Dr. Nail Dertli: Bağımlılık ilişkisini kıracak tek mekanizma örgütlenmek
Muhalefet, yoksulları sadece yardım programlarından yararlanan pasif alıcılar halinden, yoksulluğu politikleştiren mekanizmalar oluşturabilirdi. Bunu yapmadığı sürece AKP’nin ördüğü ağlar işliyor.
Fotoğraf Nail Dertli'nin kişisel arşivinden alınmıştır.
Serpil İLGÜN
Geçim derdi, derinleşen ve yaygınlaşan yoksulluk, adaletsizlik, üç gün sonrasının öngörülmemesi şartlarında girdiğimiz 14 Mayıs seçiminde 7 puan kaybetse de AKP birinci parti olurken, 28 Mayıs'taki ikinci turda da aldığı yüzde 52 oy oranıyla Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi.
Bu sonucu hangi faktörlerin ortaya çıkardığı, işçi ve emekçilerin, yoksulların oy desteklerini neden korudukları sorusunun yanıtında doğal olarak birçok dinamik var. O dinamiklerden birine, AKP’nin iktidarı boyunca yoksullar üzerinde tahakküm kurma aracı olarak kullandığı sosyal yardım politikalarının etkisine mercek tutmak istedik ve barış akademisyenlerinden Dr. Nail Dertli ile konuştuk.
Bütünlüklü bir fotoğraf ortaya koymaktan geri duran resmi açıklamalardaki bazı verilere ve konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de 24 milyona yakın kişi sosyal yardım alıyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın 2023 bütçe görüşmelerinde verdiği bilgilere göre de geçtiğimiz yıl 85 milyonluk Türkiye nüfusunun 60 milyonu, ekonomik ve sosyal yardım alabilmek için Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemine kayıt yaptırdı.
Nail Dertli, seçime böyle bir tabloda giren AKP’nin seçim öncesinde başlattığı, Türkiye’de ilk kez sigortalı çalışan ve emeklileri de kapsayan, 6 milyon hanenin tek tek ziyaret edildiği iki yardım programına dikkat çekiyor.
Sosyal yardımlar üzerinden nasıl bir bağlılık/muhtaçlık ilişkisi kurulduğuna ve bunun oy tercihleri üzerindeki etkisine geçmeden önce AKP’nin sosyal yardımı nasıl ele aldığını anımsatmanızı isteyelim.
Önce şunu belirtmeliyim, Evrensel ve birkaç muhalif gazete için söylemiyorum ama biz genel olarak sosyal yardım meselesini seçim öncesinde değil, seçim sonrasında tartışıyoruz. Seçim sonuçları beklentilerimizle örtüşmediğinde, AKP’nin toplumsal tabanının, özellikle yoksullardan AKP’ye gelen desteğin nasıl olup da çözülmediğini konuşuyoruz ama “Bu ilişkiyi nasıl kırabiliriz” üzerine kafa yormak yerine, “oyunu makarnaya satan yoksullar” söyleminin arkasına sığınıyor ve dışlayıcı, küçük düşürücü ifadelerle küçük burjuva öfkeyi yoksullara yönlendiriyoruz.
AKP’nin sosyal yardımı nasıl ele aldığına gelince, AKP iktidarında sosyal güvenliğin her alanı ciddi bir dönüşüm yaşadı. Bu açıdan, 2006 yılında çıkarılan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası önemli eşiklerden biri oldu. Sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında toplandı, sosyal sigortalarda hak kazanma koşulları ağırlaştırıldı. Sağlıkta hizmet sunum ve finansmanı değiştirildi. Piyasalaşma teşvik edildi. Ama AKP sosyal güvenliğin bir alanına, sosyal yardımlara dokunmadı, yeni bir yasal düzenleme yapmadı. Kendi inisiyatifinde tuttu. Çünkü mevcut sosyal yardım dağıtım mekanizması yoksulların denetlenmesini, kontrolünü, onlarla güçlü ilişki kurulmasını olanaklı kılıyordu.
Bu ilişki nasıl bir mekanizmayla kuruluyor?
Yardımlar Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla dağıtılıyor. İl ve ilçelerdeki bu vakıfların ve oradaki sosyal çalışmacıların, inceleme görevlilerinin takdir yetkisi geniş. Yani, bir kişiye sosyal yardım verilip verilmemesini, yereldeki bu vakıflar ve sosyal çalışmacılar belirliyor.
Türkiye genelinde bin üç vakıf var, bu vakıfların yönetimlerinde illerde valiler (ilçelerde kaymakamlar), belediye başkanları, çeşitli kamu kurumlarından görevliler var. Ama kritik pozisyonlardan biri, vakıf mütevelli heyeti üyesi olan iki hayırsever yurttaş! Yasanın “hayırsever” olarak tanımladığı bu kişiler aslında fiilen AKP yöneticileri oluyor. Kritik olan bir başka üye de STK temsilcileri. Bu temsilciler de AKP’nin arka bahçe haline getirdiği tarikat ve cemaat dernekleri. AKP böylelikle, yardım dağıtım mekanizmasının kalbine doğrudan örgütsel bağı olan birilerini yerleştirmiş oluyor. Alan araştırmaları gösteriyor ki yardım almak isteyenler yardıma nasıl ulaşacağı bilgisini ağırlıkla yakınlarından, komşularından alıyor ve “Şunlarla ilişkiye girerseniz yardımlara erişirsiniz” denilerek mütevelli heyetindeki kişilere, AKP teşkilatlarına gönderiliyor.
Bu da AKP’nin yardım alanlar üzerindeki kontrolünü sağlarken, “Biz gidersek yardımlarınız kesilir” tehdidinin de gücünü arttırıyor.
Evet. Çünkü kamu yardımı lütuf gibi sunuluyor, “Sayın Cumhurbaşkanımızın takdiriyle biz (AKP) veriyoruz” oluyor.
AİLE ETİĞİNE UYGUN DAVRANMAYANLAR YARDIMA DAHİL EDİLMİYOR
AKP’nin bu açıdan “başardığı” en önemli şeylerden biri de yoksulluğun politik-ekonomik tercihler sonucunda oluştuğunun, insan hakları, ayırımcılık sorunu olmasının üstünü örterek, yardımları lider-parti lütfu olarak sunulabilmesi, ne dersiniz?
Evet ama bunu besleyen şöyle bir durum da var: İş yerinde emek daha fazla metalaşıp, sermayenin tahakkümüne tabi haline geliyor. İşçi en ufak hamlesinde işten atılmakla tehdit ediliyor vs. Aynı şekilde eğitim, sağlık her şey metalaşmış durumda. AKP, işçileri örgütsüzleştirip hem üretim noktasını hem yeniden üretim noktasını metalaştırdıkça yoksulların kendisine tabiiyetini güçlendiriyor. Çünkü evdeki tencerenin kaynayabilmesi büyük ölçüde bir lütuf olarak sunulan nakdi ya da ayni sosyal yardıma bağlı.
Sosyal yardım dağıtımında çok belirgin bir kalıp var. Bu kalıbın iki temel özelliğinden biri ücretli işçiliğin dayatılması. Yani sosyal yardımdan bedenen çalışabilecekler dışlanıyor ki onlar işçileşsin. İkincisi de özellikle kadınlara yönelik olarak bir aile etiği inşa ediliyor. Aile etiğine uygun davranmayanlar yardımlara dahil edilmiyor. Bu da AKP’nin haneler üzerindeki kontrolünü güçlendiriyor.
Erdoğan’ın “güçlü aile” söylemiyle uyumlu görünen aile etiği neleri içeriyor?
Aile etiğini herkesin evlenmesi, iki ebeveynin bir arada yaşaması, heteroseksüel haneler kurulması ve kadının bakım işlerini yürütmesi gerektiğine ilişkin inanç sistemini ve bu inanç sisteminde doğan kadınlık rollerini ifade etmek üzere kullanıyorum. Bu kadını geleneksel rollere hapsediyor. Ama yardıma erişebildiği ölçüde de onu hanede güçlendiriyor. Çünkü kadın gecekondu mahallesinden çıkıyor, sosyal yardımlaşma vakfına gidiyor, başvuru yapıyor, bir paket erzak alıp geliyor. Bu hane içindeki pozisyonunu güçlendiriyor ama bir taraftan da -Akademisyen Zafer Yılmaz’ın ifadesiyle- buradan doğan siyasal borç ilişkisi doğrudan kadınla kurulmuş oluyor. Çünkü erkeği fabrikalarda, atölyelerde işveren üzerinden ya da başka mekanizmalarla AKP’ye bağlayabiliyor ama kadınları bağlamanın etkili araçlarından biri bu.
Bu arada, biz hep kamusal yardımları tartışıyoruz ama bir de cemaat ve tarikatlar kanalıyla sürdürülen ve vergi muafiyeti vb. mekanizmalarla desteklenen, muhtemelen devlet kaynaklarından hanelere ilişkin veri paylaşımlarının da yapıldığı bir mekanizma var.
TARİKAT VE CEMAATLER DE DENETİM YAPABİLİYOR
Tarikat ve cemaatlere alan nasıl açılıyor?
Şöyle; nasıl kamu sosyal yardım yaparken haneyi ziyaret edip orada inceleme yapıp denetleyebiliyorsa, tarikat ve cemaatler de yardım dernekleri adı altında yoksulların hanesine girerek benzer denetimleri yapabiliyor. Bu yoksulların tarikatlar tarafından çeşitli sosyal yardım kanallarıyla kontrol edilmesi demek.
Bu aynı zamanda hanelerin daha fazla dindarlaşmasını da sağlıyor?
Tabii, böylelikle meseleler siyasi iktidarla ilişkilendirebileceğimiz bir zeminden çıkarılıp, tümüyle uhrevi bir zemine taşınıyor. Örneğin yoksulluk tanrının sınaması olarak anlatılıyor.
Sosyal yardımlarla ilgili şu notu da düşmemiz gerekiyor. Burası aynı zamanda bir rant alanı. Çünkü bakliyattan kömüre her şey piyasadan yani şirketlerden satın alınıp dağıtılıyor. Dolayısıyla AKP bu satın almalar kanalıyla şirketleri de besliyor.
20 YILLIK SOSYAL YARDIM KALIBI DEĞİŞTİRİLDİ
Gelelim, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2022 faaliyet raporunda yakaladığınız seçime ayarlı aile destek programına. 2022 mayıs ayıyla, 2023 mayıs ayını kapsayan programın özelliği ne?
Özelliği şu: Türkiye’deki nakdi sosyal yardımlar, yukarıda da belirttiğim üzere çalışma çağındaki ve yeterliliğindeki nüfusu hedeflemiyor. Eğer sigortalı bir işte çalışıyorsanız ve emekliyseniz mümkün değil nakdi yardım almıyorsunuz, 20 yıllık kalıp bu. Fakat AKP çok kritik bir seçimin eşiğinde bir yıllık bir program için bu kalıbı değiştirdi. Dedi ki “Aile destek programında hem yoksul emeklilere hem de çalışan yoksullara destek sağlayacağım!” Buna göre hane içindeki kişi başı gelire göre aylık 850 TL ile 1250 TL arasında yardım sunuluyor. Emekli ve yoksul hanelere doğrudan girilerek sunulan bu yardımın Cumhurbaşkanının selamının yer aldığı bir mektupla birlikte iletildiğini düşünmek komploculuk olmayacaktır.
Belirttiğiniz gibi içinde bulunduğumuz 2023 mayıs ayı itibarıyla, yani seçim bittiğinde sona eren program şundan önemli; ben ve birçok arkadaşım Evrensel’in fabrika seçim analizlerinden işçiler arasında güçlü bir çözülme olmasa da bir mutsuzluk olduğunu okuduk. Bu programla hayat pahalılığından şikayet eden yoksulların bütçesine destek olacak nakdi bir destek girdi. Buna elektrik, doğal gaz desteklerini de eklediğimizde bütün bunların yoksul hanelerin siyasal tercihlerinde etkili olduğunu düşünmemek doğrusu olası değil.
12 MİLYON KİŞİYE SOSYAL YARDIM BEKLENTİSİ YARATILDI
AKP’nin yine seçim dönemini kapsayan bir diğer program olan ulusal hane ziyaretleri programı nasıl tanımlanmış?
Bu aslında bir sosyal yardım programı değil. Çünkü yoksul hanelere ne ayni ne de nakdi yardım transferi söz konusu. Ama faaliyet raporlarında sosyal yardım olarak nitelendirmişler. Programın amacını “Sosyal yardımlardan yararlanan vatandaşlarımızın ihtiyacının tespiti ve giderilmesi” olarak tanımlıyorlar. Oysa bu gerçekçi değil. Çünkü Bakanlığın elindeki veri tabanı hanelere ilişkin her türlü bilgiyi sağlıyor. Ayrıca il ve ilçelerde kurulu bulunan 1003 vakıf ile 4067 inceleme görevlisi zaten bu işleri yürütmek için varlar. Bunun için yeni bir programa gerek yok.
Görünen o ki program kapsamındaki ziyaretlerde 4 bin kamu personeli eliyle seçim çalışması yürütülerek, AKP’nin vaatleri yoksullara aktarılmış. Aile destek programı üzerinden 2023’ün ilk beş ayında 3.3 milyon hane ziyaret edilmiş, bu toplamda yaklaşık 6 milyon hane ziyaret edilmiş demektir. Hanede yaşayan sayısını iki kişi düşünsek bile, 12 milyon yoksul insana, sosyal yardımlara erişimle ilgili beklentiler yaratılmış.
TEK ÇÖZÜM YOKSULLARI PASİF ALICILAR HALİNDEN ÇIKARMAK
Kılıçdaroğlu seçim kampanyası boyunca sosyal yardımların daha da genişletileceği yönünde kuvvetli söylemlerde bulundu ama anlaşılan iktidarın “Biz gidersek yardımlarınız kesilecek” tehdidi etkisizleştirilemedi ve muhtemelen en az “beka” tehdidi kadar iş gördü. İktidar propagandası neden kırılamadı?
Birincisi, CHP bir mahalle örgütlenmesine sahip görünmüyor. Genel olarak da muhalefet partilerinin mahalleye dayanan güçlü örgütlenmelerinin, yoksullara yönelik vaatleri alanda anlatacak güçlü ayaklarının olmadığını düşünüyorum. Bunu büyük şehirlerde özellikle Ankara ve İstanbul’da kısmen de olsa belediyeler üzerinden yapabilirlerdi ama bunu da örgütle ilişkilendiren bir mekanizmaya çeviremedikleri için başarılı olamadılar.
Bu ilişkiyi kırabilecek tek mekanizma halkın farklı alanlarda örgütlenmesi. Onun dışında güçlü bir yoksul hareketi ne yazık ki yok. Oysa muhalefet, yoksulları sadece yardım programlarından yararlanan pasif alıcılar halinden, yoksulluğu politikleştiren, ona karşı mücadele politikalarının da parçası haline getiren mekanizmalar oluşturabilirdi. Bunu yapmadığı sürece AKP’nin ördüğü ağlar işliyor.