindeki diğer MESEM'li öğrenciler de eğitimin saçma bir şey olduğunu, bu yüzden de MESEM programından şikayetçi olmadıklarını söylüyor.

GELECEĞİMİZİN BELİRSİZLİĞİNE KARŞI MÜCADELE

Bir üniversite hayali de yok arkadaşımızın, bunu söylerken böyle bir umutsuzluğu doğru bulmadığını ama gerçeklerin bu olduğunu, üniversiteye gitmek gibi bir olanağının olmadığını söylüyor.

Genç liseli arkadaşımızın, bu dört yıl sonunda açıkta kalırsa ne yapacağına, çalıştığı yerde devam ederse nasıl koşullarda, ne kadar çalışacağına dair bir fikri yok. MESEM’li öğrencilerin büyük bir çoğunluğu belirsizliğe sürükleniyorlar. Başta birer öğrenci olarak, öğrenmemiz gereken ilk şey birlik olmak, belirsizliğe karşı, geleceğimiz için birlikte mücadele etmek olmalı.

ÖNCEKİ HABER

Çekmeköy'de gecekondu yıkımında 84 yaşındaki kadın ve torunları sokağa atıldı

SONRAKİ HABER

Kendimize sıkışmışlığımızı örgütlülüğümüzle aşacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa