30 Mayıs 2023 19:53

Akademisyenler, Erdoğan'ın yeni döneminde özgürlüklerini daha da kaybetme endişesinde

Akademisyenler, Erdoğan'ın üniversitelerde özerkliği daha da kısıtlamasından endişeli. Yurt dışına gideceğini ya da emekli olacağını söyleyenler kadar kalıp mücadele edeceğini söyleyenler de var.

Fotoğdaf: Olcay Akyıldız CC BY 4.0

Paylaş

Erdoğan yönetimi, 21 yıl önce iktidara geldiğinden bu yana binlerce akademisyeni görevden aldı, seçilmemiş üniversite rektörleri atadı ve akademik özgürlüklerle üniversite özerkliğini kısıtladı.Nature dergisine konuşan akademisyenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin akademik özgürlüğe daha fazla kısıtlama getireceğinden endişe ettiklerini belirttiler.

Türkiye Biyoetik Derneği'nin kurucu üyelerinden Yasemin Yalım, "Önümüzdeki beş yıl içinde Türk üniversitelerinden pek bir şey duymayacaksınız" diyor. Yalım, Mayıs seçimlerinde değişim uman pek çok bilim insanı ve üniversite hocasının şimdi erken emekliliği ya da göç etmeyi düşüneceğini de sözlerine ekliyor.

Seçimden önce Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA), üniversite camiasının kurumsal karar alma süreçlerine katılımının artırılması konusunda gelecek hükümete destek ve tavsiyelerde bulunmaya hazır olduğunu ifade etmişti. EUA, Nature'a yaptığı açıklamada, sorulması halinde teklifinin hâlâ geçerli olduğunu söyledi. EUA'nın Mart ayında yayınladığı bir raporda Türkiye, Avrupa ülkeleri ve bölgelerinde akademik özgürlük karnesinin en alt sıralarında yer alıyordu.

2016 yılında Erdoğan yönetimi, kendisine karşı gerçekleştirilen askeri darbe girişiminin ardından Türkiye tarihindeki en büyük tasfiyelerden birini gerçekleştirdi. Aralarında 8 bin 500'den fazla üniversite çalışanının da bulunduğu 150 binden fazla kişi işini kaybetti.

Akademisyenler, özellikle akademik özgürlüğün korunması ve üniversitelerin özerkliğinin geliştirilmesi gibi konularda seslerinin daha da kısılacağından endişe ediyorlar. 2018 yılından bu yana devlet üniversitelerinin rektörleri, fakülte seçimleri yapılmaksızın Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor ya da görevden alınıyor. EUA raporuna göre Türkiye, yönetimin üniversitenin kendi elinde olmadığı tek Avrupa ülkesi.

OTOSANSÜR

2002'de iktidara geldiğinden bu yana AKP, hükümetin üniversiteler ve araştırma konseyleri üzerindeki kontrolünü, örneğin üniversite harcamalarını ve üst düzey atamaları mikro düzeyde yöneterek sıkılaştırdı. Akademisyenler kariyerlerinde ilerleme korkusuyla Kürtlerin hakları, LGBT+ bireyler ve Ermeni soykırımı gibi konularda ders vermekten ve araştırma yapmaktan kaçınma eğilimindeler.

İstanbul'daki Sabancı Üniversitesi'nde biyofizikçi olan Canan Atılgan, "Tek adam yönetim biçimi, en ilerici olanlar da dahil olmak üzere tüm üniversitelere nüfuz etmiş durumda" diyor.

Ankara Üniversitesi'nde biyoetik dersleri veren Yasemin Yalım, akademik özgürlüğün azalması nedeniyle 2020 yılında erken emekliye ayrıldığını söylüyor. Türkiye'nin sağlık sisteminde LGBT+ bireylere yönelik kötü muameleyi anlatan bir kısa filmi öğrencilere gösterdikten sonra akademisyen meslektaşları tarafından dikkatli olması konusunda uyarıldığını söylüyor: "Ben bir etikçiyim; ifade özgürlüğüne sahip olmam gerekiyor. Eğer buna sahip değilsem, öğretmenliğin bir anlamı yok. Bu yüzden emekli oldum" diyor Yalım. 2020 yılında 365 akademisyenle yapılan bir ankette, akademisyenlerin üçte biri akademik yayınlarında, derslerinde ve mesleki toplantılarında kendilerini sansürlediklerini bildirdi.

KORKU KONSEYİ

Akademisyenler, hükümet tarafından yönetilen Yükseköğretim Kurulunda (YÖK) reform yapılması için defalarca çağrıda bulundu. 1981'deki askeri darbeden sonra kurulan YÖK, müfredatları onaylıyor, fakülte kadrolarına kimin atanacağına karar veriyor ve öğrenci sayılarını belirliyor. "Kurumsal özerklik sözde, Anayasanın 130. Maddesi kapsamında korunan bir şey. Bu yüzden tamamen ihlal ediliyor," diyor Boğaziçi Üniversitesi'nde psikolog olan Esra Mungan.

Aralık 2022'de bir grup akademisyen, TBMM üyelerine YÖK'ün daha destekleyici bir idari kurumla değiştirilmesini talep eden bir rapor sundu. Muhalefet bu öneriyi kabul etti, ancak AKP böyle bir vaatte bulunmadı.

EUA'nın genel sekreter yardımcısı Monika Steinel, "Bir yükseköğretim sisteminde hükümetle eğitim sistemi arasında görev yapan bir tampon kurum ya da düzenleyici olması olağan dışı bir durum değil" diyor. Ancak bu tür kurumların kurumsal konulara ve kararlara daha az doğrudan müdahalede bulunarak faaliyet göstermesi gerektiğini de sözlerine ekliyor. Steinel, "Akademik özgürlük bir araştırmacının ya da bir üniversite hocasının işini yapabilmesinin temelidir" diyor.

Siyaset bilimci Nebi Miş de Türkiye'nin yükseköğretim yasalarında "sistematik değişiklikler" yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Seçimden önce AKP, devlet üniversiteleri için mütevelli heyetleri kurulmasını önermişti. Ankara merkezli bir düşünce kuruluşu olan ve AKP hükümetiyle uzun süredir bağları bulunan SETA Vakfı'nda siyasi çalışmalar direktörü olan Miş, "Bu, akademik özerkliği güçlendirecek bir adım" diyor.

Ancak Mungan, AKP hükümetinin önceki geçmişi göz önüne alındığında, bu kurulların akademik özerkliği koruyacağından emin değil: "Erdoğan'a karşı oy kullananlar gibi muhalif isimlerin bu kurullarda görev alması kesinlikle mümkün değil."

Nature hem Türkiye'nin bilim kurulu TÜBİTAK hem de YÖK ile temasa geçti. Bilim kurulu röportaj için müsait olmadıklarını söyledi. YÖK ise Nature'ın sorularına yanıt vermedi.

KAL VE MÜCADELE ET

Birçok akademisyen Türkiye'den ayrıldı ve diğerlerinin de ayrılması bekleniyor. Ancak Nature'ın bu makale için görüştüğü araştırmacılar kalıp özerklik için mücadele edeceklerini söylüyorlar. Bunlar arasında, 2016 yılında Barış iÇin Akademisyenler bildirisini imzaladığı için 40 gün hapis yatan Mungan da var.Mungan yurtdışından çalışma teklifleri almış ama hiçbir yere gitmeyeceğini söylüyor: "Türkiye'de kaldım çünkü biz milyonlarız ve [seçim] ülkemizde olup bitenlere sadece karşı değil, son derece karşı olan 25 milyondan fazla kişi olduğumuzu gösterdi." (Nature'dan çeviren Mehmet Özer)

doi: https://doi.org/10.1038/d41586-023-01775-7

ÖNCEKİ HABER

Denizli Avdan'daki kamulaştırma davasının karar duruşması 5 Temmuz’da görülecek

SONRAKİ HABER

Kayseri'de bir çocuğun masa üzerinde oynatıldığı olayla ilgili 1 kişi gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa