Aluform Pekintaş işçileri İstanbul’da eylem yaptı: Bu hukuk tanımazlığı her yerde dile getireceğiz
Düzce’deki Aluform Pekintaş’taki fabrikadan çıkarılan işçiler, İstanbul Mecidiyeköy Pekintaş İş Merkezi önünde basın açıklaması yaptı.
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
Sendika üyesi olduklarından dolayı çeşitli gerekçelerle Düzce’deki Aluform Pekintaş’taki fabrikadan çıkarılan işçiler, İstanbul Mecidiyeköy Pekintaş İş Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Pekintaş İş Merkezi önünde bir araya gelen işçiler “Patron, idare anayasal hakkımızı engelliyor” pankartı açtı. Pekintaş’ta haksız yere işten çıkarıldıklarını dile getiren işçilerden Tanzer Aydın, yaptığı açıklamada, Aluform Pekintaş’ta Türk Metal’e üye oldukları için 27 işçinin 26 ve 45 gibi kodlardan hukuksuzca işten atıldığını söyleyerek 9 aydır hak mücadelesinin devam ettiğini belirtti.
Aydın, “Ne zaman anayasal hakkımız olan fabrika önünde eylem yapmak istesek Düzce Valiliği tarafından trafik bahane edilerek engellendik. Fabrika önüne eylem yapmak için gittiğimizde gözaltına alınarak adliyeye sevk edildik. Mahkeme fabrika önüne gittiğimizde idari para cezası yiyeceğimizi hükmetti. Bizler de iş verenin diğer fabrikası olan Pekintaş önüne giderek eylem yaptık, bu sefer de buranın işçisi olmadığımız gerekçesiyle 7 arkadaşımıza yirmişer bin lira manevi tazminat açtı. İşveren sendikal, ihbar, kıdem tazminatlarımızı vermeden, işsizlik maaşı bile almamızı engelledi. Bizler Aluform Pekintaş firmasından haksız yere atılan işçiler olarak her platformda bu hukuk tanımamazlığı dile getireceğiz. Anayasal hakkımız olan sendikaya üye olduk diye başımıza gelmeyen kalmadı” diye seslendi.
İşçiler, “Direne direne kazanacağız”, “İşçiler açken patronlara huzur yok”, “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganlarıyla açıklamalarını bitirirken işçilerden Murat Çelik ve Tanzer Aydın Evrensel’e konuşarak yaşadıkları süreci anlattı.
PATRON, İŞTEN ATTIĞI İŞÇİLER İŞ BULAMASIN DİYE HER YOLU DENEMİŞ
25 sene boyunca Aluform Pekintaş’ta çalışan ve fabrikanın kendi emekleri ile büyüdüğünü dile getiren işçilerden Murat Çelik ve Tanzer Aydın, 26 ve 45, 49 gibi kodlardan işten atıldıkları için ne işsizlik maaşı alabildiklerini, ne de güvenceli bir işe girebildiklerini dile getirdi. İşçilerden Tanzer Aydın, “Ben kod 25 ile atıldım işten. İş bulamayayım diye işveren her yeri aramış. Biz uzun süre sendikalaşmadık, ama çok ezildik o süreçte. Köle sistemini kurmaktı zihniyet. Biz burada bunu görüp sendikalaşmak istedik. Zorla e-devletlere bakmak istediler. E-devlet şifresini vermeyenleri işten attılar. Valilik üç sefer keyfiyetten engelledi, tutuklattı bizi. Benim çok zoruma gitti bu, ben anayasal hakkım için mücadele ederken ‘sanık’ durumuna düştüm. Valiyi mahkemeye verdik. Valinin tarafında, başsavcı, işimiz olan herkes onun tarafında. Yani benim anladığım, ‘güç bizde ne dersek o’ diyorlar. Bize manevi tazminat davası açtı patron. Ne manevisi ya? Anlamış değilim, sen bizim hakkımızı vermedin, senin neyini incittik de sen bize manevi tazminat davası açıyorsun” dedi.
“26 SENE 8-12 BİR FİİL ÇALIŞTIM”
Aydın, mahkemelerinin görüleceği zaman 13 ayın dolacağını söyleyerek, hukuk mücadelesi sürecindeki adaletsizliğe de dikkat çekiyor: “Bu işçi 13 ay nasıl dayansın. Ben 6 ay beş kuruş para almadım. Şimdi emekli maaşı alıyorum 7 bin 500 lira. Benim oğlum İstanbul’da üniversite okuyor, kirası sadece 4 bin lira. Bu çocuk yemeyecek mi, içmeyecek mi, hiç mi sosyal aktivitesi olmayacak. Pirincin kilosu olmuş 40 lira. Hayat şartları ortada. Bu insanoğluna yakışıyor mu. Biz Düzce’de en iyi fabrikayız, sorarsan. Ama yaptıklarına bak. Ben 26 sene bir fiil aynı yerde çalıştım, hayatımın yarısını oraya harcadım. Sabah 8 akşam 12 çalıştık biz. Şu an hala öyle oradaki koşullar. Ben soruyorum size, bu kadar çalışan insan çoluğuna çocuğuna nasıl vakit ayıracak. Şimdi orada çalışan memnun ama yarın ne olacak? Düzce’deki her üç fabrikadan 2’sini yapan adam bizim patronumuz, tüm fabrikaları arayıp ‘Tanzer Aydın’ı işe almayın’ diyor. E bu adam çalışmasın mı, yaşamasın mı, insan onuruna yakışır mı bu?”
“BU FABRİKAYI BİZ BÜYÜTTÜK”
Murat Çelik ise, Kod 49 işten atılan bir işçi, EYT’li, aldığı emekli ücreti yetmediğinden inşaatlarda çalışıyor bir yandan da mücadele ediyor hakları için. Çelik şöyle devam ett: “İşsizlik maaşı alamadık. Ben EYT’li oldum ama, bugüne kadar bizi sigortamızı düşükten yatırdıkları için, fazla mesaileri elden verdikleri için ben en düşük emekli ücretini alıyorum. Buradan da bir mağduriyetimiz var. Biz şu anda geçinemediğimiz için, merdiven altı, güvencesiz işlerde çalışarak geçinmeye çalışıyoruz. Ben inşaatlara gidiyorum. Çok ağır işlerde çalışıyoruz, hayatta kalabilmek için. 7 bin 500 lira ile geçinebilmek mümkün mü? Herhangi bir iş yerine gitsek 49 kodu önümüze çıkıyor. Almıyorlar işe. Fabrikanın önüne gitmemiz, hakkımızı aramamız yasak. Bizi engellemeleri anayasal suç. İşveren bizi, ‘sizinle sonuna kadar uğraşacağım, size bu parayı vermeyeceğim’ diye tehditler ettiği için, anlaşan arkadaşlar oldu. En son işten çıkarılan arkadaş ciddi bir iş kazası geçirmişti, 5 yıl çalışmasına 90 bin lira verdiler. Bu yapılan insanlığa aykırı. 25 yılımız iki dudağının arasında, ‘git buradan’ dediler. Haklarımızı da vermediler. Biz bilmiyorduk bu işleri, direniş sürecinde anladık ki bu insanları gerçekten sömürüyorlar. Bu sömürü sistemini öğrendik. Ben kalifiyeli işçiyim. Ama senelerimi bu fabrikaya verdim, 10 kişi başladık, zirveye çıkardık bu fabrikayı. 20 tonluk sac çekiyordum elle. Şimdi bir yere girsem ciddi ücret alırım. Ama burada çalışırken dirseklerim gitti. Ben bu kollarla çalışamıyorum şu anda, bilekler şöyle kalıyor ve bu meslek hastalığı burada yıllarca zorlu koşullarda çalıştığım için oldu.
“TÜM İŞÇİLERİN HAKKINI ARIYORUZ”
Çelik, mahkeme ve direniş sürecindeki adaletsizliğe de dikkat çekerek, “Ben size sorayım, adalet nasıl bir şey? Bence sadece tiyatro. Gidiyorsun hakim, avukat, Düzce basını, vali, hepsi işçinin karşısında, patronun yanında. Ben ibadet özgürlüğümü, sendika özgürlüğümü elimden aldıklarında tepki gösterdiğim için hemen işten attılar. Benim mahkemeyi onuncu ayın 2.sine verdi, ben o zamana kadar ne yapacağım, neden düzgün bir işe giremeyeyim, o zamana kadar benim 49. madde ne olacak? Onlar bizi asla yıldıramazlar. Bizi paramparça etseler, durduramazlar, mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz. İşverenin dört fabrikasındaki işçilere sesleniyorum, biz buradan hakkımızı alacağız, sizin hakkınızı da arayacağız. Ses çıkarmaktan korkmayın, patronun sus payına aldanmayın. Biz gururluyuz, mutluyuz, tüm işçilerin hakkını arıyoruz. Sadece kendimizin değil. Emek verdik, bu hunharca zayii edilemez, bunun bir bedeli olmalı” dedi.