04 Haziran 2023 14:48
Son Güncellenme Tarihi: 05 Haziran 2023 16:31

Dünya Çevre Günü: Yaşam alanlarını yok eden şirketlere ve iktidara karşı mücadele edelim

5 Haziran Dünya Çevre Günü'ne dair açıklamalarda maden, enerji ve inşaat tekellerinin iktidar eliyle yaptığı yapma ve talana karşı; toprağa, suya ve geleceğe sahip çıkılması çağrısı yapıldı.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

5 Haziran Dünya Çevre Günü'ne dair yapılan açıklamalarda iktidarın doğayı ve yaşam alanlarını maden, enerji ve inşaat şirketlerine açarak derelerin, ormanların, tarım arazilerinin yağmalanmasına tepki gösterildi. Açıklamalarda, iklim değişikliğine, plastiklerin insan ve canlı yaşamını tehdit etmesine, kuraklık sorununa, tarım alanlarının yok edilmesine, deprem bölgesindeki atık ve enkaz kaldırmanın yarattığı halk sağlığı sorunu gibi pek çok çevre sorununa değinildi. Halkın toprağını, suyunu, geleceğini kaybettiği, yerli ve yabancı şirketlerin kazandığı politikalara karşı mücadele çağrısı yapıldı.

ORÇEV: İKTİDAR ŞİRKETLER İÇİN YOL TEMİZLİĞİ YAPIYOR

Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Yönetim Kurulu olarak yapılan açıklamada, 5 Haziran Dünya Çevre Günü"nün "Ekolojik Yıkıma Karşı Mücadele Günü" olarak değerlendirdiklerini belirterek "Böyle diyoruz çünkü, şehirler, dereler, denizler, ovalar, ormanlar, tarım alanları tehdit altında; her gün tehdit büyümektedir. Halkın fiili ve meşru mücadelesi ve hukuksal kazanımları arttıkça, iktidar doğanın ve yaşam alanlarının maden, enerji ve inşaat şirketleri için yol temizliği yapmaktadır. Yasalar, yönetmelikler değiştiriliyor; şirketlerin önündeki engeller ortadan kaldırılıyor. Böyle bir tehlike karşısında toprağını, suyunu; geleceğini savunanlara yani halka mücadeleden başka seçenek kalmıyor.” denildi.

"SORUMLU İKTİDARDIR"

Sorumluluğun birinci derece iktidarda olduğu belirtilen açıklamada "Dereler, ormanlar, tarım arazileri maden ve enerji şirketlerine devrediliyor, yıkımlar iklim değişikliğine neden oluyor. Günümüzde her yönüyle hissettiğimiz iklim değişikliği, evreni yaşanmaz yapıyor, yok ediyor. Dengesiz yağışlar ve seller, kuraklık sonucunda tarım yok oluyor.  Maden çalışmalarında kullanılan kimyasallar nedeniyle toprak, su, hava kirleniyor. Yeraltı suları yok oluyor. Nükleer ve termik santrallerle hava da kirleniyor. Tarımda kullanılan kimyasallar toprak ve suyu zehirliyor; insan ve hayvanların yaşamını tehdit ediyor. Halk, toprağını, suyunu yani geleceğini kaybederken yerli ve yabancı şirketler kazanmaya devam ediyor. Yaşam alanlarını yok eden maden ve enerji şirketlerine kolaylık sağlayanlar yasaları çıkaranlar; projelere onay verenler devlet kurumları olduğuna göre birinci sorumlular bunlardadır." ifadelerine yer verildi. Açıklamanın devamında "Ordu Çevre Derneği olarak yaşanabilir bir şehir; geleceğimiz için iklim değişikliğine neden olan talan ve yağma politikalarına karşı toprağımıza, suyumuza, geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz" denilerek, mücadele vurgusu yapıldı. 

