‘Yoksulluğa karşı bütün çocukları hedefleyen koruma çalışmaları yapılmalı’
“Çocuk yoksulluğu” çalıştayında çocuk yoksulluğunun, devletin öncelikli hedefleri arasında yer alması gerektiği belirtilerek çocukları hedefleyen koruma çalışmalarının yapılması gerektiği söylendi.
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ileTürkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, 14. Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Politikaları Çalıştayı’nı “Yoksulluk ve Yoksunluğun Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığına Etkileri” temasıyla gerçekleştirildi.
Yoksulluğun milyonlarca çocuğun ölümüne yol açtığı gibi daha fazla çocuğun okula gidememesine, hastalanmasına ya da çocuk işçi olarak yaşamını sürdürmesine neden olduğuna dikkat çeken uzmanlar çocuk yoksulluğunun, devletlerin öncelikli sosyal politika hedefleri arasında yer alması gerektiğini belirterek bütün çocukları hedefleyen koruma çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguladı.
Sosyal Hizmet Uzmanı Prof. Dr. Kasım Karataş, ‘Temel Göstergeler Işığında Yoksulluk ve Yoksunluğun Çocuğun Korunmasına Etkisi’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Dünyanın her yerinde yoksulluk içinde yaşayan çocukların yoksulluktan en orantısız şekilde etkilenenlerin başında olduğunu söyleyen Karataş, “Yoksulluk çocuklukta yaşanan bir şey olduğunda şöyle bir riski var: Eğer yoksul bir ailede doğduysanız ve yoksul koşullar içinde yaşayıp, yetersiz beslenip, sağlık hizmetlerine erişemeyip, iyi eğitim alamayıp, ve bu şekilde çocuk büyüttüyseniz bu bir kısır döngüye girer. Ama bu döngüyü kırmak aslında o kadar da zor değil. Çözmek istiyorsanız nereye dayandığınızı, kime dayandığınıza, kimin sorununu çözmek için orada olduğunuza bağlı olarak değişen perspektifler ortaya koyabilirsiniz. Bu meselenin devletlerin öncelikli sosyal politika hedefleri arasında yer alması lazım” diye konuştu.
“BÜTÜN ÇOCUKLARI HEDEFLEYEN KORUMA ÇALIŞMALARI YAPILMALI”
Ortalama öğrenim süresinin Türkiye’de 9.2 yıl olduğunu aktaran Karataş, “2001’de 100 bin çocuğa burs verirken Milli Eğitim Bakanlığı, bu sayı 2019’da 280 bine çıkmış. Yani bütün ihtiyaçlara ihtiyacı olan çocuklara ulaşmıyordu, artık ulaştı diye mi yorumlamalıyız; ihtiyaç içinde olan çocuk sayısı arttı diye mi yorumlamalıyız? Bizim bakış açımızdan çocukların korunması için üç düzeyli çalışmaya ihtiyaç var. Bunlardan birincisi bütün çocukları hedefleyen koruma çalışmaları, ikincisi risk altında diye nitelendirdiğimiz çocuklara öncelikli bakmak, üçüncüsü de her şeye rağmen ihbar ve istismar riskiyle karşı karşıya gelen çocukların özel olarak korunması. Yukarıdan aşağıya doğru birincil korumada ne kadar başarılıysak diğerlerinden daha az işle karşılaşacağız” dedi
‘Yoksulluk ve Yoksunluğunlun Çocuk Ruh Sağlığına Etkileri’ başlıklı sunumunu gerçekleştiren Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Bahar Gökler ise, yoksul ebeveyn depresyonunun çocukların aile içi şiddet gibi durumlarla karşılaşmasına neden olduğunu belirterek, “Bu nedenle de çocukların biyolojik sistemleri bağlantıları bozulur. Bu bozulmalar çocukların bu süreçlere uyum göstermeleri ile sonuçlanabileceği gibi sağlıklı gelişim üzerinde kısa ve uzun dönemli olumsuz etkiler de bırakabilir” dedi.
“BESLENME YETERSİZLİĞİ YOKSULLUĞUN EN BELİRGİN ETKİSİ”
Çocuk yoksunluğunun günümüzün en önde gelen sorun alanlarından olduğunu belirten Gökler, “Yoksunluğun özü ailenin yoksulluğuna bağlıdır. Bu durumdan en çok etkilenen aile içindeki çocuklardır. Çocukla yoksulluk çocukların yaşamını bedensel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz yönde etkiler. Araştırma sonuçları çocukluk çağı boyunca gelişmeye devam eden beyin bölümünün yoksulluğa eşlik eden stres, kronik açlık, demir eksikliği, kötü çevre koşulları gibi etkenler tarafından olumsuz etkilenebileceğini ileri sürmektedir. Yoksulluğun çocuklar üzerindeki en sık görülen etkisi beslenme yetersizliğidir. Bu durumdan bilişsel işlevler olumsuz yönde etkilenirler. Beslenme yetersizliği olan bebeklerde demir eksikliğinin en sık görülmesi hem de kalıcı bozukluklara neden olması açısından önemli özel bir yer tutar” dedi.
Yoksulluğun milyonlarca çocuğun ölümüne yol açtığı gibi daha fazla çocuğun okula gidememesine hastalanmasına ya da çocuk işçi olarak yaşamını sürdürmesine neden olduğuna dikkat çeken Gökler şöyle devam etti: “Yoksulluğun en doğrudan sonucu açlıktır. Kronik açlığın gelişmekte olan beyin dokusu üzerinde olumsuz etkilediği bilinmektedir. Yoksulluk yaşayan çocukların merkezi sinir sistemi üzerinde zararlı etkileri olan toksik maddelerle doğrudan karşılaşma riskleri de daha fazladır. Yoksulluğun ve açlığın biyolojik etkileri kadar ve davranışsal etkileri de vardır. Araştırmalara göre yoksulluk yaşayan çocuklarda saldırganlık, hiperaktivite, huzursuzluk sık görülen özelliklerdir. Ve yoksul çocuklarda depresyon ve intihar girişimi fazladır. Algılama işlevlerinde düşüklük, öğrenme kapasitesinde azalma, dil gelişiminde aksaklık, okul başarısızlığı ve okula gidememe nedeniyle sınıf kaybı sıkça görülmektedir.”
“EĞİTİMSİZLİK YOKSULLUĞA, YOKSULLUK EĞİTİMSİZLİĞE NEDEN OLUYOR”
Yoksul çocukların yaşadığı evlerin şehre uzak olduğunu ifade eden Göker, “Bu durum çocuklarda fiziksel ve kültürel bir uzaklık oluşmasına neden olur. Ve bir sosyal dışlanmayla karşı karşıya böyle çocuklar. Evler dardır. Ve sayıları yetersizdir. Çocukların hiçbir zaman özel bir odaları yoktur. Bu koşullarda anneler tükenmiştir ve aile içi şiddet artar. Eğitimsizlik yoksulluğa neden olurken yoksul aileler eğitime yeterince kaynak ayıramamaktadırlar. Çocuk yoksulluğunun özellikle kız çocukları ve kadınlar için olumsuz sonuçlar gösterdiği bilinmektedir. Toksik strese yol açan çocuklukta yoksunluk, yoksulluk ve ihmal gibi zorlu yaşam olaylarına yönelik toplum çalışmaları ve çocukları içeren politikalar yoluyla, kanıta dayalı bilimsel veriler dikkate alınarak hangi koruyucu ve önleyici programların daha etkin olduğu belirlenebilir. Ve bu konuda uygun planlamalar geliştirilebilir” dedi.