İngiltere'de kürtaja hapis: Kadınlar kriminalize ediliyor
İngiltere'de bir kadın zamanı geçtikten sonra kürtaj yaptırdığı gerekçesiyle hapse atıldı. Almanya, Ukrayna'daki tanklarını tartışıyor. Fransa'da emekçilere yeni yasal saldırı yasaları gündemde.
*Kürtaj bir sağlık meselesidir | Fotoğraf: Unsplash / Kolaj: Evrensel
Bu hafta İngiltere’de bir kadın, 24 haftalık zaman sınırından sonra kürtaj yaptırdığı için 28 ay hapis cezasına çarptırılarak hapse atıldı. Counterfire’dan Steph Pike kararı eleştiriyor ve kadınların kürtaj hakkı için mücadeleye çağırıyor.
Fransa’da Macron hükümeti emekçi karşıtı program ve antidemokratik dayatmalarıyla, emeklilik yasası ve İşsizlik Sigortası reformlarına bir yenisini ekledi. Pole Emploi (İş-Kur) gibi kurumları özelleştirmek ve güvencesiz işçiliği daha fazla daha dayatmak için kolları sıvadı. İşçi ve öğrenci sendikalarının tepkisi devam ediyor. Genel İş Konfederasyonu (CGT) ise, hükümetin yeni reform çalışması üzerine eleştirilerini ve mücadele kararlılığını yineleyen açıklama yaptı. Ülke genelinde ise eğitimden, iş yaşamına ve emekliliğe kadar uzanan eşitsizlikler büyümeye, yoksullar ve zenginler arasındaki uçurum derinleşmeye devam ediyor. Eşitsizlikleri Gözlemleme Kuruluşunun 2023 raporu da emekçiler ve çocuklarının koşullarının kötüleşmeye devam ettiğine dair önemli veriler sunuyor.
Ukrayna’nın Rusya’ya saldırı başlattığı Alman medyasında sevinçle duyuruluyor. Önceki gün Alman devlet televizyonlarından birinde haber; “Putin Ukrayna milli marşını sonuna kadar dinlememiş olmalı; kanımızın son damlasına kadar ülkemizi savunacağız deniyor. Ve şimdi bunu gururla gösteriyorlar” şeklinde verilmişti. Bu arada Rusların ele geçirdiği Alman ve İngiliz tankları ile ilgili videolar yayılmaya başlandı. Bu görüntüler sadece saldırının başarısını tartıştırmıyor, verilen silahların, verilme ilkesine ters olarak, ülke savunmasında değil başka bir ülkenin sınırları içinde kullanıldığını gösteriyor.
YASALARA KARŞI: KADINLARIN KÜRTAJ HAKKI
Steph PIKE
Counterfire
Bir kadın kürtaj sonrası tıbbi yardım ister. Bakım ve anlayış yerine, hastane yatağı polis tarafından kuşatılır. Sorgulanır, suçlanır, mahkemeye çıkarılır ve hapsedilir. Bu Margaret Atwood’un ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ kitabından bir paragraf değil; 2023 yılında Birleşik Krallık’ta kadınların karşılaşacağı uğursuz gerçeklik.
Pazartesi günü bir kadın, 24 haftalık süre sınırından sonra hamileliğini sonlandırdığı için 28 ay hapis cezasına çarptırıldı, sabıka kaydı almasının yanı sıra çocuklarından ayrı kaldı. Kadın, 1861 yılından kalma arkaik bir yasa uyarınca yargılandı. İstenmeyen bir hamileliği sonlandırdığı için hapse atılmak bir yana, her ne koşulda olursa olsun herhangi bir kadının yargılanması çirkin ve insanlık dışıdır.
Polis kadını suçlamamaya karar verebilirdi; Kraliyet Savcılık Servisi kadını yargılamamaya karar verebilirdi ve yargıç da onu hapse atmamaya karar verebilirdi. Bunun yerine, devlet aktif olarak bu kadının peşine düşmeye karar verdi. Devletin, kadınları bu şekilde yargılamayı ve kriminalize etmeyi seçerken, aynı zamanda tecavüzcüleri ve kadınlara yönelik şiddet uygulayanları sistematik olarak takip etmemesi ve yargılamaması kadınlar için özellikle üzücüdür.
Devletin acımasızlığı ve kadın düşmanlığı bir yana, bu davanın bize gösterdiği şey, sahip olduğumuz az sayıdaki kürtaj hakkının ne kadar zayıf olduğu ve sadece korunmaya değil aynı zamanda genişletilmeye de ihtiyaç duyduğudur. Solun kayıtsızlığı ile son derece örgütlü, iyi finanse edilmiş ve ısrarlı bir kürtaj karşıtı kampanyanın birleşiminin, Roe v. Wade’in devrilmesiyle kadınların haklarının şok edici bir şekilde geri alınmasına yol açtığı ABD’den ders almalıyız.
Geçtiğimiz yirmi yıl içinde Birleşik Krallık’ta kürtaj süresinin kısaltılması için çok sayıda girişimde bulunulmuştur. Şimdiye kadar bu girişimler başarısız oldu, ancak kürtaj karşıtı kampanyalar Roe v. Wade kararından güven kazanırken, sadece halihazırda sahip olduğumuz kürtaj haklarını aktif bir şekilde savunmakla kalmamalı, aynı zamanda bu hakların genişletilmesi için de kampanya yürütmeliyiz.
Herhangi bir kadının kürtaj yaptırdığı için yargılanabilmesi çok çirkin bir durum; kürtajın derhal suç olmaktan çıkarılmasını ve pazartesi günü hapse atılan kadının derhal serbest bırakılmasını ve mahkumiyetinin iptal edilmesini talep etmeliyiz.
Ayrıca tam kürtaj hakkı için de kampanya yürütmeliyiz. Kadınlar kürtaja ihtiyaç duyduklarına dair iki doktoru ikna etmek zorunda kalmamalı. Şu anda NHS’nin kürtaj sağlaması için yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Hükümetin NHS’ye para ve kaynak aktarmaması nedeniyle kadınlar kürtaj olmak için giderek daha uzun mesafeler katetmek ya da özel kliniklerde kürtaj olmak için para ödemek zorunda kalmaktadır. Bunun neden olduğu gecikmeler, kürtajların daha geç yapılacağı ve seyahat edecek ya da özel kürtaj için ödeme yapacak paraya sahip olma olasılığı daha düşük olan işçi sınıfı kadınları orantısız bir şekilde etkileyeceği anlamına gelmektedir.
Talep üzerine ücretsiz kürtaj için kampanya yürütmeliyiz. Bu, tüm kadınların mümkün olduğunca erken bir zamanda ücretsiz kürtaj yaptırabilmeleri için tam olarak finanse edilen ve kaynak sağlanan bir NHS’ye sahip olmayı da içerir. Bu kampanya hayati önem taşımaktadır; bedenlerimiz üzerinde tam kontrol ve karar verme özgürlüğü olmadan kadınlar özgür olamayacaktır.
Çeviren: Sarya Tunç
ALMAN TANKLARI DA YANIYOR
Harald NEUBER
Telepolis
Leopard ve Bradley tanklarının Ukrayna’daki askeri gidişatı değiştirmesi gerekiyordu. Şimdi vuruluyor ve ele geçiriliyorlar. Bu da bizim savaşa bakış açımızı ortaya koyuyor.
Ukrayna’nın Rus işgalcilere karşı ilan ettiği büyük karşı saldırının başlayıp başlamadığı henüz belli değil. Ancak Batılı tankların -özellikle de Alman “Leopard” ve İngiliz “Bradley”- savaştaki güç dengesini değiştirmeyeceği şimdiden belli. Aksine, önemli muharebe operasyonları başlamadan önce bile, bu Batılı tanklardan bazılarının Ruslar tarafından imha edildiği ya da ele geçirildiği görülüyor.
Her nasılsa Batı ve Alman medyası buna pek ihtimal vermemişti. Sert sözleriyle tanınan İngiliz Askeri Uzman Nicholas Drummond, yılın başında NATO ülkelerinin tanklarının “Putin’in işini bitireceğine” hâlâ inanıyordu, en azından Stern dergisine verdiği demeç bu yöndeydi.
Diğer medya kuruluşları ise daha temkinliydi. Bayerischer Rundfunk soru işaretleriyle birlikte “Ukrayna için Leopard 2 tankları: ‘oyun değiştirici’ mi?” diye yazdı. Tagesschau.de, Leopard 2’nin “Bir balyoz olduğunu ama oyun değiştirici olmadığını” yazdı. Telepolis ise “Ukrayna Savaşı: Batılı savaş tankları neden oyun değiştirici değil?” başlıklı bir haber yaptı.
Bu şimdi doğrulanmış gibi görünüyor. Çünkü daha Ukraynalıların gözle görülür bir saldırısı başlamadan, ilk “Bradley” ve “Leopard” Rus birlikleri tarafından etkisiz hale getirildi. Ancak Almanya’nın önde gelen medyasında bu konuda pek bir şey okunmuyor.
ABD gazetelerinde ise durum farklı. Örneğin Washington Post, “Ukrayna ordusunun, kısa süre önce Batılı müttefikler tarafından sağlanan bazı Leopard ana muharebe tankları da dahil olmak üzere önemli ekipman kaybına uğradığına dair video ve fotografik kanıtlar” olduğunu bildirdi.
Bir başka haberde Washington Post, Ukraynalı bir birliğin durumunu anlatıyor:
Askerler, 5 Haziran’da güneydoğu Donetsk bölgesindeki Velyka Novosilka’nın güneyinde ilerlemelerinden 20 dakika sonra etraflarında havan toplarının patladığını söyledi. 30 yaşındaki “Oduncu” rumuzlu bir asker, aracındaki iki kişinin kan kaybından öldüğüne tanık olmuş; biri kolunu kaybetmiş ve ailesi için çığlık atıyormuş. “Oduncu” sürünerek bir kraterin içine girmiş ama bir havan topundan çıkan şarapnel omuzunu delmiş.
Daha sonra Washington Post’a konuşan asker, ordu yönetimine karşı ciddi suçlamalarda bulundu. Bazı yoldaşları ve kendisi “Savaş alanında geride bırakılmıştı”. Birlik 50’den az askerden oluşuyordu ve 30’u geri dönmemişti; öldürülmüş, yaralanmış ya da düşman tarafından esir alınmıştı. Rapor şöyle devam ediyor: “Birliğin zırhlı araçlarından beşi ilk bir saat içinde imha edildi.”
Benzer metinler New York Times gibi ABD günlük gazetelerinde de bulunabilir. İngiliz basını da Ukrayna tarafının savaşın gidişatı ve Batılı tankların rolü hakkında bazı eleştirel bilgiler veriyor. Örneğin İngiliz Daily Mail gazetesi, Rusya Savunma Bakanlığının raporlarından da alıntılar yapmakta ve sonuç olarak aklı başında, tarafsız bir tablo çizmekte. Bununla birlikte, örneğin Almanya’da da Frankfurter Rundschau’nun “Leopard fiyaskosu” ve Ukrayna tarafının uğradığı “ağır kayıplar” hakkında haber yaptığını da belirtmek gerekir.
Son günlerde, tahrip olmuş “Leopard” ve “Bradley”leri gösteren videolar sosyal ağlarda defalarca yayımlandı. Ancak yaklaşık bir hafta önce Alman medyasındaki ana haber, Rus propagandacıların yanmış tarım ekipmanlarını imha edilmiş Batı tankları olarak tanımlaması, yani sahte haber yaymasıydı.
Tank meselesinden bağımsız olarak, “bahar taarruzu” olarak ilan edilen Ukrayna saldırısının gerçekte ne kadar başarılı olduğu şu anda belirsizliğini koruyor. Buna rağmen Ukrayna’nın bu ilerleyişinin başarısı savaşın geneli için belirleyici olacak.
Bu noktada Washington Post bir kez daha. Ukrayna’nın “Mütevazı ama siyasi açıdan önemli toprak ilerlemeleri” hakkında yazıyor. Özellikle de ülkenin güneydoğusundaki yedi köy: “Köylerden dördü - Neskuchne, Storozheve, Blahodatne ve Makarivka - Velyka Novosilka’nın güneyinde, cepheye giden bir yol boyunca uzanıyor.
Sonuç olarak, kamu ya da özel, bu, Alman önde gelen medyası için bile mütevazı bir tablo. Bild Editörü Julian Röpke’nin attığı bir tweet buna bir örnek teşkil ediyor. Yaklaşık bir yıl önce: “Tek bir Aslan bütün bir Rus ilerleyişini durdurabilir” diye yazmıştı. Bu umudunda yalnız değildi.
Almanya redaksiyon ağı, Redaktionsnetzwerk Deutschland, muhtemelen kasıtlı olmasa da daha doğru bir şekilde, askeri gelişmelerle ilgili şu başlığı attı: “Leopard tankı yanıyor: Ukrayna’nın karşı saldırısı başladı.”
Çeviren: Semra Çelik
‘TAM İSTİHDAM’ YASASI İŞ GÜVENCESİZLİĞİNE DEĞİL, GÜVENCESİZ ÇALIŞANLARA SALDIRIYOR
Genel İş Konfederasyonu
CGT
Emeklilik ve işsizlik sigortası (işsizlik ödeneği) reformlarından sonra, hükümet şimdi de “Çalışan Fransa/France Travail” adlı reform ile iş gücüne saldırmaya hazırlanıyor. Bakanlar Kuruluna 7 Haziran Çarşamba günü sunulan “Tam istihdam” sert bir yasa tasarısıdır. Alınacak tedbirlerin güvencesiz koşullarda çalışanlar, işsizler, asgari sosyal yardım alanlar, çalışan engelliler ve yardımlı-süreli kontralarla çalışan gençler üzerinde ciddi etkileri olacaktır.
