07 Haziran 2023 16:03

Bir olay: Sosyalizm tartışmaları | Bir kavram: Demokratik merkeziyetçilik

Demokratik merkeziyetçilik ilkesi Lenin tarafından “tartışmada özgürlük, eylemde birlik” ifadeleriyle özetlenir.

Fotoğraf: Русский: П.И.Волков./Wikimedia Commons

Paylaş

BİR OLAY: SOSYALİZM TARTIŞMALARI

Emperyalizm çağında daha da derinleşen yoksulluk, işsizlik ve emek sömürüsü, halkların gelecek kaygılarının gittikçe büyümesi, dünya çapında yeni politik arayışlara da kapı aralıyor.  Öte yandan işçi sınıfı hareketinin küresel çapta zayıflığı, sisteme alternatifmiş gibi gözüken Marksizm dışı çeşitli sol, “sosyalist” akımların güçlenmesinin de koşullarını yaratıyor. Latin Amerika ülkelerinde ortaya çıkan 21. Yüzyıl Sosyalizmi de işçi sınıfının partisinin öncülüğünde devlet iktidarını alarak sosyalizmi inşa etmesinin yerine “katılımcı demokrasiyle” sosyalizmin inşa edilebileceğini savunan revizyonist akımlardan biri olarak etkisini artırıyor. Kendini doğrudan bu akımın temsilcisi ilan etmeyen partiler açısından da birçok temel ilke mevzubahis olduğunda bir etkilenme söz konusu olduğu söylenebilir.

Ne var ki, sosyalist söylemlerle öne çıkan partiler arasında işçi sınıfının devrime taşıyacak olan bir parti fikrinden vazgeçilmesi, onun yerine ana akımlaşan, kitlelerin mücadelesine politik önderlik yapmaktan ziyade insanların partiyi desteklemesini “örgütlenme” çizgisi sayan, dolayısıyla güçlü-karizmatik liderlere dayanan siyaseti vurgulayan bir çizginin baskın olduğu örnekleri çokça gözlemlemek mümkün. Buradan yola çıkarak bu sayıdaki kavram sayfamızda, Leninist partinin mücadele ve yönetim çizgisi olarak ortaya koyduğu “demokratik merkeziyetçilik kavramını ele alıyoruz.

BİR KAVRAM: DEMOKRATİK MERKEZİYETÇİLİK   

Demokratik merkeziyetçilik Marksist-Leninist işçi sınıfı partilerinin temel örgütleniş ilkesidir. Adından da anlaşılacağı üzere bu ilkenin iki yönü vardır: demokrasi ve merkeziyetçilik. İşçi sınıfının devrimini gerçekleştirmesi için gereken aracın nasıl bir parti olması gerektiğini ortaya koyan Lenin, bir partinin gerçekten bir devrimi örgütleyebilecek ve ona önderlik edebilecek yeteneğe sahip olması için bu ilkeye göre inşa edilmesi gerektiğini savunur.

TARTIŞMADA ÖZGÜRLÜK EYLEMDE BİRLİK

Buna göre parti üyelerinin bütün karar alma süreçlerine katılma özgürlüğü ve aynı zamanda sorumluluğu vardır. İşçi sınıfının devrimci partisi, organlarında sürdürülen tartışmalardan süzülen kararları uygular. Ancak devrimci parti bir tartışma kulübü değil, bir eylem örgütüdür. Dolayısıyla tartışmaların sonucunda azınlığın çoğunluğa, alt organların üst organlara tabii olması, yani merkeziyetçilik esastır. Örneğin bir tartışma sonucunda çoğunluğun kararını azınlığın uygulamayı reddetmesi kabul edilemezken, öte yandan, kararın da çoğunluğa rağmen ortaya çıkması düşünülemez. Dolayısıyla işçi sınıfının partisinin özgür bir tartışma ortamıyla, demokratik mekanizmalarla alınan kararlarına partinin tüm üyeleri tabidir. Lenin’in “tartışmada özgürlük, eylemde birlik” ifadeleriyle özetlediği bu çizgi, komünist partilerin üyeleri arasındaki dinamik tartışma ortamını sağlarken alınan kararlara topyekûn uyumla birlikte üyeler arasındaki eylem ve mücadele birliğinin sağlanmasını güvence altına alır. Böylece, partinin her bir üyesinin yönetime katıldığı ama kitlesel olarak manevra kabiliyetinin de korunduğu bir örgütlenme biçimi oluşturulur.

Marksizm, politik mücadele ile politik organlar arasında bunların birbirinden bağımsızlığına dayanan, metafizik bir anlayış öne sürmez. Bilakis, politik mücadelenin karakterinin onun öznesiyle belirleneceği, bu politik öznenin de karakterine uygun bir politik organ örgütleyeceğini savunur. Buna göre, parti içi demokrasinin zayıf ve denetleme süreçlerinin hiyerarşik bürokrasiye dayalı olduğu, liderlerin ve yönetim kademelerinin ipleri eline aldığı burjuva partileri, burjuvazinin sınıf karakterini yansıtırken herkesin eşit biçimde partinin yönetimine katıldığı ve birlikte karar alıp birlikte hareket ettiği parti örgütlenmesi, işçi sınıfının karakterini yansıtır.

Buna göre komünist partilerde, parti organlarının ve delegelerin seçimle belirlenmesi esastır. Bu seçimler, partinin en tabandaki örgütlerinden başlayarak herkesin yönetim sürecine katılmasını sağlarken parti içi demokrasiyi o delegeyi ya da bu delegeyi seçmekle sınırlamaz; bu delegelerin denetim süreçleri de yine onları seçen çeşitli organlar tarafından daima gerçekleştirilir. Seçilen bir delegenin ya da parti organındaki bir üyenin görevini layıkıyla yerine getirmediği düşünüldüğünde, parti organının o görevi başkasına verme hakkı daima mevcuttur.

Bu örgütlenme yapısı; genel politik duruma dair tahlilleri, partinin tutumunu, parti içi eleştirileri ve öz eleştirileri daima canlı tutar. Canlı bir tartışma ortamındaki parti içi eleştiri, burjuva partilerinin söylemlerindeki gibi partiye zarar vermez, aksine örgütüyle beraber mücadeleyi, organıyla beraber üyelerini geliştirir.

Sınıfın kitle olarak değiştirici gücünü koruması, partinin kitlesel olarak hareket ettiğinde sahip olduğu politik gücü ve iradeyi sağlaması önemlidir. Ortak alınan kararlar, ortaklaşa biçimde uygulamaya konur. Birlik içinde hareket etmek için, görüş birliği beklenmez. Böyle bir çizgide, partinin yönetim kademeleri birbirlerinden hiyerarşik bir karakterle kopmaz. Partinin üst organları, daima alt organları ile ilişki içindedir ve karar alma süreçlerinde parti içi tartışmalar için bu ilişki zorunludur. Bu, partinin üyelerinin arasında kopukluk olamamasına yol açarak, bürokratikleşmeyi de önler. Hangi organda yer aldığına bakılmaksızın her üyenin partinin en üst yönetim aygıtları da dahil bütün organ ve yöneticileri eleştirebilme ve denetleme özgürlüğü ve görevi, bürokratizme karşı önemli bir silahtır. Dolayısıyla, partide verilen bütün görevlerin bir parti işçiliği olduğunun unutulması gibi kariyerist ve bireyci eğilimler partide barınamazlar.

Bu yönetim ve mücadele biçimi, işçi sınıfına yalnızca mevcut koşulları yok etme sürecinde yardımcı olmaz, aynı zamanda yeni dünyayı kurma pratiğini de öğretir. Yani demokratik merkeziyetçilik, devrimci mücadele sürecinin bir bütün olarak kavrandığı diyalektik anlayışın devrimci örgütlenme ve mücadele pratiğinde yansımasıdır. İşçi sınıfının devrimci karakteri; bireysel ayrılıklara, kitlesel birliğin bozulmasına uygun olmadığı gibi onun devrimci örgütü de bunlara mahal verecek bir çizgiyi benimseyemez.

ÖNCEKİ HABER

Çocuğa cinsel istismar davasında aile ve koruculara ceza talebi

SONRAKİ HABER

Başka bir gelecek mümkün!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa