Dr. Aydın Arı: İktidar, ekonomide sorunları makyajlayarak bugüne taşıdı
İktisatçı Dr. Aydın Arı, iktidarın ekonomide palyatif önlemlerle sorunları makyajladığını söyledi. Arı, “Mevcut iktidar, kur-faiz düzeltmelerini zamana yayacak bir yol arayışı içinde” dedi.
Fotoğraf: Dilek Omaklılar
Dilek OMAKLILAR
İzmir
Seçim sonuçlarının etkenleri sermayenin çeşitli kesimlerince tarışılırken iktidarın emekçilerin talepleri karşısındaki tavrı da bir başka tartışma konusu. Seçim sonuçlarını konuştuğumuz İktisatçı Dr. Aydın Arı, iktidarın yarattığı bağımlılık ilişkisini sürdürmek için önümüzdeki yerel seçimler de gözeltildiğinde asgari ücrette “makul bir artış” yapacağını ifade etti. Arı, sermayenin çeşitli kesimlerinin de kârlılıklarını sürdürmek için regüle edilmemiş piyasa yapısının devam etmesini istediklerini ve hükümetin de buna karşı uyumlu politikalar yürüteceğini söyledi.
İktisatçı Dr. Aydın Arı, seçimlerden önce de benzer bir değerlendirme yaptığını hatırlatarak “Kapitalist ekonomi koşullarında kapitalist üretim ilişkileri değişmeyecek. Yönetime aday iki ittifaktan hangisi gelseydi bu değişmeyecekti. Aralarında gündelik yaşama etki edecek küçük farklar olacaktı. İktidar değişmedi ve iktidarın karşı karşıya olduğu ekonomik yapısal sorunlar da değişmedi. Bu sorunları, kısmen yüksek enflasyon ortamında palyatif önlemlerle makyajlayarak bugüne taşıdılar” dedi.
"SERMAYE KESİMLERİ BELİRSİZLİKTEN HOŞNUT DEĞİLLER"
Sermayenin çeşitli kesimlerinden yapılan açıklamaları da kısaca değerlendiren Arı, “Sorunları kısmen kurları baskılayarak sürdürürken bundan hoşnut olan ve hoşnut olmayan sermaye kesimleri var. Örneğin Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), politika değişikliği talebini nazikçe dile getirdi. Ücretler artarken kurlar sabit kaldı ve eskiden iş gücü maliyetleri diyelim ki 200 dolar civarındayken şimdi 400 dolara çıktı. Epey bir teşvik olmasına rağmen hoşnutsuz. Kurların biraz daha serbest bırakılması ve ücretleri baskılama gerektiğini düşünüyorlar. Başka sermaye kesimleri de kendi durdukları yerden bakıyorlar. Genel olarak Türkiye’nin bütün sermaye kesimlerinin geniş devlet teşviklerine hâlâ bel bağladığını, kârlılıklarını sürdürmek için regüle edilmemiş piyasa yapısının sürmesini istediklerini, ücretlerin ve sınıfın baskılanmasını talep ettiklerini görüyoruz ve bir tür belirsizlikten hoşnut değiller” diye konuştu.
“Belirsizliğin” ne olduğunu sorduğumuz Arı, “Kim hangi bakanlığı alacak, ekonomi yönetimi kimde olacak ve ne yönde ilerleyecek, hükümet ekonomi politikalarında revizyona gittiğinde ortaya nasıl bir yeni yönelim çıkacak veya çıkacak mı? Mesela Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de yeni politika önermeleri beklediğini deklare etti. İktidarını yenilemiş, güçlendirmiş bir hükümetin ekonomi politikalarında da bir miktar yenileme, değişiklik bekliyorlar. Bakanlıkların sadece isimlerini değil fonksiyonlarının da değişmesini bekliyorlar” dedi.
"KURLARIN SIÇRAMASI BÜTÇEYİ ZORLAYACAK"
Dolar kurunun baskılandığı düşünüldüğünde ise dış ticarette de sorunların (Girdi-ara malı bağımlılığı, süreğen hale gelen yüksek dış ticaret açığı, vb.) olduğunu ifade eden Arı, “Kur korumalı mevduat hesabı 120 milyar dolar civarında, dolar 1 lira değer kaybettiğinde bunun maliyeti kabaca 120 milyar TL artmış oluyor. Böyle düşünüldüğünde dolar 25’e çıktığında kur korumalı mevduatın politikasının maliyeti kabaca 2023 iç borç faiz ödemeleri kadar oluyor. Kurun 4-5 lira yükselmesi ekonomiye faiz ödemeleri kadar ek yük bindirecek gibi düşünülüyor. Zaten 2023 için epey yüksek bir bütçe açığı ön görülmüştü Bütçe Kanunu’nda. Buna bir de seçim ekonomisi eklendi. Dolayısıyla kurların sıçraması bir miktar daha bütçeyi zorlayacak, ek bütçe yapmak gereği doğabilecek belki” dedi.
