Hakikat bükücülüğü
Şimdi size sormak isterim; post truth kavramına karşılık “gerçek/hakikat sonrası” ya da “gerçek/hakikat ötesi” çevirilerini mi kullanmak uygun olur, yoksa “hakikat bükücülüğü”nü mü; ne dersiniz?
Fransız okuluna atfedilen anonim tablo (17. yüzyıl) | Fotoğraf: Jl FilpoC/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)
Kristof Kolomb 1451 yılında doğmuş Cenevizli bir kâşiftir. Genç yaşta denizlere açılarak dönemin haritalarında “terra ingocnita” ya da “mare ingocnita” olarak işaretlenen henüz keşfedilmemiş gizemli toprak parçalarına ya da deniz bölgelerine dümen kırmıştır. Elbette tek derdi haritaların gizemli, karanlık bölgelerini aydınlığa kavuşturmak değildi. Esas amacı o dönem için oldukça kazançlı olan baharat ticaretinden pay elde edebilmektir. Bu amaçla baharatın anavatanı Doğu Hint Adaları'na batı istikametinden geçiş sağlayacak alternatif bir rota bulabilmek için seferler düzenledi.
Kolomb ilk seferine 3 Ağustos 1492 yılında İspanya’nın Palos de la Frontera Limanından başlar. Tarihler 2 Ekim 1492 gününü gösterdiğinde Kolomb karaya ayak basar ve ayak bastığı bu adaya San Salvador adını verir. Bu ada günümüzde Bahama Adalarından biridir. Kolomb adaya ayak basar basmasına ama henüz keşfinin farkında değildir. Amerika kıtasına ayak basmış olmasına karşın Kolomb Hint Adalarına ulaştığını düşünmüştür. Bu nedenle de adanın yerli halkına Indian, yani Hintli demiştir. O nedenle de halen Amerikan yerlileri olan Kızılderililer Indian olarak adlandırılmaktadır. Bu arada Kuzey ve Güney Amerika arasında kalan adalar bölgesine de halen West Indies yani Batı Hint Adaları denildiğini belirtmeden geçmeyeyim.
Kolomb ilk seferinde yeni kıtanın topraklarına ayak basmış olsa da kendisini Doğu Hint Adalarına ulaştıracak geçişi bulamaz. Ama aramaktan vazgeçmez. İlk seferinden sonra 1493, 1498 ve 1502 yıllarında 3 sefer daha düzenler ama nafile.
Kolomb İspanya’nın Cadiz Limanından sancak gemisi Capitana’ya eşlik eden 3 gemi ve 147 denizci ile son seferine çıktığında tarihler 9 Mayıs 1502’yi göstermektedir. Son seferi oldukça zorlu geçer. Uğradığı saldırılar, fırtınalar ve gemi kalaslarını yiyen kurt salgınının ardından Kolomb’un gemileri yüzemez hale gelir ve 25 Haziran 1503 günü gemilerini Jamaika’da karaya çekmek zorunda kalır. Kolomb ve adamları Jamaika’da yaklaşık 1 yıl mahsur kalır.
Jamaika’da yaşayan Arawak Kızılderilileri Kolomb ve adamlarını memnuniyetle karşılar. Onlara yiyecek ve barınak sağlar. Ancak günler haftalara, haftalar aylara sürüklendikçe hem Kolomb’un adamları arasında hem de yerli halkla Kolomb’un adamları arasında gerilim artar. Kolomb’un adamları yerli halka eziyet edip öldürmeye başlayınca yerliler Kolomb ve adamlarına sağladığı tüm desteği keser. Açlık ve çaresizlik içerisinde kalan Kolomb ve adamlarının imdadına takma adı Regiomontanus olan Johannes Müller von Königsberg yetişir.
Regiomontanus XV. yüzyılda yaşamış bir Alman matematikçi, astronom ve astrologdur. Ölümünden önce 1475-1506 yılları arasında gerçekleşecek astronomik olayları içeren bir almanak yayımlar. Bu almanak dönemin denizcilerinin başucu kitabı niteliğindeymiş ve hiçbir denizci bu almanağın bir kopyasını yanına almadan seyre çıkmazmış.
Elbette Kolomb’un elinin altında da bu almanak vardır. Almanağı inceleyen Kolomb kendini ve adamlarını içerisinde bulundukları açmazdan kurtaracak bilgiyi keşfeder. Bu bilgi 29 Şubat 1504 Perşembe akşamı, ayın doğuşu sırasında başlayacak olan tam bir ay tutulmasıdır.
Ay tutulmasından üç gün önce Kolomb Arawak şefinden bir toplantı talep eder. Şefe, kendilerine yiyecek sağlanmadığı için Hıristiyan tanrısının Arawak halkına çok kızgın olduğunu bildirir. Hatta Hıristiyan tanrısının kızgınlığının açık bir işareti olarak üç gece sonra, yükselen dolunayı neredeyse tamamen yok edeceğini, onu gazabıyla alev rengine boyayacağını söyler.
Gerçekten de üç gün sonra 29 Şubat gecesi dolunay önce soluklaşır ardından da alev almışçasına kızıl bir renge bürünür. Arawaklar bu manzara karşısında dehşete kapılır ve çığlık çığlığa Kolomb’un gemisine koşarlar. Kolomb’a Hıristiyan tanrı ile iletişim kurması için yalvarırlar. Tanrının ayı eski haline döndürmesi halinde Kolomb ve adamlarıyla seve seve işbirliği yapacaklarına söz verirler.
Kolomb Regiomontanus'un almanağına dayanarak ay tutulmasının süresini hesaplar ve tutulmanın sonlanmasından birkaç dakika önce ortaya çıkar. Arawaklara Hıristiyan tanrının onları affettiğini ve ayın yavaş yavaş eski haline döneceğini müjdeler. Gerçekten de dediği gibi olur. Böylece tanrının gazabından korkan yerli halk Kolomb ve adamları Jamaika’dan ayrılana kadar bir dediklerini iki etmezler.
Kristof Kolomb 1504 yılında gerçekleşen bir ay tutulması hakikatini kendi çıkarına bükerek Arawak yerlilerinde oluşturduğu algı ile Jamaika’da mahsur kaldığı süreyi zevk-ü sefaya çevirmiştir.
Kolomb’tan sonra hakikat bükücülüğünün kavramsal bir çerçeveye oturması için yüzlerce yıl geçmesi gerekti. Günümüzde bir post truth furyasıdır gidiyor. Nasıl Türkçeleştireceğimizden sadede gelmekte zorlandığımız bir kavram post truth. Gerçek mi, hakikat mi; ötesinde mi, berisinde mi yoksa sonrasında mı tartışıla dursun biz sadede gelelim. “Hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu” olarak tanımlanan kavram sanki kendiliğinden ortaya çıkmışçasına, sanki olanlardan ya da olacaklardan kimse olumlu ya da olumsuz etkilenmiyormuşçasına adeta havada asılı duruyor gibidir.
Oysa birileri bu hakikati bükerek duyguların, algıların, kanaatlerin hakikatten daha güçlü hale gelmesini sağlamaktadır. Bu kavramın ilk olarak 1992 yılında Sırp asıllı Amerikan oyun yazarı Steve Tesich tarafından “Government of Lies” (Yalanlar Hükümeti) makalesinde kullanılması ve bu kavramı açıklarken Bush hükümeti tarafından yapılan siyasi propagandaların sorgulanmadan gerçekmiş gibi kabul edildiğine vurgu yapması hakikatin bir bükücüsü olduğuna işaret etmektedir.
Post truth kavramı, yani benim ifademle hakikat bükücülüğü tüm dünyada pek sevildi hatta Oxford Sözlüğü tarafından 2016 yılının kelimesi seçildi. Sadece sevilmekle kalmadı tüm dünyada muktedirler tarafından kendi çıkarlarına bükebilmek için ince ince çalışıldı ve halen de çalışılıyor.
Bu yüzyılda halen dünyanın düz olduğuna inanan insanlarla birlikte yaşıyoruz. Aya dört şeritli yol yapacaklarını söylediğinde inanacak insanların olduğunu söyleyen bir bakanımız oldu. Yaşadığımız her olumsuz durumun dış güçlerin müdahalesi ile gerçekleştiğine inanan çok sayıda vatandaşımız var. Faizin sebep enflasyonun netice olduğunu söyleyen “ekonomist” cumhurbaşkanımıza destek veren kerli ferli ekonomistlerimiz var. Haydi haydi türünden montajlanmış video kayıtlarına inanarak seçimde oy kullanan milyonlarca seçmenimiz ve daha daha nelerimiz var. Şimdi size sormak isterim; post truth kavramına karşılık “gerçek/hakikat sonrası” ya da “gerçek/hakikat ötesi” çevirilerini mi kullanmak uygun olur, yoksa “hakikat bükücülüğü”nü mü; ne dersiniz?
Meraklısına not: Bu yazıyı yazarken zihnimin fonunda Leonard Cohen’den “Everybody knows” şarkısı çalıyordu. Şarkıyı siz de isterseniz Türkçe altyazılı olarak buradan dinleyebilirsiniz.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20