2022-2023 yılı eğitim öğretim yılı da sona erdi: Eğitimde ağır enkaz
Eğitim Sen, depremde enkaz altında kalan eğitimde, dini eğitimin 4 yaşa indirildiğini, velinin payına düşen eğitim masrafının arttığını ve çocukların okullara aç gittiğini belirtti.
Fotoğraf: Eğitim Sen
Eğitim Sen, 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Sonunda Eğitim Durumu raporunu açıkladı. Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul tarafından açıklanan rapora göre, depremde onbinlerce ölüm ve çok sayıda şehrin yıkılmasıyla birlikte eğitim sistemi tam anlamıyla enkaz altında kaldı. Ancak eğitimdeki enkaz depremle sınırlı kalmadı. Okullarda dini eğitim yaygınlaştırılarak 4 yaşa kadar indirildi. Özel eğitim kurumlarına kaynaklar aktarılırken, velinin payına düşen eğitim masrafı arttı ve çocukların okulda aç gelip gitmesine ilişkin somut adımlar atılmadı. Eğitim emekçileri ise ücret eşitsizliği başta olmak üzere birçok adaletsizlikle karşı karşıya.
“DEPREMDE EĞİTİM SİSTEMİ DE ENKAZ ALTINDA KALDI”
Sendika genel merkezinde kamuoyuyla paylaşılan raporda, özetle şu ifadelere yer verildi: ”Deprem bölgesinde bulunan öğrencilerin ve öğretmenlerin büyük bir kısmı depremden zarar gördü. Öğrencilerin hem psikososyal açıdan yoğun desteğe hem de uygun ders çalışma ortamlarına ihtiyaçları var. Ders çalışma ortamların sağlanmasının yanı sıra öğrencilere yönelik rehberlik faaliyetleri yürütülmeli. Depremin yoğun bir yıkım ve hasar meydana getirdiği dikkate alındığında, evsiz kalan öğretmen ve öğrencilerin hayata nasıl devam edecekleri eğitime erişim sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin somut bir planlamadan bahsetmek mümkün değil.
“350 BİN GÖÇMEN ÇOCUK EĞİTİMİN DIŞINDA”
Çocuklar eğitim sisteminin müfredat, ders kitapları ve uygulama alanları itibarıyla etnik köken, dil, din ve inanç ayrımcılığıyla karşı karşıya. Farklı kimlik ve inanç kökenine sahip çocuklara, özellikle Suriyeli çocuklara yönelik ayrımcı uygulamalar artıyor. 1 milyon 200 bin Suriyeli mülteci çocuğun 850 binden fazlası okula kayıtlıyken, 350 bin çocuk okula gitmiyor. Suriyeli çocukların okullaşmasının önündeki engellerin başında çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evlilikler geliyor.
“OKULLARDA BİR ÖĞÜN ÜCRETSİZ YEMEK VERİLMELİ”
2022-2023 eğitim öğretim yılının en dikkat çekici sorunlardan birisi öğrencilerin beslenme sorunu oldu. Çok sayıda öğrenci kahvaltı yapmadan okul gitmek ya da okulda yemek yemeden eve dönmek zorunda kalıyor. Çocuklar için beslenmenin önemli olduğu koşullarda süt, yumurta, peynir, zeytin vb gibi temel gıda ürünlerinin fiyatı 3-4 kat arttı. Gıda fiyatlarındaki artış sofralardan, çocuklarımızın harçlıklarına kadar yansımış durumda. Veliler çocukların beslenme çantalarına hiçbir şey koyamaz, okul harçlığı bile veremez hale geldi. Okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek hakkı devlet tarafından karşılanmalı.
