22 Haziran 2023 17:06

Lice Katliamı davasının düşürülmesine tepki: Kürtlere karşı suçların aklanmasıdır

Lice'de 22 Ekim 1993’te 14 sivil ile Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın ve bir subayın öldürülmesine dair dava 30 yıl sonra cezasızlıkla sonuçlandı. HDP ve İHD karara tepki gösterdi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te 2 yaşındaki bir çocuğun da aralarında bulunduğu 14 sivil ile bir subay ve Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesine dair açılan dava, 30 yıl sonrası cezasızlıkla sonuçlandı. HDP ve İHD'den karara tepki açıklamaları geldi.

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Özdoğan ve Serhat Eren, konuya dair açıklama yaptı.

"Yargılama, olayı ve failleri tespit etmekten ziyade katillerin korunması amacına hizmet etmiş; mahkeme, sanıkları mağdur, mağdurları sanık olarak gören bir pratik izlemiştir” denilen açıklamada, failler cezalandırılmadıkça barışçıl düzenin mümkün olmacağı belirtildi.

YAKLAŞIK 20 YIL SONRA BAŞLAYAN YARGILAMADA TEK SANIK ISRARI

Katliama dair dosyanın yaklaşık 20 yıl boyunca tozlu raflarda bekletildiği belirtilen açıklamada "Lice Katliamı mağdurları ve vekilleri tarafından toplanılması talep edilen deliller toplanmamış, insanlığa karşı suç işleyen sanıkların tutuklanması talebi kabul edilmemiş, yargılama sürüncemede bırakılmıştır. Katliama karar veren komutanları, askeri ve siyasi failleri, katliama doğrudan katılan diğer failleri görmeyen yargı makamları, tek sanık üzerinden davayı sürdürmekte ısrar etmişlerdir" denildi.

SANIK ÖLDÜ, DAVA DÜŞÜRÜLDÜ

"Lice Katliam davasının düşürülmesi Kürtlere karşı suçların aklanmasıdır" başlıklı açıklamanın devamında şu hatırlatmalar yapıldı:

"Dosyada, olay yeri, arama ve el koyma tutanakları, bilirkişi raporları ve dönemin kaymakamı başta olmak üzere diğer kamu görevlilerinin müdahale gerektirecek herhangi bir çatışma olmadığına ilişkin beyanları ile mahkeme tarafından dinlenen yüzlerce Liceli yurttaşın insanları öldürüp yaralayan, ev ve işyerlerini yakıp yıkan, yağmalayan kişilerin asker ve polis olduğuna ilişkin tüm beyanlarına rağmen, mahkeme sanığı aklamış ve beraat kararı vermiştir. Temyiz mahkemesinin bozması sonrasında sanık Eşref Hatipoğlu’nun ölmesi üzerine mahkeme davanın düşürülmesine karar vermiştir."

"CEZASIZLIK POLİTİKASI BAŞKA BİR BOYUT KAZANDI"

Açıklamada, davanın düşürülmesiyle birlikte, devlet görevlilerinin yargılamalarındaki "beraat ve zaman aşımı kararlarıyla uygulanan cezasızlık politikasının" başka bir boyut kazandığı kaydedildi.

İktidarlar değişse bile değişmeyen cezasızlık politikasındaki ısrarın, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasının önündeki en büyük engel olduğu vurgulandı. 

"YÜZLEŞME OLMADIKÇA BARIŞÇIL DÜZEN OLMAYACAKTIR"

Açıklamada, “Bu sözde yargılamalar ve ardı ardına ortaya çıkan hukuk felaketleri de gösteriyor ki, ’90’lı yılların karanlığı hiç bitmedi; sadece konsept değiştirdi. 1990’lı yıllardaki, ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşilmedikçe ve katliamların failleri etkili bir yargılama ile cezalandırılmadıkça demokratik barışçıl bir düzenin kurulması mümkün olmayacaktır" denildi.

Açıklamada son olarak ilgili makamlara, insanlığa karşı suç niteliğinde olan Lice Katliamı’nın tüm faillerinin "siyasi kormu kalkanı kaldırılarak" yargılanması çağrısı yapıldı.

İHD: YARGI, FAİLLERİ AKLAMA MEKANIZMASINA DÖNÜŞTÜ

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi yaptığı açıklamada, faillerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu vurguladı.

Açıklama, "Bölgede sivilleri katleden kolluk görevlilerine karşı yargı birimi, bir adalet mekanizması gibi çalışmaktan uzaklaşmış, suç niteliğindeki eylemleri meşrulaştırma ve failleri aklama mekanizmasına dönüşmüştür” denildi.

Cezasızlık politikalarından vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, "Bölgede uzun yıllardır sistematik bir biçimde yürütülen, yaşam hakkı başta olmak üzere temel insan hakkı ihlallerine neden olan politikalardan derhal vazgeçilmelidir" çağrısında bulunuldu.

NE OLMUŞTU?

Lice'de 22 Ekim 1993 tarihinde düzenlenen operasyonda biri tuğgeneral olmak üzere 2 asker ve 14 sivil yaşamını yitirmiş, ev ve iş yerleri tahrip edilen yüzlerce kişi göçe zorlanmıştı. 72 saat boyunca dış dünyayla bağlantısı kesilen ilçeye, ne dönemin siyasi parti liderleri ne de insan hakları savunucuları girebilmişti. Yasak kalktıktan sonraki manzara ise korkunçtu. Resmi kayıtlara göre 401 konuttan 302’sine tam, 86’sına orta, 13’üne de az hasarlı raporu verilmişti.

Dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun’un hazırladığı iddianamede, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın PKK mensuplarınca öldürüldüğüne dair kanıt bulunamadığı açıkça yer almıştı.

İddianamede çatışmanın çok yoğun biçimde şehir içinde meydana gelmesi ve gün boyunca devam etmesine, 2’si asker 16 kişinin hayatını kaybetmesine, çok sayıda vatandaşın yaralanmasına, ilçedeki birçok bina ve aracın hasar görmesine karşılık, hiçbir örgüt mensubunun ölü, yaralı ya da sağ ele geçirilememesi, kamu binalarının zarar görmemesi “şüpheli” bulunmuştu.

Aradan geçen uzun yıllara rağmen bu eyleme katılanların tespit edilememiş olmasının PKK’nin bu saldırıyı gerçekleştirmediğini gösterdiği belirtilmişti.

İddianamede "JİTEM tim komutanı Tünay Yanardağ’ın kimlik bilgileri tespit edilemeyen Cemil kod adlı itirafçı ile birlikte düzenlediği duyum raporu ile Bahtiyar Aydın’ın Lice’ye gitmesini sağladığı ve öldürttüğü, Eşref Hatipoğlu’nun ise 14 vatandaşın ölümüne, çok sayıda kişinin de yaralanmasına sebep olan operasyonu yönettiği, onun emirleri ile ateş edilmesi sonucu ölüm ve yaralanmaların meydana geldiği anlaşılmaktadır" denilmişti.

Lice Kaliamı mağduru olan 246 kişinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yaptığı başvuru, 15 Haziran 2001 tarihinde rekor bir tazminat kararıyla sonuçlanmıştı. Türkiye, AİHM’nin “yaşam hakkı ihlali” kararıyla mağdurlara 2,5 milyon sterlin ödemeye mahkum edilmişti. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Çevre direnişleri Akbelen'de buluştu - 2. bölüm | Çepeçevre Yaşam

SONRAKİ HABER

Kadro isteyen ÇAYKUR işçileri gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa