7 Haziran 2023 14:51

Mandalina Bahçesi: Savaşlar kimsenin değil emperyalistlerin savaşı

Eylül

İrem

ODTÜ

Orijinal adıyla “Mandariinid’’ filmi, Ahbazya Savaşı’nın başladığı 1992 yılında geçmektedir. Filmde ilk gördüğümüz karakterler, Ivo adlı Estonyalı marangoz ve onun gibi Estonyalı olan mandalinacı arkadaşı Margus olur. Bu iki adam, Abhazya Savaşıyla birlikte son kalan Estonyalılar olarak görünür. Köyün halkı savaşın yaşamı zorlaştırmasıyla beraber Estonya’ya dönmüştür, savaş köy halkını yerinden etmiştir. Margus’un da ana hedefi mandalinalarını sattıktan sonra yurduna dönebilmektir. Ivo da mandalinalar için kasa yaparak bu hedefin gerçekleşmesine katkıda bulunur.

DEV BİR SATRANÇ OLARAK DİPLOMASİ

Yaşanan bir çatışma ile savaşın hâkim olduğu topraklarda yaşama çabasının yarattığı kasvete korku da eklenir. Ahmed ve Nika bu çatışma sırasında tek sağ kalabilenler olur. Çatışma sonrası hayatta kalan yaralı iki askeri hayata döndüren Ivo onlardan belki de en zor şeylerden biri olarak birbirlerine sabır göstermelerini istemiştir. Ancak Çeçen asıllı olan Ahmed paralı bir Rus askeri olarak Ahbazya’nın saflarında yer alırken Gürcü asıllı olan Nika ise savaşın karşı safında yer alır. Savaşla beraber birbirine düşman olan bu iki insan vakit geçirdikçe iyi anlaşan iki insana dönüşür. Nika’yı öldürmek için fırsat kollayan Ahmed, filmin bir noktasında Nika’nın sevdiği kasedi dinlemeye dahi razı olur.

Filmin burada anlatısı bireylerin çatışmalara rağmen uzlaşıya varabildiğidir. Bu uzlaşı, Ivo’ya verilen barış sözünün sonucudur. Bunca çatışmaya rağmen değer yargıları noktasında uzlaşabilmişlerdir. Ancak hümanist bir noktadan inşa edilen bu uzlaşı, savaşın melodramatik bir yönden ele alınmasına sebep olarak savaşın nedenlerinin çarpıcılığını gölgeler.  Filmde de değinildiği gibi bireyler uzlaşır ancak devletler söz konusu olduğunda uzlaşı mümkün olmamaktadır. Çünkü onlarca piyonla oynanan dev bir satranç olan diplomasi, devletlerin çıkarları doğrultusunda işler. Hiçbir taş halkın çıkar ve istekleri gözetilerek yerinden oynatılmaz. Devletlerin çıkarlarının çatıştığı noktada ise savaş başlar. Savaşlar içerisinde halk kendi talep ve özlemlerinin savaşını vermez, zaten böyle bir şans da sunulmamıştır.

MANDALİNALARIN YETİŞTİĞİ TOPRAK İÇİN SAVAŞ

Ahmed ailesinin geçimi için paralı asker olarak savaşır, Rusya’nın bölgede daha iyi bir güç olabilmesi adına paralı asker olarak kullandığı Çeçenler kendi savaşı olmasa bile bu uğurda canlarını vermişlerdir. Nika ise ülkesi için savaşmak zorunda hissettiğinden savaşa katılmıştır. Ancak savaştan elde edilen toplumsal bir fayda söz konusu değildir. Tam tersine birçok insanın yerinden, hayatından olmasına sebep olmuştur. Ivo’nun oğlu da bu uğurda can vermiştir. Ivo “Bu kimsenin savaşı değil” demesine rağmen söz dinletememiştir. Buradan sonrasında savaşın anlamsızlığı suratınıza çarpar. Ardından kafanızda bir soru belirir: Bu savaş kimin içindir, ne içindir peki? Mandalinacı olan Margus bunu “Mandalinalarım üzerine bir savaş bu. Mandalinalarımın yetiştiği toprak parçası için” cümleleriyle ifade eder. Ancak Gürcistan’ın Ahbazya’nın özerkliğinin karşısında durmasıyla çıkan savaşın nedeni yalnızca toprak değildir. Ahbazya topraklarının Karadeniz’e kıyısı olması, Gürcistan-Ermenistan demiryolunun ve benzeri ulaşım hatlarının üzerinde bulunması gibi sebeplerle dünya ticareti açısından önemi büyüktür. Tekelci burjuvazi savaşlar yoluyla her koşulda yayılmanın, genişlemenin, karını arttırmanın fırsatını bulmaktadır. Savaş bizler için anlamsız gelse de emperyalist ülkelerin, sömürge yarışında olan kapitalistlerin karı için en anlamlı yoldur.

Emperyalistler savaşın kazananı olurken kaybeden taraf halklar olmaktadır. Yakın zamanda gerçekleşen Suriye İç Savaşı’nda da Esad, Rusya, Amerika ve kim oraya gözünü diktiyse kazananlar aslında onlar olmuştur. Suriye halkı yerinden, yurdundan edilmiştir; tüm yaşam düzeni alt üst olmuş, göç etmek zorunda bırakılmıştır.  Aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşı da emperyalist bir işgal hedefiyle başlatılmış, halkları yerinden etmiş, işsiz bırakmış, yoksullaştırmıştır. Halklara ölümden, yoksulluktan başka bir şey getirmeyen savaşlar, onları “ölümün çocukları” olmaya makhum kılmıştır.

Evrensel'i Takip Et