İspanya seçimleri: Sağ nasıl kazandı? Sol niye kaybetti?
İspanya’da sağın ve faşist partinin zafer kazandığı ve erken genel seçimlere neden olan yerel seçimleri emekli eğitimci, sendikacı Jesus de La Roza Evrensel için yazdı.
Fotoğraf: PP
Jesus de la ROZA
İspanya’da geçtiğimiz pazar günü 28 Haziran’da yapılan belediye ve bölge seçimleri, muhafazakar sağ için açık bir zafer, aşırı sağ için yeni bir ilerleme, iktidar partisi için bir yenilgi ve seçimlere bölük pörçük giren ve çoğunlukla da aralarında bolca tartışmaların yaşandığı sol partiler (Unidas Podemos ve diğerleri) için ise bir fiyasko anlamına geliyor.
İspanya’nın yakın tarihindeki ilk koalisyon hükümetine başkanlık eden Pedro Sánchez (PSOE-Sosyalist Parti), medya tarafından şeytanlaştırılan ve yargı üyelerinin saldırısına maruz kalan Unidas Podemos ile hükümet ortağıydı. Parlamentoda azınlıkta olmasına, mutlak çoğunluğa sahip olmamasına rağmen peş peşe üç genel bütçeyi yeterli destekle parlamentodan geçirdi. Parti içi farklılıklar, hükümetteki muhalif sesler ve medya tacizi karşısında hayatta kalmayı başardı. Yasaların onanmasında farklı partilerin (özellikle Basklılar ve Katalanlar) desteğini alabildi. Ancak bütün bunlara rağmen yenilgiden kurtulamadı. Sánchez’in buna tepkisi gecikmedi: Pazartesi günü sürpriz bir şekilde aralıkta yapılması planlanan genel seçimlerin 23 Temmuz’a çekildiğini duyurdu. Bu durum, bazı partilerin zaferlerini kutlamalarını, bazılarının ise yenilgilerine üzülmeyi ertelemelerine yol açarak yeni bir seçim mücadelesine hazırlanmaya zorladı.
YEREL SEÇİMLERLE İLGİLİ BAZI VERİLER
Halk Partisi (PP-muhafazakar sağ parti) yüzde 64’lük bir katılımla yerel yönetimlerin yüzde 31.5’ini kazanırken, Sosyalist Parti (PSOE) yüzde 28.1’ini kazandı. PP, oy sayısını 1.8 milyon artırarak 400 bin oy kaybeden PSOE’den 750 bin daha fazla oy aldı. Daha da önemlisi PP Sevilla, Valencia gibi büyük şehirlerin belediye başkanlıklarını kazandı. Ayrıca, Madrid, Murcia ve Malaga belediyelerinde mutlak çoğunluğu elde etti.
ÖZERK BÖLGE SEÇİMLERİ
İspanya’da 12 özerk bölgede de seçim yapıldı. Halk Partisi (PP), Sosyalist Partinin (PSOE) yönetimindeki çok sayıda özerk bölgeyi ele geçirdi. Sosyalist Partinin elinde olan 10 bölgenin en az 6’sı artık Halk Partisinin. Halk Partisi, Madrid özerk bölgesinde, İspanyol politik panoramasının en “Trumpist” politikalarını uygulayan Isabel Diaz Ayuso liderliğinde mutlak çoğunluğu elde etti. Valencia, Balear Adaları, Extremadura (Sosyalist Partinin kalesiydi), Aragon’da da üstünlük elde etti. Hem özerk bölgelerde hem de mutlak çoğunluğu elde edemediği belediyelerde Neofrankocu parti Vox ile ittifak yapacak ve böylece giderek daha fazla temsil ve görünürlük elde ettiği kurumları faşizme sürükleyecek.
PODEMOS KENDİSİYLE YÜZLEŞİYOR
7 yıl önce Podemos’un yeni bir umudu temsil ettiği dönemde bu partinin etrafında toplanan sol ise (Unidas Podemos ve diğerleri) parçalanmakta ve kendisiyle yüzleşmekte, sonunda Madrid veya Valencia gibi bazı önemli özerk bölge parlamentolarından silinmektedir. Bu kopukluk solda yılgınlığa, hoşnutsuzluğa ve geride durmaya neden olmuştur. Buna Podemos’un hükümette yer almasından bu yana sokaktaki hareketlenmeler ve mücadele düzeyinin düşmüş olması da eklenebilir.
Bazı ulusal ve bölgesel düzeyde temsil edilen partiler, genel seçimin öne alınma çağrısıyla kısa zamanda hazırlık yapmaya zorlanacaklar. Yalnızca Bask Ülkesi ve Katalonya’daki sonuçların yanı sıra Sosyalist Parti (PSOE) ve Unidas Podemos ve diğer sol partiler için iyi bir sonuç, Neofrankocu Vox ile birlikte Halk Partisi (PP) olmayan bir tür hükümete izin verebilir. Tüm gezegeni saran totaliter dalga kısa sürede İspanya’ya ulaşabilir.
