12 Haziran 2023 04:30

Beethoven’den Neşet Ertaş’a: Çellist Adasu Akın

Müzisyen Adasu Akın: İşim, hayatım müzik. Arayış ve denemelerim en azından bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir
  

Metropolitan Sanat Müzesi’ne göre, ilk viyolonsel 16. yüzyılın ortalarında İtalya’nın Cremona kentinden Andrea Amati tarafından üretildi. Viyola ve viyolonsel, ayrıca çello olarak da biliniyor. Şekli kadın vücudunu andıran bu çalgının tek başına belirgin bir çalgı şeklinde ortaya çıkması 18. yüzyılı bulmuş.

Ülkemizde ise bu konuda Tanburi Cemal Bey ilkler arasında yer alsa da topluluklara kendisi viyolonsel icracısı olarak Mesut Cemil Bey adını yazdırdı. Viyolonsel, Mesut Cemil Bey’den günümüze hâlâ yeterli ilgiyi görmese de son yıllarda gençler arasında yaygınlaşmaya başladı. Bu gençlerden biri de çocuk yaşta kemanla başladığı müzik yolculunu bugün viyolonsel ile sürdüren Adasu Akın.

Akın “Klasik olacak ama müziğe doğdum ben” diyerek sözlerine başlıyor. Ailede müzikle ilgilenen birçok kişi olduğunu söyleyen Akın, evrensel müziğe bu şekilde yelken açmasını anlattı. “Türküleri dinlerken bazen ağlardım” diyen Akın, müziğin içinde olmaktan keyif aldığını dile getiriyor.

İLK DURAK SENFONİ ORKESTRASI 

Akın’ın aileden sonraki müzik eğitimi İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın Çocuk Korosu’na seçilmesiyle devam eder. Sonra iki yıllık keman eğitimi alan Akın, ilkokulu bitirdiği yıl tesadüfi bir şekilde bir Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı bölümünde sınav açıldığını öğrenir. 

O dönemi Akın şöyle anlatıyor; "DEÜ Devlet Konservatuvarının ortaokullar için sınav açtığını öğrendik, üç ayda hazırlanıp sınava girdim ve kazandım. Viyolonselle tanışmam da çok tesadüfi oldu. Böyle bir enstrüman olduğunu bilmiyordum. Neredeyse hiç televizyon izlemediğimiz o dönem, televizyonun açık olduğu bir anda, birkaç saniye Aşk-ı Memnu dizisindeki viyolonsel sahnesini gördüm.”  

Adasu’nun, bir anlık görüp etkilendiği sahne bir yolculuğun kapısını aralamıştır. Konservatuvar sınavında da "Ne çalmak istiyorsun" diye sorduklarında keman eğitimini unutup o sahneden dolayı “viyolonsel” diyerek, müzik yolculuğundaki yeni yol arkadaşını seçmiş.

MÜZİK YOLCULUĞU SINIRLARI AŞIYOR

Viyolonseli seçip DEÜ Devlet Konservatuvarına girmesiyle müzik eğitimine başlayan Akın, eğitim sürerken viyolonsel hocası ile yurt dışına açılır. Akın, "Mediterranean Violoncello Class Meeting (Akdeniz Viyolonsel Sınıf Buluşması) kapsamında İspanya, İtalya ve Yunanistan’a gidip masterclasslara katılarak hocalar ve öğrencilerle tanışıp çalışma fırsatım oldu” diyor.

Daha sonra İtalya’daki sınava girip birinci olan Akın o dönem yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor; “Bu duruma sevinmekle beraber şaşırdım. Çünkü başvuru süreci ve sonrası neredeyse bir ay içindeydi. İtalyanca bilmediğim gibi İngilizcem de çok azdı. 18 yaşında, birden kendimi hiçbir şeyini bilmediği bir ülkede buldum. İlk birkaç ay, dili öğrenene kadar biraz zorlandım. 2022 yılında ise 110 üzerinden 110 ve övgü puanı ile mezun oldum. Orada çok iyi bir müzik eğitimi aldım ve farklı bir kültürü tanıdım. Hâlâ ilişkilerim hem arkadaşlarımla hem de hocalarımla sürüyor. Her iki türlü ilişkimden de öğrenmeye devam ediyorum.”    

VİYOLONSEL İLE ANADOLU EZGİLERİ

Türkiye’de olduğu ortaokul ve lise yıllarında hem orkestra içinde hem de viyolonsel solo olarak yaklaşık 30 konser verir. İtalya’daki dört senelik üniversite süreci boyunca ise farklı bölgelerde 50’den fazla konsere imza atan Akın, birincilikle seçildiği OGVE orkestrası, oda orkestraları, jazz orkestrası, viyolonsel solo, viyolonsel orkestrası eşliği ile solist vokal ve tıp kongresinde yalnızca türkülerden oluşan viyolonsel çalıp şarkı söylediği konserleri bir çırpıda sayıyor.

Ne kadar klasik batı müziği eğitimi alsa da türkü çocukluğunun hatta bebekliğinin tınılarıdır. Özellikle oda müziğine olan tutkusu, onu enstrümanıyla Anadolu ezgilerini buluşturma fikrini doğurmuş. Akın, “Viyolonsel batı enstrümanı ancak tını ve duygu olarak bazı türkülerle uyumlu olduğunu düşünüyorum ve bu buluşmayla neler olabileceğini deniyorum. Aslında Türkiye’deyken daha çok yabancı pop söylüyordum. Ama orada İtalyanların yerel müziğe olan ilgisini fark edince türkülere ilgim arttı. Bazı klasik müzik konserlerinin sonunda bana türkü söylettiler. Ayrıca tıp kongresinde sadece türkülerden oluşan bir konser verdim. Sözleri anlamadıkları halde konserlerden sonra kızarmış gözleriyle beni tebrik ettiklerinde, ‘müziğin’, dillerin üstünde bir dili olduğunu, evrenselliğini yaşayarak gördüm. Bu beni çok etkiledi ve türkülere yönelmem biraz bu şekilde oldu” diyor.  

MÜZİK YOLCULUĞUNA DEVAM…

Akın, neredeyse boyu kadar olan viyolonselini, bundan sonra klasik müzik açısından yurt içi ve yurt dışı orkestralar ya da oda müziği kapsamında çalarak sürdürmeye kararlı. Viyolonselle türkü yorumlarını, piyano ve çello için beste denemelerine devam edeceğini vurguluyor. Ayrıca söz bestesi kendisine ait olan birkaç da R&B parçası var.

Akın, bundan sonraki müzik yolculuğuyla ilgili olarak ise, "İşim, hayatım müzik. Arayış ve denemelerim en azından bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Benim niyetim hiçbirinden vazgeçmemek ama biraz da gidişat belirleyecek. İzmir’de yüksek lisansa başlayıp yine bir Avrupa ülkesinde tamamlamak gibi bir hedefim de var” diyor. 

Adasu Akın’ın bu yolculuğunda başarılar diliyoruz. Adasu Akın’ı buradan dinleyebilirsiniz.

ÖNCEKİ HABER

İmamoğlu’ndan adaylık açıklaması: Benim aday olduğum tek şey büyük bir değişim

SONRAKİ HABER

Kayseri’de sağanak etkili oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa