Kahvaltı, piknik, çay, film, eylem, açıklama… LGBTİ'lere hepsi yasak!
LGBTİ’lerin her etkinliği önce hedef gösteriliyor sonra da çeşitli gerekçelerle yasaklanıyor. Bu tutumu Kaos GL’den Defne Güzel ve Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneğinden Nedime Erdoğan ile konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
Onur Ayı kapsamında gerçekleştirilmek istenen etkinlikler Türkiye genelinde bir bir yasaklanıyor. Sadece eylem ve açıklamalar değil, piknik, çay içme gibi etkinlikler de yasaklara dahil.
Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneğinin senelerdir kafelerde yaptığı ‘çay etkinliği’ Kadıköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı.
Eskişehir Valiliği 1 ay süreyle kentteki tüm eylem ve etkinlikleri yasakladı. Gerekçesi, "provokasyon olabilir".
İzmir Barosunun Onur Haftası kapsamında düzenlediği kahvaltıya Vatan Partisi, TGB, AKP, İzmir Gençlik Kolları ve Ülkü Ocakları üyesi bir grup saldırı girişiminde bulundu.
Rektörlük tarafından öğrencilere atılan maille yasaklanan 11. ODTÜ Onur Yürüyüşü, Ankara polisinin ablukasına ve şiddetine sahne oldu, 6 kişi gözaltına alındı.
Liste uzayıp gidiyor. Yukarıdaki yasaklar son 2 haftada yaşananların yalnızca bir bölümü. LGBTİ’lerin açık kapalı her etkinliği önce hedef gösteriliyor sonra da çeşitli gerekçelerle yasaklanıyor.
Yasakların 2015’ten itibaren hız kazanarak bugüne geldiğini söyleyen Kaos GL’den Defne Güzel, LGBTİ’lerin can güvenliğinin siyasi stratejilere yem edildiğini söylüyor. Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneğinden Nedime Erdoğan da artan yasak ve nefret söylemleri nedeniyle çocuklarının can güvenliğinden endişe ediyor.
İKTİDAR NEFRETİ SEÇİM STRATEJİSİNE DÖNÜŞTÜRDÜ
2015’ten bu yana hem yasaklar hem de nefret söylemlerinin günden güne artış gösterdiğini ifade eden Defne Güzel, “2017-2019 arasında Ankara’da LGBTİ+ etkinlikleri -her ne kadar bu karar daha sonra bozulsa da- süresiz olarak yasaklandı. Pandemide LGBTİ+’lar Diyanet İşleri Başkanı tarafından pandeminin sebebi olarak gösterildi. İktidar temsilcileri sürekli olarak hedef gösterdi. Boğaziçi protestolarında LGBTİ+’lar suçlu, LGBTİ+ kavramı bir suç örgütü gibi gösterildi. Geçtiğimiz yıl çeşitli kentlerdeki Onur Yürüyüşlerinde 500’e yakın kişi gözaltına alındı. Seçimden hemen önce 15 şehirde nefret mitingi düzenlendi ve siyasilerin nefret söylemi sokaktaki yansımasını buldu. Seçim süreci boyunca da Cumhur İttifakı bileşenleri LGBTİ+’lara karşı nefret söylemini bir seçim stratejisi haline getirdi. LGBTİ+’ların can güvenliği siyasi stratejilere yem edildi, ediliyor” diyor.
Yasakların ve nefret söylemlerinin etkisini değerlendiren Güzel, bu söylemlerin LGBTİ’leri güçsüzleştirdiğine dikkat çekerek ekliyor: “LGBTİ+’lara dönük ayrımcılık bugün başlamadı. Bu çok eski bir hikaye. Biz zaten LGBTİ+’ların işe alınmadıklarını, işlerinden edildiğini, eğitim haklarının gasbedildiğini, muayene olmaya gittiğinde homofobik-transfobik gerekçelerle tedaviye erişemediğini biliyoruz. Bir yandan da LGBTİ+’ların can güvenliği yok ve nefret cinayetleri sürüyor.”
LGBTİ’lerin dayanışmasının sürdürdüğünü söyleyen Güzel, “LGBTİ+’lar baskılara inat açılıyor, görünür oluyor ve haklarını talep ediyor” diyor.
ÇOCUKLARININ CAN GÜVENLİĞİNDEN ENDİŞELİLER
Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneğinden Nedime Erdoğan, LGBTİ’lere yöneltilen ayrıştırıcı dilin siyasetin temel politikası haline geldiğini söylüyor. Nedime Erdoğan’a göre bu dil toplumsal nefreti de kışkırtıyor: “Artan ayrıştırıcı söyleme de bunun toplumdaki yansımasına da bir ebeveyn olarak hep tanıklık ettim. Aramızda her coğrafyadan, her aile tipinden, AKP ve MHP de dahil farklı farklı partilere oy veren ebeveynler var. İktidar bizi de çocuklarımızın LGBTİ+ olmasıyla güçsüz aile kodlarıyla kodluyor. Evet aileler güçsüzleşiyor. Çünkü adalet yok, hukuk yok. Koruyucu yasalar yok, yani yoksulluk ve ekonomik darboğazın içinde cebelleşiyor aileler. Aileleri bozan bir şey varsa bu. Dahası LGBTİ+ çocukları olan aileler aslında yeniden kendilerini güçlendirecek bağları oluşturmayı öğreniyorlar çocukları sayesinde. Onlarla birlikte yeniden dayanışan, birbirini anlayan, daha açık, daha gerçekçi bağlar kurarak ailelerimizi güçlendiriyoruz” diyor.
Bir anne olarak en çok çocuğunun can güvenliğinden kaygı duyuyor Nedime Erdoğan: “Bu saldırılar olmasa da kamusal alanda, sağlıkla ilgili, okulla ilgili ciddi sorunlar yaşıyordu aileler, çocuklar. Bu hayatları zorlaştırdı iyice. Ama çocuklarımız can güvenliğinden ve geleceğinden korkuyor artık. Kendini güvende hissetmiyor çocuklarımız ve başka bir ülkeye gitmenin yollarını arıyorlar aslında. Bizim aile grubundaki çocuklarımıza bu çok yaygın, düşmanca tavırlara karşı dernekleşmiş bir ebeveyn grubuyuz. Çocuklarımıza toplum olarak destek olup bu yarayı hep birlikte sarmamız lazım.”