4 Haziran 2023 04:13
/
Güncelleme: 21:45

Bize tanıdık gelecek bir gezegende 40 yılın hikayesi: Cemile Çakır ile Ay’da yolculuk

12 Eylül döneminden başlayarak günümüze kadar uzanan dönemi, bazı yönleriyle sürrealist, bazı bakımlardan ekspresyonist tarzda yansıtan dört kitaplık seri...

Bize tanıdık gelecek bir gezegende 40 yılın hikayesi: Cemile Çakır ile Ay’da yolculuk

Fotoğraf: Unsplash

Fatih POLAT

Nehir roman kurgularının birçok örneğinde kahramanlara dayalı yapı, arka fondaki bir dönem anlatımıyla iç içe geçer. Bazen dönemlerin akışıyla birlikte kahramanların değişimine tanıklık ederiz. Romanın başında baskın biçimde öne çıkan bir karakter, ardından yerini bir başka karaktere bırakır. Kimi zaman ise kurgu yoluyla yeniden canlandırılan dönem anlatımlarında, zamanın ve mekanın kendisi birer karakter haline gelip diğer tüm karakterleri kendisinin yansıtıcısı olarak bir adım geriye itebilir.

Görselliğin anlatım biçimi olarak öne çıktığı günümüz dünyasında, insanları ciltler dolusu kitapların sayfaları içinde uzun süre tutabilmek maharet ister. Kuşkusuz, tutkulu edebiyat okurları açısından asıl mesele uzunluk değil, metnin gücüdür.

Şair, Yazar ve Gazeteci Cemile Çakır’ın, Türkiye’de askeri darbeler içinde, sonuçları ve etkileri bakımından tartışmasız en yıkıcısı olan 12 Eylül döneminden başlayarak günümüze kadar uzanan dönemi, bazı yönleriyle sürrealist, bazı bakımlardan ekspresyonist tarzda yansıtan dört kitaplık Ay serisi, Latin Amerikalı yazarlarda, mükemmel örneklerini de Gabriel Garcia Marquez’de gördüğümüz büyülü gerçekçilikten esintiler taşır.

Gümüş Ay, Karanlık Ay, Çamur Ay ve Kadın Ay isimlerinden oluşan dört kitaplık nehir roman serisinin ilk kitabı Gümüş Ay, 1998 yılında ilk olarak Gökkuşağı Yayınları tarafından basılmış, aynı yıl yeniden düzenlenmiş haliyle Ceylan Yayınları tarafından basılmıştı. Ardından gelen ikinci kitap Karanlık Ay, 2010 yılında yine Ceylan Yayınlarından çıktı. Bu iki kitapla serinin üçüncü kitabı Çamur Ay ve dördüncü kitabı Kadın Ay bu yılın şubat ayında toplu olarak Klaros Yayınları tarafından basılarak okurla buluştu. Şu anki haliyle önümüzde 1279 sayfalık bir nehir roman var ancak yazarının çağına tanıklığı üzerine kurulu bu nehrin akışının bundan sonra da sürüp sürmeyeceğini yazardan başkası bilemez.

Yazarın tanıklık ettiği, hatta bir dönem sanığı olduğu yaklaşık 40 yıllık memleket hikayesi, romanda kurgusal bir ülke tasarımı üzerinden ele alınır. Bu kurguya bağlı olarak serisinin son kitabı Kadın Ay’da, önceki ciltlere atıfla ‘Gümüş Ay, Karanlık Ay ve Çamur Ay’ dönemleri gibi vurgular görürüz.

BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN YIL SONRA…

Romanın giriş cümleleri bizi nasıl bir evrene davet ettiğinin ilk işaretlerini veriyor: “Bizim evrenimize paralel evrenlerin birinde, şu anda bulunduğumuz evrenden sayısız ışık yılı uzakta bir evrende, bizim evrenimize ve bizim güneşimize özdeş bir evren ve güneş sitemi bulunuyordu. Bu güneş sisteminin yine bizim Aydünümüzle aynı büyüklüğü ve özellikleri taşıyan bir gezegeni vardı. İşte adı Aydün olan bu gezegende yaşandı her şey. Gezegenin oluşumundan on üç milyar ve ayrıca bin dokuz yüz seksen yıl sonra, gezegenin ekvatoru ile Kuzey Kutbu’nun ortasına düşen bir ülkede.” 

İlk kitap Gümüş Ay’daki Kameka karakteri, yaşadığı bölgede ekonomik durumu iyi olan ailenin, halkının sömürüsüz, özgür geleceği için dağlara çıkan ve halkı için umut haline gelen bir devrimci karakterdir. Bağlantıları büyük şehirlere kadar uzanan bir örgütün öncü bir neferi olan Kameka, Bolu Beyi’ne başkaldıran Köroğlu gibi efsanevi, Yaşar Kemal’in İnce Memed’i gibi destansı özellikler taşısa da, onlara kıyasla politik ve yakın tarihimizin izlerini yansıtması bakımından da dünyevidir.  

Yaşar Kemal, Çukurova’nın kapitalist ilişkilere doğru dönüşümü sırasında mertlik gibi erdemlerin tarihe karıştığından kahramanlarının söylemleri aracılığıyla hayıflanırken, Cemile Çakır, kapitalist barbarlığın kuşattığı bir dünyada, bu barbarlığa karşı hem mücadele eden, hem de onun toplumsal ve kişisel ilişkilerde yol açtığı yabancılaşmayı iliklerine kadar hisseden insan hallerine odaklanır.

Örneğin uğruna mücadele ettiği halkı için dağa çıkmış olan Kameka, içlerinden birinin ihanetine uğrayarak yakalanıp, ağır işkenceler ve cezaevi döneminin ardından tahliye olduktan sonra eski yoldaşlarından bazılarını küpünü doldurmuş kapitalistler olarak bulur. Bazıları ona eski günlerin hatırına yakınlık gösterse de, artık kapitalist sömürü çarkının içinde kendilerine tatlı dünyalar kurmuş bu insanlarla eski tarzda yol yürümesinin mümkün olamayacağını fark eder.

Örgütlerin büyük ölçüde dağıldığı ve darbenin ardından yeniden toparlanmaya çalıştığı bir dönemde, tek tek devrimcilerin yaşadıkları yabancılaşma, yalnızlık içinde bocalama ve ayakta kalma mücadelelerinin izlerini romanda çeşitli temsiller üzerinden görürüz.

Aşk da romanın ilk kitabından son kitabına kadar sürükleyici temalar içinde yer alır. 1980 öncesinde bu toprakların devrimcileri arasında platonik özelliği ağır basan sevda hikayelerine romanın çeşitli bölümlerinde rastlarız. Rol model olarak gördüğü kişiye aşık olmak, hayran olduğu kendisinden yaşça çok büyük birine gönlünü kaptırmak ve bir türlü sevdiğine açılamama halleri roman boyunca bize eşlik eder. Aşk ve sevginin tanımı üzerine kahramanların yaptıkları tartışmalar ise okura muhtemelen yaşamının bir dönemindeki benzer tartışmaları hatırlatacaktır.

ASLEYA VE KADIN DAYANIŞMASININ GÜCÜ

Ay serisinin insani ilişkileri metalaştıran kapitalizm karşısındaki sorgulayıcı yönü yazarın temel meselesini oluştururken, kadın dayanışması ve mücadelesi tüm bu bağlamlar içinde özel bir yer tutuyor. Serinin son kitabı Kadın Ay ise neredeyse tamamen bu tema etrafında dönüyor.

İlk kitapta başkarakter bir erkek devrimci olan Kameka iken ilerleyen bölümlerde Hemşire Asleya sivrilmeye başlayan karakter olarak öne çıkar ve serinin son kitabı Kadın Ay’ın başkarakteri haline gelir. Cezaevi sürecinin ardından hayata tutunmak için mücadele eden ve bir kadının başına gelebilecek türlü acıların, alçaklıkların hedefi olan Asleya, kendisi gibi derin acılar yaşamış olan kadınlarla birlikte çocukluğunun cennetini bulmak için yola çıkar. Asleya’nın kurmayı başardığı yeni ütopik dünya içinde, egemen yapının ötekileştirdikleri nefes alma imkanı bulur. Örneğin, bir parkta saldırıya uğrayan eşcinsel bir çift onların arasına katılır.

Roman boyunca insan hakları derneğinden, basın üzerindeki baskılara, hendekler döneminde yaşanan can kayıpları ve yıkımlara, komşu ülke topraklarına uzanan savaş serüvenine kadar sembolize edilmiş temsiller buluruz.

Bunların tümü okura masalsı bir anlatımla, kurgusal bir ülke ve o ülkedeki şehirler, insanlar üzerinden yansır.

O masalsı dünya içinde, türlü acılara tanıklık etseniz de yazar sizi kabusların ortasında bırakmaz. Kendinizi en çaresiz hissettiğiniz anda bile Ay, can yoldaşınız olarak hep sizinledir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et