Lüksemburg Zirvesi: AB sığınma hakkını rafa kaldırdı
AB İçişleri Bakanlar Konferansı, sığınma hakkında kısıtlama kararı aldı. Türkiye, Hindistan, Tunus, Arnavutluk gibi ülkelerden AB’ye iltica başvurusunda bulunmak neredeyse imkansız olacak.
Arşiv | Fotoğraf: DHA
Yücel ÖZDEMİR
Köln
27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi, haftalardır üzerinde tartıştıkları “iltica reformu” konusunda anlaşmaya vardı. Perşembe günü Lüksemburg’da İsveç başkanlığında bir araya gelen 27 ülkenin içişleri bakanı, “illegal” yollardan AB’ye giriş yapan sığınmacıların kısa sürede sınır dışı edilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasına karar verdi. Avrupa Parlamentosu tarafından da onaylanması gereken planda, kara ve deniz yoluyla AB’nin sınır ülkelerine gelenler için hapishaneye benzeyen sığınmacı kampları kurulacak. Gelenlerin iltica başvuruları ilk etapta bu kamplarda alınacak. En geç 12 hafta içinde karar verilecek. Başvuruları kabul edilmeyenler geldikleri ya da üçüncü “güvenli ülkelere” sınır dışı edilecek.
AB’NİN SINIR BEKÇİLERİ: TÜRKİYE, HİNDİSTAN, TUNUS...
Böylece sığınmacıların Yunanistan, İtalya, İspanya gibi Akdeniz ülkelerinden diğer AB ülkelerine geçmeleri engellenmiş olacak. Bu yeni durum en çok, iltica başvuru kabul oranı yüzde 20’nin altında olan Türkiye, Hindistan, Tunus, Sırbistan ve Arnavutluk vatandaşlarını etkileyecek. Zira bu ülkeleri “güvenli” olarak gören AB, vatandaşlarını kısa zamanda sınır dışı edebilecek.
Yeni düzenlemede, sınır ülkelerinde kurulan kamplarda tutulan ve iltica başvuruları kabul edilmeyen sığınmacıların hiç tanımadıkları “güvenli üçüncü ülkelere” gönderilmesi söz konusu. Bunların başında Arnavutluk ve Tunus geliyor. Her iki ülkenin de Türkiye gibi gelecekte AB’nin sığınmacı merkezi olması bekleniyor. Bunu hangi şartlarda kabul edecekleri ise yapılacak pazarlıklara bağlı. İtalya, Tunus’a IMF borçlarını ödemede yardımcı olmayı teklif etmişti.
Almanya, iltica başvuruları reddedilen sığınmacıların daha önce bağlantıları bulunmayan üçüncü ülkelere gönderilmesine karşı çıktı. Ancak Yunanistan, İtalya ve Avusturya bunda ısrar etti ve istediği kararı çıkardı.
Yine bir diğer tartışma konusu olan refakatsiz çocuklar ve çocuklu kadınlar konusunda da Almanya istediğini alamadı. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, toplantıya çocuklar ve çocuklu kadınların AB ülkeleri arasında paylaştırılması önerisiyle gitti. Ancak bu öneri diğer AB ülkeleri tarafından reddedildi. Buna rağmen Faeser, alınan kararları “tarihi başarı” ilan etti.
"PARAYLA DAYANIŞMA" MODELİ
İltica başvuruları kabul edilmeyenlerin rahat bir şekilde takip edilmesi için bilgileri kaydedilecek. Başka bir AB ülkesinde iltica başvurusunda bulunduklarında bu durum hemen görülebilecek.
Savaş ve iç çatışmanın sürdüğü Suriye, Afganistan ve Sudan’dan gelen sığınmacılar için de "dayanışma modeli" hayata geçirilecek. Savaştan kaçtıkları için AB ülkeleri arasında paylaştırılacaklar. Daha önce kota esasına göre gönüllülük temelinde olan bu paylaştırma AB İçişleri Bakanları tarafından alınan kararlardan sonra zorunlu hale geldi. Polonya ve Macaristan’ın itiraz ettiği bu uygulamada, ülkeler almadıkları her bir sığınmacı için 20 bin avro ödemede bulunacak. Bu parayı vermeye niyetli olmayan Macaristan ve Polonya, konuyu 29-30 Haziran’da yapılacak AB Zirvesi’ne getirmeye hazırlanıyor.
BEKÇİLİK RÜŞVETİ
Bir fonda toplanacak bu para, sığınmacıların tutulduğu ülkelere harcamalar için verilecek. Bu yardımlardan en fazla yararlanması beklenen ülke ise İtalya. Bu yılın sonuna kadar İtalya’ya 50 bin kişinin iltica başvurusunda bulunması bekleniyor. Akdeniz üzerinden İtalya’ya geçiş yapanların başında Tunus, Mısır ve Bangladeş vatandaşları geliyor.
Geçtiğimiz yıl AB’ye toplam 881 bin 200 kişi iltica başvurusu yapılmıştı. Bu yılın ilk beş ayında Almanya’ya iltica başvurusunda bulunanların sayısı ise 125 bin. Hedef bu sayıların 2024’te yapılacak Avrupa Parlamento seçimleri öncesinde düşürmek.
ALMANYA’DA HÜKÜMETİN SIĞINMA POLİTİKASINA TEPKİLER ARTACAK
AB düzeyinde sağlanan “iltica uzlaşması”nın Almanya’da geniş tartışmalara yol açması bekleniyor. Özellikle koalisyon ortağı Yeşiller içinde eleştiriler şimdiden başladı. İktidardaki SPD-Yeşiller-FDP koalisyon hükümetinin protokolünde AB sınırlarında yaşanan sığınmacı dramının bitirilmesi yer alıyordu. Ancak alınan karar dramı daha da büyütecek. Binlerce hatta on binlerce insanın kapatılacağı, adeta açık cezaevlerini andıracak sığınmacı kampları kurulacak. Bu kamplara girenlerin büyük bir bölümünün en geç altı ay içinde sınır dışı edileceği de bugünden söylenebilir.
Çocuk ve kadınlara insani nedenlerle iltica hakkının verilmemesi, Yeşiller içinde tartışmalara neden oldu. Parti eş başkanları, Faeser’in kararı imzalamaması gerektiğini ifade ettiler. Faeser, kararın altına imza atarken Portekiz, İrlanda ve Lüksemburg ile birlikte çekince notu düşmekle yetindi. Şimdi Avrupa Parlamentosu’nun bu konuda adım atabileceği propaganda ediliyor.
Nitelikli işgücü için Latin Amerika’da bulunan Yeşiller Üyesi Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise kararı savundu. Sığınmacılara yardım örgütü Pro Asyl alınan kararları “Sığınma hakkına karşı cephe savaşı” olarak değerlendirdi. Alman hükümetinin insan hakları, hukuk devleti prensiplerini bir yana bıraktığını ifade etti. SPD içinden de bazı milletvekilleri iltica hakkına getirilen sınırlandırmaları eleştirdiler.