“EĞİTİMİ DİNSELLEŞTİRME POLİTİKALARI YOĞUNLAŞTI”
Eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşıyor. Bakanlığın Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirdi. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) kapsamında bu yıl birçok karar alındı. “Öğrencilere milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizin benimsetilmesi amacıyla tüm lise, ortaokul, ilkokul ve anaokulları ile il merkezi ve ilçelerde bulunan tüm cami ve Kur’an kursları”nı kapsayan projenin uygulaması için Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara öğrencilerin ‘manevi gelişimini desteklemek’ adı altında ‘manevi danışman’ sıfatıyla pedagojik eğitimi bulunmayan vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticileri İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere, çeşitli illerde görevlendirilmeye başlandı.
Türkiye’de yasal olarak zorunlu din dersi 4. sınıfta başlıyor olsa da İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin müftülüklerle protokol imzalayarak bu derslerin seviyesini 4 yaşına kadar indirmesi, eğitim bilimi ve çocukların zihinsel gelişimi açısından son derece sakıncalı. Henüz oyun çağında olan ve somut düşünme yetisini tam olarak kazanmamış çocuklara yönelik ‘değerler eğitimi’ ve ‘Kur’an eğitimi’ çalışmalarının yapılması pedagojik olarak sakıncalı. Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet ve diğer kurumlarla imzalanan ve fiilen ‘sıbyan mektebi’ işlevi gören bütün protokoller derhal iptal edilmelidir.
“AKP DÖNEMİNDE ÖZEL OKUL ORANI 4 KATTAN FAZLA ARTTI”
Eğitimde 4+4+4 uygulamasının başlamasından bu yana devlete ait ilkokul sayısının 5 bin 650 azaldı. Aynı dönemde devlet okullarına giden öğrenci sayısındaki azalış ilkokulda 367 bin 450, ortaokulda ise 189 bin 723 oldu. 2021-2022 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle 14 bin 179 özel öğretim kurumu (okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise) bulunuyor. 2002-2003 eğitim öğretim yılında özel öğretimin oranı yüzde 1,9 iken, bu oran eğitim öğretim yılı itibariyle dört kattan fazla artarak yüzde 9’a çıktı. Özel okulların devlet okullarına oranı ise 2022 sonu itibariyle yüzde 20’yi aşmış durumda.
“EĞİTİM MASRAFI VELİYE YÜKLENİYOR”
Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı istikrarlı bir şekilde artmaya devam etti. Eğitim alanı da kamusal ve toplumsal işlevlerinden ayrıştırılarak, ‘serbest piyasa mekanizmasına göre rekabetçi’ bir mantıkla biçimlendirilen büyük bir ‘ekonomik sektöre’ dönüştürüldü. Eğitimde yaşanan ticarileşmenin sonucunda, kamusal eğitim harcamalarının oranı yüzde 72,5, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan eğitim harcamalarının oranı yüzde 27,5 oldu.
“ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU OKULLARDA AYRIMCILIK YARATTI”
Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) üzerinden eğitim emekçilerine yönelik ayrımcı ve adaletsiz uygulamalar hayata geçirildi. Öğretmenler arasında halen var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımına yenileri eklendi. Eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısına öğretmenlik mesleği de ‘uzman öğretmenlik’, ‘başöğretmenlik’ gibi yeni statüler üzerinden dahil edildi, aynı derece ve kademedeki öğretmenlere yönelik farklı ücretlendirme politikası sonucunda iş yerlerimizde huzursuzluk arttı.
“OHAL KOMİSYONU SUÇ İŞLEDİ”
OHAL sürecinde ihraç edilen kamu emekçileri çok ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmış, aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 60’ı aşkın KHK’li yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar etmiştir. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na görev süresi boyunca 127 bin 292 başvuru yapılmıştır. Komisyon, dosyaların 17 bin 960’ını kabul etmiş, 109 bin 332 dosya hakkında ise ret kararı vermiştir. OHAL Komisyonu’nun kendisini mahkemelerin yerine koyarak verdiği tüm kararlar hukuksuzdur. Barış akademisyenleri Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından yargılandıkları mahkemelerde beraat ettikleri halde, OHAL Komisyonu’nu akademisyenlerin başvurularına ‘ret’ kararı vererek suç işlemiştir.” (Ankara/EVRENSEL)