Ekonominin her sektöründe benzer sorunların olduğunu söyleyen Arı, “Diğer taraftan finansal sermaye kesimlerinin kârlılıkları çok yüksek ve bunu sürdürmek istiyorlar. Ama başka ek problemler var, ekonominin yapısında birbiriyle uyumlu olmayan kompartımanlar var. Şu an sorunlar kabaca herkes tarafından biliniyor. Millet İttifakı tarafından da biliniyordu. Bize Cumhur İttifakından farklı herhangi bir şey söyledikleri çok az kompartıman oldu, onların da önemli bir kısmı aynı neoliberal politik yaklaşıma dayalıydı. Sermayenin değişik kesimlerinin farklı taleplerini uyumlulaştırmayı başaracak, en azından niyetlenecek bir hükümetin teşekkül etmesi için bekleme aşamasındayız. Bazı bakanlıklar kendi çalışma alanlarına giren sermaye gruplarının sorunlarını/taleplerini hükümet oluştuğunda masaya getirecekler ve bir tür uyum aranacak. Hükümetin tek avantajı enflasyonist bir ortamda vergi gelirlerinin epeyce yüksek olması. Hükümetin kamu kaynağı olarak kullanabileceği büyük bir bütçe meblağı var. Ekonomi politikası uygulamalarında kısmen rahatlık veriyor şimdilik” dedi.
"KUR-FAİZ DÜZELTMELERİNİ ZAMANA YAYACAK YOL ARAYIŞINDALAR"
Asgari ücrete yapılacak zammın da konuşulmaya başladığını hatırlattığımız Arı, “Hükümet seçimden önce vadettiği kadar yüksek yapmayabilir, ama makul düzeyde tutulacak. Çünkü 10 ay sonra başka bir seçim var ve bu yaklaşan seçimde de iktidarının tamamlayıcısı olarak gördüğü büyükşehirleri tekrar kazanmak istiyor. Bu durumda asgari ücretin makul oranlarda artacağını beklemek yanlış olmaz. Aslında şu anki tablo çok fazla değişmeden sürecek. Hükümetin, sermayenin değişik kesimleri için uyumlu politikalar demetinin oluşturulması yaklaşan seçimleri de düşünürsek biraz zamana yayılacak, kur-faiz düzeltmelerini zamana yayacak bir yol arayışı içindeler” diye konuştu.
"BAĞIMLILIK SEVİYESİNİ AYNI DÜZEYDE TUTMAYA DEVAM EDECEK"
Özellikle iktidarın yarattığı ekonomik bağımlılık ilişkisine de değinen Arı, “Hem açıklanan/kabul edilen hem de gerçek işsizlik oranı yüksek olduğu için düşük de olsa bir gelirle bir işte çalışıyor olmanın kendisi -örgütsüzlüğün dayatıldığı bir ortamda- zaten bağımlılık ilişkilerini kuran bir mekanizma. Ya da güvencesiz de olsa hükümetin bir bakanlığından ya da valiliğinden, bir kanalından ücretli bir iş bulabilmek, teşvik alabilmek, sosyal yardım alabilmek, bunlar bağımlılık ilişkisini sürdüren şeyler. Hükümetin önümüzdeki 10 ay için en azından bunlardan vazgeçmeyeceğini söyleyebiliriz. Bütçesi de var” dedi.İşsizlik ve istihdam gibi sorunların baki olduğunu da ekleyen Arı, “Yeni kabinenin üyelerinin belki orijinal fikirleri olur diye umut ediliyor. Hâl böyle olunca seçim öncesindeki ‘rahat ekonomiden’ belirsizlik ortamına doğru girdik. Emekçilerin talepleri karşısındaki tavır çok da değişmeyecek. Bağımlılık seviyesini aynı düzeyde bırakmak gibi örneğin; bunlarda çok büyük değişiklik olmayacak” dedi.
“Sosyal yardımların düzeyini, derinliğini, etki ve sonuçlarını ele alan kapsamlı bir tartışma için Nail Dertli’nin şu söyleşisi okunmalı mutlaka” diye konuştu.
"DEĞİŞİM TALEBİNİ, MİLLET İTTİFAKININ MUTABAKAT METNİNİN KARŞILAMADIĞINI GÖRDÜK"
Son olarak ise Millet İttifakının mutabakat metninin umut vermediğinin seçim sonucunda yeniden anlaşıldığını ifade eden Arı, “Millet İttifakının mutabakat metninde değişim umudu taşıyan maddeler yok. Asıl bakılması gereken şey oradaki ilkeler. Nasıl bir Türkiye istediğimiz konusunda, sadece Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değil mesele bütün bir cumhuriyetin demokratikleşmesi. Hâl böyle olunca, Millet İttifakının ilkelerine yönelik zorunlu bir bakış; daha demokratik, katılımcı, çoğulcu, daha halkçı bir takım şeyler beklemek ya da bu tür beklentileri gerçekleştirecek ortak değerler demeti olmadığını söylemek gerekir. Halkın değişim istediğini elbette gördük ama Millet İttifakının mutabakat metni bunu karşılamıyor” dedi.