2 Haziran 2023 10:17

Ayrıştırma siyasetine karşı birliği savunmalıyız

LC Waikiki deposunda çalışan bir grup işçi
Esenyurt
-İstanbul

28 Mayıs’ta yapılan ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan kazandı. Ülkede emekçilerin ekonomisi her geçen gün kötüleşirken, bu yoksullaşmadan payına düşeni alan işçi ve emekçilerin, üreticilerin önemli bir bölümünün yeniden Erdoğan’a oy verdiği görülüyor. Seçim gecesi henüz açılmamış sandıklar bulunurken Erdoğan taraftarları kutlamalara başladı. İnsanlar sokaklarda, caddelerde araçlarla konvoy yapıp kornalara basarken, 8-10 yaşlarındaki çocukların da, kendi geleceklerinden habersiz, ailelerinin taraftarlığı sebebi ile kendi aralarında kutlama yaptıklarına, sokakta “Erdoğan” diye bağırdıklarına şahit olduk. Özetle Erdoğan’a oy veren seçmenin çoğunluğu yoksul işçi ve emekçilerden oluşmasına rağmen, ülkedeki yoksullaşmayı derinleştiren bir sistem ve tek adam yeniden seçilmiş oldu. Önümüzdeki süreçte ekonomideki daralmadan hep birlikte payımıza düşeni alacağız, hak gasplarının artacağı, çalışma alanlarında daralmaların olacağı, işsizliğin artacağı, yoksullaşmanın daha belirgin olacağı bir döneme girmiş olduğumuz herkesin malumu.

"GIDAYI RUSYA’DAN ALIYORUZ!"

Seçimlerde Erdoğan’ı destekleyenler Erdoğan’ın şimdiye kadar yaptığı işleri örnek gösteriyorlar. 2000’li yılların başında Erdoğan’ın krizdeki ülkede seçim kazandığını, bankaların batık olduğunu, işsizliğin arttığını ve şirketlerin battığını hatırlatıyorlar. “Geldiğinde ülkeyi kalkındırdı. Şimdi ekonomik kriz var ama bankalar batmadı, şirketler batmadı” diyorlar. “Hatay Defne’de temel attıklarında günlerce olumsuz haber yaptılar, şimdi hastaneyi yaptı, binaları inşa ediyor. İHA’lar yaptı, gemi yaptı, bir tane daha gemi yapacak. Altın düşecek, dolar düşecek, yine Erdoğan düzeltir. Emperyalist devletlerle anlaşmıyor kavga ediyor” diye devam ediyorlar.

Bu arkadaşların Kılıçdaroğlu için söyledikleri ise şu şekilde: “Biz gıdanın çoğunu Rusya’dan alıyoruz, Kılıçdaroğlu gelseydi gıdada sıkıntı yaşayacaktık...” Tabii gıdanın Rusya’dan geldiğini söyleyenler bunun nedenini ise sorgulamıyor... İşin mezhep kısmı da cabası.

Bunun yanında üzülenler, “Kazanamadık yine”, “Elimizden geleni yaptık ama kazanamadık, oyları çaldılar mı ne yaptılar kazandılar” deyip üzülenler, “Göçmenler oy verdi, öyle kazandılar” deyip mültecileri hedef gösterenler de var.

YAŞAMLA SÖYLEM ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER

Bir diğer depoda çalışan işçiler ise 28 Mayıs gecesi sanki düşman işgalinden kurtulmuş gibi bir havadaydı. Seçim sonuçlarını kutlayan işçiler maalesef geçinemeyen, ay sonunu zor getiren kişiler. Hatta AKP yandaşları “Koyduk” gibi söylemlerde bile bulundu. Oysaki Erdoğan’ın kazanmasıyla işçi açısından olumlu bir gelişme olmadı, olmayacak. Hatta durum daha da kötüye gidecek.

Erdoğan’ı ve AKP’yi desteklemeyenler işçiler ise “Artık Türkiye’den umudum yok” diye söylemlerde bulunmaya başladı. Çünkü ülkede ekonomik alanda, eğitim alanında, sağlık alanında bu denli sıkıntılar varken deprem ve sel gibi afetlerde hükümet sınıfa kalmışken, o kadar yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet varken, “Buna rağmen hâlâ Erdoğan kazanıyorsa bu ülkeden bir şey olmaz” diye düşünüyorlar.

Ayrıca tarikat ve cemaatlere bağlı olan, onlarla ilişkide olan işçiler ise Erdoğan kazanınca “Müslümanlık kazandı” diye sevindiler. Çünkü “Kılıçdaroğlu kazansaydı camiler kapanırdı, başörtü yasağı gelirdi” diye düşünüyorlardı. Bazı işçiler ise “Togg, SİHA, İHA özel uçak gibi icraatlar yaptı” diyordu. Bu cümleleri kuranlar da kirada olan, ay sonunu getiremeyen, çocuklarına gelecek kuramayan, yılda bir kez olsun tatile gidememiş, hayatında bir arabaya sahip olmamış işçilerdi.

Şükürcülükten olabildiğince nasibini almış, AKP’nin “İtibardan tasarruf olmaz” propagandasına uyum sağlamış, sarayın bir yılda milyarlarca liralık gideri olduğunu söylediğimizde bizi “Terörist, ‘FETÖ’cü ya da vatan haini” diye suçlayanlar...

BİR ARAYA GELEREK, BİRBİRİMİZE GÜÇ VEREREK

Hem işçi semtlerinde hem iş yerinde seçim sonrası insanların ruh hali ve eğilimleri kabaca bu şekildeydi. Açıkçası mücadele etmeye yatkın işçiler içinde de şimdilik bir yenilgi duygusu hakim. Bu havayı üstümüzden atmamız için daha çok yan yana gelmeliyiz. Bu yalnızca bir işçi komitesi etrafında örgütlenmekten ibaret değil. Aynı fabrikada çalıştığımız işçilerle fabrika dışında da yan yana gelmeli, sohbet etmeli, gezip eğlenmeliyiz. Birbirimize güvenimizi arttıracak daha çok sosyal aktivite yapmalıyız. Sadece fabrikada çay molasıyla sınırlı bir ilişkimiz olunca hadi gel işçi komitesi kuralım deyince kimse gelmez tabii ki. Fabrikalardaki işçi arkadaşlarımızla ilişkimiz fabrikanın dışına da taşmalı. Birbirimizden böyle böyle güç alarak, birbirimize güç vererek bu yenilgi duygusundan kurtulabiliriz.

Evrensel'i Takip Et