Yüksek İstihdam Komiserliğinin nisan ayı sonunda hükümete sunduğu raporda yer alan öneriler temelinde hazırlanan plan, her şeyden önce şirketlerin acil ihtiyaçlarına cevap vermekte ve en güvencesiz işçileri her türlü işi kabul etmeye zorlamaktadır. France Travail projesi, işsiz veya yarı zamanlı çalışan insanlar üzerinde baskı kurmak üzere tasarlanmıştır.
Hükümetin yoksullaşan emekçilere yanıtı, yapacağı iş ve çalışma koşulundaki riskler ne olursa olsun, amaç insanları çalışmaya zorlamak için baskı ve şantajı kullanmaktır. CGT Pôle Emploi (CGT’nin İş-Kur çalışanları sendikası) ise, projeye ilişkin ayrıntılı ve son derece eleştirel bir analiz yayımladı. Özellikle, kamu istihdamı ve bu sektördeki geçici sözleşmelerin yalnızca işverenlerin ihtiyaçlarını karşılamak ve insanları buna zorlamak amacıyla kamu sektörünün “özelleştirilmesini” eleştiriyor.
CGT, çalışanların ihtiyaçlarına cevap vermekten, kariyerleri ve niteliklerine saygı göstermekten uzak bu tasarının baskıcı mantığını kınamaktadır. Bu, ekonomik randıman adı altında halka hizmet bahanesiyle, var olan kamu sistemini yok etmeye yönelik bir plan olduğuna vurgu yapılıyor. Emeklilik reformuna karşı sürdürülen mücadelenin devamında, CGT, tüm sendikaların karşı çıktığı bu tasarının en kötü hükümlerine karşı seferber olduğunu belirtmektedir.
Çeviren: Kıvanç Demir
FRANSA’DAKİ EŞİTSİZLİKLERE İLİŞKİN RAPOR: SOSYAL BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN GERİ DÖNÜŞÜ
Louis MAURIN
Eşitsizlikleri Gözlemleme Kurumu
Fransa’da sosyal sınıflar arasındaki eşitsizlikler ciddiyetini korumaktadır. 2023 yılı eşitsizlikler raporu büyüyen sosyal uçuruma özel bir yer ayırıyor. En yoksul bölgelerdeki okullarda, CP/Cours préparatoire (ilkokula hazırlık sınıfı) okuyan çocukların sadece yüzde 42’si, ülkenin geri kalanındaki çocukların dörtte üçü ile karşılaştırıldığında, kelimeleri sözlü olarak anlama konusunda tatmin edici bir hakimiyete sahiptir. Okulda bir rekabet dünyasına dalmak, özellikle de erken yaşta okumayı öğrenme sürecinde eşitsizlikleri artırmaktadır. Okul kariyerinin geri kalan yılları artan bu eşitsizlikleri düzeltememektedir.
İş yerinde sosyal gruplar arasında önemli bir mesafe farkı var. Her yıl yaklaşık 20 bin işçi (örnek olarak mavi yakalılar) ağır kazalara maruz kalmakta ve 500’ü iş sırasında hayatını kaybetmektedir. Sağlık alanındaki bakım personeli, duvarcı-kalıpçılar, üretim bandında çalışanlar, lojistik çalışanları vb. gibi sıralamanın en altındaki işlerde çalışanlar her gün bedenlerini yıpratmakta ve yaşamları üzerindeki sonuçları; yorgunluk, uzun süreli hastalıklar, ortalama yaşam süresinin kısalması şeklinde iş hayatının çok ötesine geçmektedir.
Fransa’da yaşayan insanlara erken kalkıp sıkı çalışmanın yanı sıra, kendilerini görevlendiren kişinin emrinde olma zorunluluğu dayatılmaktadır. Güvencesiz sözleşmelerle ya da parça başı ücretle çalışan bu işçiler her an işten çıkarılabilirler. Karar alma mekanizmasının dışında bırakıldıklarından, kendi işleri ve bu işi yapma biçimleri hakkında bile söz sahibi değiller ve mecbur bırakıldıkları koşullarda işyerlerinin talebine uyum sağlamak, başkalarına hizmet etme zorunluluğu dayatılmaktadır. Toplum içerisinde kendi ayakları üzerinde iyi bir şekilde durma isteğinden beslenen eğitimdeki artış ile çalışma yaşamının gerçekleri arasında büyük bir zıtlık var.
Özellikle, yönetici olarak çalışan kadrolar 50’li yaşlarına geldiklerinde ortalama 5 bin avro net maaş kazanabilirken, mavi yakalı işçiler ortalama 2 bin avro kazanabilmektedir. Konforlu evler, uzun süreli tatiller, hizmet alımları (temizlikçi tutmak, oteller, restoranlar vb.) en ayrıcalıklıların günlük yaşamlarının, mavi yakalı ya da beyaz yakalı işçilerinkiyle hiçbir ortak yanı olmadığı açıklanıyor.
Çeviren: Kıvanç Demir