02 Haziran 2023 16:55

Lise öğrencisinin mektubu: Bu süreci bir hesaplaşma sürecine çevirmek elimizde

Bu süreci bir hesaplaşma sürecine çevirmek bizim elimizde. Halk olarak sesimizi daha gür çıkarıp, sermayeye hizmet eden takım elbiselilere kaderimizi teslim etmemeliyiz.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Şair Abay Konanbay Anadolu Lisesi öğrencisi
İstanbul

Uzun süredir ülke gündeminde olan seçimler sonuçlandı. Kimisi için hayal kırıklığı olan bu seçimler kimisi için ise bir zafer olarak adlandırıldı. Seçimleri hayal kırıklığı veya zafer olarak nitelendirmiyorum kendimce çünkü duruma isimler üzerinden yaklaşmıyorum. Bana göre seçimler halkın örgütlenerek iradesini ortaya koyduğu demokratik yollardan birisi ancak tek yol değil. Bu yüzden olayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasından çok seçimlere kadar sabretmesi istenen halkın, seçimlerden sonra örgütlü mücadeleyi artırarak devam ettirmesi yönünden değerlendiriyorum.

Muhalif kanadın iktidara geçmesi durumunda da halka her türlü hizmeti altın tepside sunmayacağı bir gerçektir. Ancak halkın iradesini örgütlü bir şekilde ortaya koyduğu durumda istediklerimizi elde edebileceğimiz gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekmektedir. Bu, tek adam iktidarının artık bu ülkedenin başından gönderilmesi ihtiyacını azaltan bir durum da değildir. Biraz olsun nefes almanın yolu buradan geçmekteydi.

Bunların yanında seçim süreci boyunca halka dayatılan kışkırtıcı provokasyonların sonuç bulabildiği gerçeğiyle de yüzleşiyoruz. Örneğin seçimin ilk turunda Şair Abay Konanbay Lisesi Müdürü ile AKP'li bir görevlinin arasında yaşanan tartışma, müdür Hüseyin Boyraz’ın adeta sürgün edilmesiyle sonuçlandı. Öğrenciler ise bu duruma tepkisini Eğitim Sen’in  yaptığı basın açıklamasında gösterdi.

Gazi Mahallesi halkının tek adam iktidarına gösterdiği tepkilerden bir tanesi de, ikinci tura az süre kala Süleyman Soylu’nun, seçim çalışmaları için geldiği mahallede protesto edilmesi, bunun şiddet ve gözaltılarla bastırılmaya çalışılması oldu.

İktidarın son zamanlarda muhalefete yönelttiği "Terör örgütleriyle ortaklar, aynı masadalar; teröristler" sözleri, halkın kin ve nefrete yönelmesine neden oluyor. Bu da siyasi partilere yönelik bir nefretten çok o partinin seçmenlerine yönelik oluyor. Ana muhalefet ise iktidarın bu söylemlerine HÜDA PAR ile ittifak olmasını eleştirerek yanıt veriyor. Böylece halk arasında birbirini terörist olmakla suçlayan kutuplar oluşuyor. Bu kutuplar birbirine karşı öylesine acımasız oluyor ki "suç" depremzedelere yıkılmaya çalışılıyor. Yurt dışında oy kullanan vatandaşlara ve göçmenlere atılıyor. Ancak kimse, partilerin görevinin oy almak olduğunu ve bunu başaramayınca suçlunun halk olmadığını dile getirmiyor.

Kılıçdaroğlu ittifaklarıyla birlikte iktidara geçebilecek oy oranına erişemediyse bu halkı yeterince ikna edemediği anlamına gelir. Mevcut iktidar ise devletin her türlü olanağını kullanarak, çeşitli karalama kampanyalarıyla, zaman zaman halka sopa göstererek hiç eşit olmayan şartlardaki bir yarışta “galibiyet” kazandı. Yönetim süreçleri emekçiler ve onların çocukları için ekonomi, adalet, eğitim, sağlık ve sosyal yaşamın etkinliğini berbat şekilde idare ettiği ise bir gerçek.

Kılıçdaroğlu'nun yenilgisi, oyların çalınmasına, iktidarın devletin tüm gücünü kullanmasına yorulabilir ancak seçimlerin birinci turda bitmemesi ve ikinci tura kalması tek adam iktidarının gözünün korkmasına yetti. Halk olarak varlığımızı tekrar tekrar hatırlattığımız bu seçimlerden sonra Erdoğan’ın tekrar iktidara geçmesini bir yenilgi olarak görmeyip bu süreci bir hesaplaşma sürecine çevirmek bizim elimizde. Halk olarak sesimizi daha gür çıkarıp, sermayeye hizmet eden takım elbiselilere kaderimizi teslim etmemeliyiz. Örgütlü mücadelemize hiç olmadığı kadar dört bir koldan sarılmalıyız.

ÖNCEKİ HABER

BRICS genişliyor: Batıya karşı gücünü artırma hamlesi

SONRAKİ HABER

Munzur Dağları’nda bilir kişi keşfi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa