Mordan öte
Operasyon sonrası Monet’in sol gözü ile algıladığı dünya ile sağ gözü ile algıladığı dünya arasında uçurum vardır. Bu uçurum resimlerine de yansır.
![Mordan öte](https://www.evrensel.net/upload/dosya/239769.jpg)
Claude Monet'nin 'Gül Bahçesinden Görünen Ev' tabloları
Her dönem çocukların süper kahramanları olmuştur. Günümüz çocuklarının süper kahramanlarının Amerika Birleşik Devletleri merkezli Marvel Comics tarafından yaratıldığını ve pazarlandığını söylemek sanırım abartı olmaz. Örümcek Adam’ından Hulk’una, Demir Adam’ından Kaptan Amerika’sına Marvel’in süper güçlerle donanmış bu karakterleri adeta birer para basma makinesine dönüşmüştür. Çizgi filmi, filmi, tişörtü, şapkası, oyuncağı, kalemi, okul çantası derken kendinizi bir süper kahraman borsasında boğuluyormuşçasına hissettirir. Marvel’in 2009 yılında Walt Disney tarafından 4 milyar dolara satın alınmış olması sanırım bu borsanın büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir.
Benim çocukluğumun süper kahramanları eksikleri, yetersizlikleri ile sanki daha bizdendi. Aklıma ilk gelenler arasında travmatik bir çocukluk öyküsü olan baltalı ilah Zagor Tenay; arkadaşları Konyakçı ve Doktorla birlikte maceradan maceraya koşan Yüzbaşı Tommiks; kırmızı urbalılara karşı arkadaşı Rodi ve Profesör Oklitus ile direnen Çelik Blek yer alır. Her ne kadar çocukların hayal gücünü kısıtlayacağı iddiası ile bir dönem yasaklanmış olsa da çocuklar arasında gelişen değiş tokuş dayanışması ile yaygın bir okur kitlesine ulaşmıştır. Kahramanlarımızın maceraları çoğunlukla Amerika Birleşik Devletleri’nin vahşi batısında geçse de çizgi romanların yayımcılarının İtalyan olduğunu öğrenmek beni oldukça şaşırtmıştı.
Bizler gibi etten kemikten çizilmiş kahramanlarımızın yanı sıra bir de Kripton gezegeninden gelmiş Süpermen’imiz vardı. Süper güçlerle donanmış kahramanımız kırmızı pelerini ile gökyüzünde kâh bir posta güvercini gibi uzun mesafeler kat ediyor kâh bir taklacı güvercini gibi akrobatik hareketlerle dünyayı kurtarıyordu. Süpermen’in en önemli özelliklerinden biri de gözlerinde saklıydı. Gözlerinden ışınlar saçabilen kahramanımız kimi zaman x ışınları ile duvarların ardını kimi zaman da mor ötesi ışınları görebilmekteydi. Sanırım mor ötesi ışınlarla ilk olarak Süpermen’in maceralarında karşılaşmıştım. Bu nedenle de mor ötesi ışınlar sanki Süpermen’le birlikte Kripton gezegeninden gelmişçesine çocuk zihnimin kurgusunda yerini almıştı.
Mor ötesi ışınların zihnimin bilim kurgusundan çıkarak ışık tayfının 100 ila 400 nanometre dalga boyu arasındaki yerini alması lise yıllarıma denk gelir. Evet biz faniler Süpermen gibi 400 nanometrenin altındaki ışınları göremiyorduk ama kedi, köpek, kirpi, geyik gibi memelilerin de mor ötesini görüyor olması Süpermen’in fiyakasını biraz da olsa bozmadı değil. Peki biz faniler gerçekten mor ötesi ışınları göremiyor muyduk?
İzlenimcilik resim akımına “İzlenim, gündoğumu” resmi ile isim babalığı yapan Claude Monet (1840-1926) sanat tarihine derin bir çentik atmış ressamlardandır.
İzlenim: Gündoğumu | Claude Monet, 1872, tuval üzerine yağlı boya, 48 cm x 63 cm
Sanırım bugün izlenimcilik diye bir akım varsa bunu gün doğumundan çok nilüferlere borçluyuzdur. Çünkü Monet yaşamı boyunca yaklaşık 250 adet nilüfer resmi üretmiştir. Bu resimler incelendiğinde; Monet’nin resimlerindeki mavi, beyaz ve yeşil renklerin zamanla daha bulanık sarı ve mor tonlara doğru kaymaya başladığı görülür. Zamanla resimleri iyice bulanıklaşmaya ve donuklaşmaya başlayan Monet; parlak kırmızıları, donuk ve soluk pembeler olarak görmekten ve tüm görüşüne hâkim olan sarı tonlardan şikâyet etmeye başlar.
Monet’in bu şikayetlerine ileri yaşlarda oldukça sık gözlenen katarakt neden olmuştu. Katarakt, göz merceğinin veya merceği saran zarın farklı nedenlere bağlı olarak şeffaflığını kaybederek ışık geçirgenliğinin bozulmasına hatta körlüğe neden olabilmektedir. Katarakt günümüzde basit bir operasyonla opaklaşan lensin yerine yapay bir lens takılarak tedavi ediliyor olsa da 1920’li yıllarda tedavisi oldukça riskli bir hastalıktı. Hatta yapılan girişim sırasında görme yetisine tamamen yitiren hastalar bulunmaktadır.
1923 yılına gelindiğinde Monet’in görme yetisi 6/60’a düşmüş ve opere olmak dışında bir şansı kalmamıştır. Ancak görme yetisini tümüyle kaybedeceğinden korktuğu için sadece sağ gözünden opere olur. Başarılı bir operasyon geçiren Monet’in imdadına Zeiss firmasının ürettiği oldukça pahalı bir gözlük yetişir.
Operasyon sonrası Monet’in sol gözü ile algıladığı dünya ile sağ gözü ile algıladığı dünya arasında uçurum vardır. Bu uçurum resimlerine de yansır. Monet’in “Gül Bahçesinden Görünen Ev” resimleri adeta kontrollü bir çalışma gibidir. Resimleri diyorum çünkü Monet aynı manzarayı iki farklı gözünü kullanarak resmeder.
Solda Claude Monet'nin kataraktlı sol gözünü kullanarak resmettiği manzara; sağda ise opere olan sağ gözünü kullanarak yaptığı eser.
Kataraktlı gözüyle ürettiği resim neredeyse mavi ve mor tonlara kör iken opere olmuş gözüyle yaptığı resim mor ve ötesi tonlarla boyanmıştır.
Evet, mor ve ötesi tonlar dedim. Çünkü Monet katarakt ameliyatı sonrası mor ve ötesi renkleri görebilmeye başlamıştı. Aslında biz fanilerin gözündeki renk algılayıcı hücreler kısmen de olsa Süpermen gibi mor ötesi renkleri görebilme kapasitesine sahiptir. Ancak insan gözünde yer alan lens mor ötesi ışınların geçişine izin vermediği için mor ötesi ışınları algılamamız mümkün olamamaktadır. Günümüzde katarakt operasyonu sonrası göze yerleştirilen lenslerin de mor ötesi ışınların zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için filtre özelliği bulunduğu için mor ötesi ışınlara katarkt operasyonu olsak bile körüzdür. Ancak Monet’in opere olduğu dönemde Zeiss firması tarafından üretilen gözlük camının mor ötesi filtreleme özelliğinin olmaması nedeniyle Monet ömrünün geri kalan yıllarında kısmen de mor ve ötesi renkleri görerek resim üretmeye devam edebilmiştir.
Umarım bir gün hepimiz Monet gibi içimizdeki süper kahraman güçlerimizi ortaya çıkaracak tesadüflerle karşılaşırız…
Evrensel'i Takip Et