EMEP ORDU İL ÖRGÜTÜ: KAPİTALİSTLER, TEKELLER KAZANIRKEN HALK KAYBEDİYOR

Emek Partisi Ordu İl Başkanı Hikmet Poyraz da yaptığı basın açıklamasında, dünyanın hızla yaşanmaz hale gelmesinin nedeninin kapitalist sömürü politikaları olduğunu belirterek yarının kazanılmasının yolunun bugün verilen mücadeleye bağlı ifade etti. Poyraz, "Ekosistemi bozan, toprağımızı, suyumuzu kirleten, yok eden kapitalist sömürü sistemi yok edilmediği sürece dünyanın yaşanmaz hale gelmesinin önü kesilemez. Yerli ve yabancı sermayenin hep kazanma ve kar etme isteği sonucu dağlar, tepeler, ormanlar, dereler, göller, denizler yok ediliyor. Doğada bir denge ve uyum var. Bu dengeyi bozan her girişim yeni sorunları oluşmaktadır. Fatsa’daki siyanürle altın ayrıştırma çalışmalarının sonuçları örnek olmalı. Kestane ormanları ve tarım arazileri yok edildi. Toprak ve su kirlendi. Artık maden sahasından yeniden tarım alanı yaratmanın olanağı bulunmamakta; çevresindeki alanların da verimi düşmektedir. Bunun gibi maden, taş ocağı, HES, yol gibi çalışmalarla yok edilen tarım alanları ve ormanlar hesaba katıldığında; betonlaşma ve karbon salınımını artıran tesislerin çoğalması iklim değişikliğini de artırmakta, kuraklık tehlikesi büyümektedir. Kısacası kapitalist işletmeler, tekeller kazanırken halk kaybediyor, yaşam yok oluyor.” dedi.

5 Haziran Dünya Çevre Günü kutlaması yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi devlet kurumları ve şirketlerin reklamlarla ve etkinliklerle göz boyamaya çalıştığını belirten Poyraz, "Ancak şirketlerin projelerine onay veren de bu kurum ve devletin diğer kurumları. Yani iktidar. Bu nedenle ekoloji mücadelesini yerellerden başlayarak ülke genelinde birleştirerek vermek zorundayız. 5 Haziran nedeniyle halkımızı toprağına, suyuna; geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz" diye seslendi.

İMO ADANA ŞUBESİ: DEPREM BÖLGESİNDE HALK SAĞLIĞI HİÇE SAYILDI

İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur da Dünya Çevre Gününün 2023 yılının temasının "Plastik Kirliliğiyle Mücadele Et" olarak belirlendiğini hatırlatarak, plastik kirliliyle mücadeleye; iklim değişikliğiyle mücadele için de ormanları ve doğayı tahrip eden uygulamalardan vazgeçilmesine, madencilik ve enerji tesisleri gibi verilen izinlerle ormanların azaltılmasının engellenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Aksungur, tarımda yeraltından su çekerek salma sulama yapmak yerine, damla sulama sistemine geçilmesi sağlanmasının önemine değindi.

6 Şubat depremlerinde büyük enkaz ve katı atıkların bilime, tekniğe ve mevzuatlara uygun bertaraf edilmediğini belirten Aksungur şu değerlendirmelere yer verdi: "Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubemizin Hatay ili Asbest Raporunda, alınan numunelerde asbest tespit edildiği belirtilmektedir. Atık yönetiminde yapılan yanlış uygulamalardan dolayı bölge halkının ilerleyen yıllarda çok ciddi halk sağlığı sorunları ile karışılacağı, aynı zamanda bölgede atık kirlenmesi ile ekolojik yıkım etkisi oluşturacağının anlaşıldığı raporda yer almaktadır. Adıyaman’da, binlerce ton molozun döküldüğü yer tarım alanları, kentin yanı başındaki yerleşim alanı ve organize sanayi bölgesi ile çevrili, devamında sulama kanalının olduğu eski dere yatağıdır. Ekili tarlalarla, moloz yığınları arasındaki mesafe sadece 200 metredir. Samandağ’da enkazlar, halkın itirazlarına kulak asılmadan, bir yanında sulama kanalı bulunan ve yerleşim yerlerinin yanı başındaki Mileyha Kuş Cennetti sınırları içerisinde Stadyum Çadır Kent yakınına halk sağlığı hiçe sayılarak dökülmüştür. Çevre konusunda büyük bir sınavla karşı karşıyayız. Bugün, çözüm yoluna başlama şansımız var. Değişim için harekete geçilmezse bir gün gelip çok zor, belki de imkansız olacaktır. Bu mücadeleye, gelecek nesillere olan sorumluluğumuz gereği, hemen tüm araçlarla başlamalıyız. Şu anda en çok ihtiyaç duyulan şey, bu krizi, iklim değişikliğinin yarattığı/yaratacağı sorunları, plastik kirliliğini, çevre tahribatlarını çözmek için hükümetlerin, şirketlerin ve diğer paydaşların eylemlerini büyütmek ve hızlandırmak için artan bir kamuoyu ve siyasi baskı yaratmaktır. Gezegenimize zarar vermekten onu iyileştirmeye geçmeliyiz." 