TEK İSTİSNA BASK BÖLGESİ’NDE
Soldaki tek istisna, Bask Bölgesi ve Navarra belediyelerinde ve Navarra Parlamentosunda Bildu’nun (bağımsızlıkçı sol) oylarının artması ve temsil edilmesi olmuştur. Hatta Bildu, Bask başkentlerinden biri olan Vitoria’da en çok oy alan parti oldu.
PP’NİN PROPAGANDASI TÜRKİYE İÇİN TANIDIK: İSPANYA’YI PARÇALAMAK İSTİYORLAR
Sağcıların bu beklenmedik zaferinin anahtarlarından biri (Anketler daha çok eşitlik olduğunu gösteriyordu), kampanyanın yerel ve bölgesel olmasına rağmen ulusal olan ve günlük gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan, duygusal temalar üzerinden yapılmış olması.
Halk Partisi (PP), kampanyayı, İspanya’yı parçalamak isteyen bağımsızlık yanlısı partilerle (Bask Bölgesinde Bildu ve Katalonya’da Ezquerra Republica’ya-Cumhuriyetçi Sol Partiye atıfta bulunarak) eş anlamlı olarak gördüğü “Sançizm”e (Başbakan Sanchez’e atıfla) karşı bir mücadele olarak gündeme getirdi. “Trumpist” Isabel Diaz Ayuso işi, ETA’nın hükümette yer aldığını, Hükümet Başkanı Pedro Sanchez’in seçimlere hile karıştırma riski olduğunu söylemeye kadar götürdü. Gerçek şu ki, ETA 12 yıl önce yenildi, 5 yıl önce feshedildi, Bildu ile ERC, genel devlet bütçesinin yanı sıra asgari ücret ve emekli maaşlarında artış gibi sosyal nitelikteki birçok parlamento girişimine destek verdi; ancak yeni çalışma reformu gibi diğer yasalara da karşı oy kullandılar. Öte yandan, Katalonya’da durum Mariano Rajoy’un Halk Partisinin (PP) İspanya’da hükümet olduğu zamandan çok daha sakin.
Bildu’nun, listelerine yıllar önce terörizmden ceza almış kişileri koyması, aşırı sağın kampanyada hükümeti terörizmle ilişkilendirmesinde sıkça kullandığı bir durum oldu. Bunu büyük sermayenin emrinde olan medya organlarının paha biçilmez yardımıyla dillendirip durdu.
Başbakan Pedro Sanchez kendi payına bu seçimde yerel ve bölgesel sorunlar yerine ülke çapındaki temalara odaklanıp yoğun bir kampanya yürüttü. Gelecekte hükümetin 65 yaş üstü yurttaşlara sinemaya gitme, gençler için konut yardımı, yeni kamusal konut politikaları vb. ulusal çapta alacağı kararların duyurusunu yaptı. Sanchez hükümetinin ekonomik alanda ulusal çapta başardıkları, uluslararası temsiliyeti, kovid krizinde attığı olumlu adımlar vb. sağın yürüttüğü bu kirli kampanyada yer bulamadı. Bu seçimlerde sözde politik merkez olarak doğan Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) ortadan kayboldu. Bunun da nedeni seçmenlerinin temel konularda Halk Partisi (PP) ve Neofrankocu Vox’a oy vermeleri. Oyları en çok bu iki partiye gitti.
SOL YÖNÜNÜ SOKAĞA ÇEVİRMELİ
Bu seçimler bize bu parçalanmış solun birleşmesinin acil bir zorunluluk olduğunu ortaya koymuştur. Faşizmin bir sonraki hükümete girme olasılığı gün gibi ortadadır. Özgürlüklerde, sosyal politikalarda, haklarda geriye gidiş kaçınılmaz olacaktır.
Acilen yönümüzü bir araya gelme, politik tartışma, haklarımızı savunma alanlarımız olan iş yerlerine, fabrikalara çevirmeliyiz. Yeni haklar için yeniden sokaklara dönmeliyiz. Acilen, bazı basit mesajlarla (feminizm ve LGBT karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, vatanın bölünmezliği söylemi vb.) umudunu kaybetmiş giderek sınıf bilinci olmayan daha çok insanı kendine çeken bir faşizm tarafından her geçen gün daha fazla işgal edilen ve toplumsal ifadenin yeri olan sokakları tutmalıyız. Genel bir sessizliğin ortasında toplumsal eşitsizlik ciddi boyutlara ulaşmıştır. Gün susma değil sesimizi gür bir şekilde çıkarma günüdür.
İspanyolcadan çeviren: Hilal Ünlü