TÜRK TORAKS DERNEĞİ: NANOPLASTİKLER KANSERE YOL AÇAN KİMYASALLARI HAREKETE GEÇİREBİLİR

Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sebahat Genç, açıklamasında mikroplastik sorununa değinerek, vücuda giren nanoplastiklerin obezite, diyabet ve kronik karaciğer gibi birçok hastalık ile kansere neden olduğuna dikkat çekti.

Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Sekreteri Uzm. Dr. Selin Çakmakcı Karakaya ise deprem sonrası enkaz kaldırma çalışmalarında ortaya çıkan tehlikelere dikkat çekerek şunları söyledi: "Bölgede, enkazlar ve katı atıklar, yönetmeliklere uygun olmadan yanlış uygulamalarla hızla ve hiçbir önlem alınmadan kaldırılmakta, üstü açık kamyonlarla uygun olmayan alanlara gelişigüzel dökülmektedir. Ekolojik yaşam alanları işgal edilmekte ve geri dönüşü olmayabilecek etkilere neden olmaktadır. Bu süreçte oluşan tozlar, geniş bir alanda hava kirliliğine yol açmaktadır. Havaya saçılan yüksek yoğunluktaki tozlara ve parçacık maddelere maruz kalım, akut ve kronik solunumsal sorunlara (akciğer zedelenmesi, bronşlarda daralma, kronik öksürük, kalıcı bronşiyal aşırı duyarlılık, akciğer fonksiyonunda azalma) ve astım, KOAH alevlenlenmelerine neden olmaktadır. Beton ve sıva ile kaplanmış duvarlar ve diğer yüzeylerden yüksek konsantrasyonda salınabilen silika partikülleri, silikozise neden olabilir. Enkazların ve alt yapının kaldırılması sırasında havaya salınan asbest lifleri solunum yolu ile vücuda girerek yıllar içerisinde akciğer kanseri, akciğer zarı kanseri (mezotelyoma), yutak kanseri ve akciğer sertleşmesine/fibrozise (asbestozis) neden olabilir. Çocuklar, yaşlılar, gebeler ve daha önceden solunumsal ve kalp-damar hastalığı gibi kronik hastalığı bulunanlar bu kirleticilere en çok duyarlı olan kişilerdir. Aynı zamanda arama-kurtarma, enkaz kaldırma ve atık yönetimi çalışanları için de sağlık riskleri oluşturur."

"TARIM ARAZİLERİ, SU KAYNAKLARI, DERE YATAKLARINDA ASBEST TEHLİKESİ"

Karakaya, dere yatakları, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgelere enkazların döküldüğünü belirterek asbest tehlikesine dikkat çekti: "Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından, 21-22 Nisan 2023 tarihlerinde Hatay ve Samandağ ilçesinde üç adet döküm sahası ve bir adet yerleşim yerinden olmak üzere toplam 8 adet katı asbest numuneleri alarak analiz edilmiştir. Dört numunede (malzeme: eternit) asbest (krizotil) tespit edilmiştir. Hazırlanan raporda konutların, çadırların ve kamu kurumların (okullar, spor merkezleri vs…) yaklaşık 100 metre yakınında döküm sahaları tespit edilmiştir. Dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgeleri döküm sahası olarak tercih edildiği bildirilmiştir. Bu durum, yeni bir afetin göstergesidir. Deprem bölgesinde yıkımla ilgili yapılan bütün çalışmalar asbest söküm uzmanları kontrolünde ve eğitimli personel tarafından yürütülmelidir. İlk adım olan birincil koruma için, 25 Ocak 2013 tarihli ve 28539 sayılı Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’te belirtilen şekilde asbest veya asbestli malzeme tozuna maruz kalım riski bulunan çalışmalarda gerekli genel önlemlere göre çalışma alanlarında gerekli düzenlemeler yapılmalı, ortam ölçümleri yapılmalı, çalışanlara uygun kişisel koruyucu donanım (asbest koruyucu maske; FFP3, tulum; tyvek kategori 5/6, iş eldiveni) verilmelidir. Enkaz çalışmaları sonlanana kadar bölgedeki herkese FFP3 maske verilmeli ve kullanımı sağlanmalıdır. Tüm sorumlulara, inşaat ve yıkıntı atıklarının taşınması, geçici depolama sahalarında ayrıştırılması ve atıkların bertarafı süreçlerinde mevzuatlara uygun davranmaları, yasal sorumluluklarını yerine getirmeleri ve denetim mekanizmalarını işletmeleri için çağrıda bulunuyoruz."

ŞPO: YAŞANABİLİR BİR DÜNYA, HER TÜRLÜ SÖMÜRÜNÜN SON BULDUĞU BİR YAŞAM İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELEYE!

TMMOB Şehir Plancıları Odası da 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle bir açıklama yayımladı. "Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının ve çevreyi geliştirme, çevre sağlığını korumanın ve çevrenin kirlenmesini önlemenin Anayasa`nın 56. maddesiyle güvence altına alınmış olduğu hatırlatılan açıklamada hem yurttaşlara hem de devlete çevreyi koruma görevi verildiği belirtildi. Bu yükümlülüklere rağmen ülkemizde, temiz su kaynaklarının tükenmekte; plansız kentleşmeyle tarım arazileri ve ormanların tahrip edilmekte; kıyıların meraların yok edildiği ifade edildi. Açıklamada iklim krizi, gıda krizi, su krizi gibi temel sorunların günden güne daha da yoğun bir biçimde hissedildiği ve derinleştiği kaydedildi.

Yaşanan felaketlere ve doğanın ikazlarına rağmen ekolojik alanların bir artı değer üretim sahası olarak görülmeye devam ettiği vurgulanan açıklamada "Bu durum, bir bilgi eksikliği veya yaşanan gelişmelerin farkında olunmaması yüzünden gerçekleşiyor değildir. Aksine bilinçli bir politika tercihi ile derelerimiz hapsedilmekte, doğal alanlarımız yapılaşmaya açılmakta, ormanlarımız, meralarımız günden güne betona gömülmekte, kıyılarımız, doğal alanlarımız yağmalanmaktadır. Her ne kadar muğlaklaştırılmaya çalışılsa da tekrardan vurgulamakta fayda var: Çevresel değerlerimize yönelik tüm bu tahripkar müdahalelerin faili, kar oranının maksimizasyonuna dayalı, doğa ve halk düşmanı kapitalist üretim işleyişidir. Doğal değerlerimizi sermaye çevrelerinin yatırım planlarında 'ucuz' ve gözden çıkarılabilir birer girdi olarak değerlendiren neoliberal yıkım politikaları durdurulmadıkça çevresel sorunlar derinleşecektir" denildi.

Mücadele çağrısının yapıldığı açıklamanın devamında şunlar yer aldı:

"Emek gücünün sömürülmesiyle elde edilen artı değerin daha kısa sürede getiri elde etme olanağı sunması nedeniyle yapılı çevre üretimi, doğal alanların yağmalanması sürecine kanalize eden sermaye çevreleri ve bu çevrelerin yararına uygulamalar geliştiren merkezi ve yerel hükümetler karşımızda bir blok olarak durmaktadırlar. Bu blokla etkin bir mücadele için eşit, adil bir dünya için; emeğin sömürülmediği, insan onuruna yakışır yaşam koşullarının tüm yurttaşlar açısından mümkün olması için sınıf eksenli bir mücadele yürütenler ile doğal değerlerimizin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için, ekolojik alanlarımıza yönelik tüm yıkım politikalarının durdurulması için mücadele yürütenlerin de güçlü bir blok haline gelmesi ve mücadelelerin ortaklaştırılması gerekmektedir. Emeği ve doğayı sömürerek semiren çevrelere karşı ortak mücadele acil bir zorunluluk ve ödev olarak karşımızda durmaktadır.

5 Haziran Dünya Çevre Günü`nde, yaşanabilir bir dünya ve her türlü sömürünün son bulduğu bir yaşam için tüm üyelerimizi, tüm dostlarımızı hep birlikte mücadeleye davet ediyoruz." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: Hedefleri yine yükü halkın sırtına yıkmak olacak

SONRAKİ HABER

Fahrettin Koca’ya bakanlık, Medipol’e teşvik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa