Mecbur insan Yaşar Kemal
Tarık Özyıldırım, edebiyatımızın unutulmaz isimlerinden Yaşar Kemal'e dair yazdı.
Yaşar Kemal (Fotoğraf: Ahmet Sel / AA)
Tarık ÖZYILDIRIM
Yaşar Kemal, edebiyatla iç içe bir ortamda doğmuş bir yazardır. Evde annesi Nigar Hanım’dan duyduğu, halk hikayeleri, masallarla edebiyata başlar. Annesini müthiş bir hikaye anlatıcısı olarak tarif eder. Nigar Hanım’ın hafızasının çok kuvvetli olduğunu, bu hafıza sayesinde edebiyata yatkın olduğunu belirtir.
Yaşar Kemal, halkının yarattığı zengin kültür mirasını kana kana içen bir ustaydı… Hem beslendi hem de besledi. Ayrıca Kürtlerde de yaygın olan sözlü kültür geleneğinden etkilenmişti. 8 yaşlarında şiir okuyor, çevre köylerde halk hikayeleri anlatıyordu... Bunu gören Âşık Rahmi ona “Sen ilerde Karacaoğlan olacaksın, okulun biter bitmez benim yanıma çırak olarak gel” dedi. Yaşar Kemal bu teklifi, okula devam etme kararı vererek reddetti.
Filozof Lukacs “Cervantes, Dostoyevski ve Stendhal, Homeros’un öz oğullarıdır” der. Bence Lukacs, Yaşar Kemal’i okusaydı Homeros’un öz oğlunun Yaşar Kemal olduğunu söylerdi.
İNCE MEMED VE ‘MECBUR İNSAN’
Yaşar Kemal’in çocukluğu eşkıyalar arasında geçti. Dayısı Mahiro, döneminin en büyük eşkıyalarından biriydi. Aynı zamanda amcaoğlu Rıza da eşkıyaydı… İnce Memed aslında bir romandan çok bir halk hikayesi, bir destandır. O hep yaşadıklarını anlattı. Bana hep sorulur bu kadar yerel bir romancı nasıl olur da bu kadar evrenselliğe ulaşır diye?
Çünkü o “Mecbur İnsan”ı anlatır. Mecbur insan, yarınlardan umutlu insandır. Kararlıdır, dürüsttür, eğilmez, prangalara vurulmaz, bedeni vurulsa dahi fikirleri vurulmaz… Nâzım Hikmet de mecbur insandı. Ona “Yahu, sen Marksistsin, o koşullarda parti kurulamayacağını bilmiyor muydun? Niye uğraştın bu kadar ?” denilince, Nâzım Hikmet “Mecburdum dedi.” İşte Yaşar Kemal de çevresindeki mecbur insanları kaleme aldı, İnce Memedleri, Kaymakam Fikret’i yarattı.
İNCE MEMED VE SOSYAL EŞKIYA
Memed, hiçbir haksızlığa gelemez... Herkesin korkup titrediği zalim Abdi Ağa’yı bile öldürecek bir gözü karalığa sahipti. Ayrıca Batı edebiyatında da “sosyal eşkıyalar” diye bir kavram karşımıza çıkar. Yukarıda bahsettiğim “mecbur insan” tabiriyle bağlantılıdır.
Sosyal eşkıyalar, köylüler tarafından yenilmez, intikam alan, adalet için dövüşen, halkın yanında olan, onların sorunlarına çözüm arayanlardır. Kimdir bu direnişçi, halkı için dövüşen sosyal eşkıyalar? Spartaküs’tür, Robin Hood’dur, Köroğlu’dur, Dadaoğlu’dur, İnce Memed’dir. Ve Yaşar Kemal’dir, Nâzım’dır, Ahmed Arif’tir.
Bu sosyal eşkıyalar lordlar, ağalar ve devlet tarafından sevilmez. Abdi Ağalar, Kel Hamzalar, Şakir Beylere karşı İnce Memedler… Melih Cevdet’e kulak verelim: “Uyuyamayacaksın / Düzelmeden memleketin hali…” İnce Memed’i anlatan herhalde en iyi iki dize…
İNCE MEMED NASIL YAZILDI?
Soğuk kış aylarında elinde Erzurum’dan aldığı kalın eldivenlerle, odun olmadığı için üst üste giydiği ceketlerle üç ayda yazdı İnce Memed’i Yaşar Kemal. Yayımlanan ilk romanı olmasına rağmen 45 dile çevrilip, 2 milyondan fazla sattı. Türk ve dünya edebiyatında da birçok otorite İnce Memed’i dünya edebiyatında ilk 10 roman içerisine sokar. Fethi Naci, Yaşar Kemal’i en iyi ilk 10 romancı arasına alır.
Ferit Edgü de “Yaşar Kemal hem evrensel hem de yerel olmayı başarmış tek yazarımızdır” der. İtalyan gazeteleri ona “Edebiyatın Atası” unvanını verirler. Bir yazar, Balzac’ın Goriot Baba’sı için “Bir gün sokakta karşıma çıkacak gibi beni yaşadığına inandırmıştı” der… Ben de İnce Memed’in yaşadığına inananlardanım. Ve bir gün karşımıza çıkacak İnce Memed…
YASAK, SANSÜR, İSKENCE
Haksızlığa isyan eden insanların kaçınılmaz kaderi, terk etmeyen belalı sevdasıdır yasaklar, tutsaklıklar…O 17’sinde de hakim karşısındadır, 72’sinde de… Sadece roman kahramanları haksızlığa karşı gelmez. E çünkü o da İnce Memed’dir, Kaymakam Fikret’tir. 20’sinde evi taşlanır, 21’inde linç edilmek istenir, 22’sinde hapishanede ağaların adamı tarafından bıçaklanır. Ağaların kışkırtmasıyla bu “Kör Komünist Kemal” ortadan kaldırılmalıdır.
12 Mart muhtırasında da içeri atılır, Kürt sorunu için yazdıkları nedeniyle mahkum edilir. Çünkü o “mecbur insan”dır. Kendi deyimiyle, yıllarca hapis yatan Nâzım Hikmet’in, bir ağaç dibinde öldürülen Sabahattin Ali’nin, Orhan Kemal’in, Ahmed Arif’in soyundan geliyordu. Yıllarca hapis yatmış kişilerin soyundan… Bütün aydınlarda olduğu gibi Yaşar Kemal de sansürden ve yasaklamalardan çok çekti. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dediği gibi “Anlamak yasak değil ülkemde, anlatmak yasak.”
İlk gözaltında 5-6 yıllık ağıt derlemeleri ve bir romanı polislerce yok edilir. Buna ulaşmak için bayağı çaba sarf eder ama sobada yakıldığını öğrenir. İlk romanı “İnce Memed” Cumhuriyet’te tefrika edildiği sırada Cumhuriyet gazetesine bir telefon gelir ve yayının durdurulması istenir. Cevat Fehmi ise bu isteğe sert tepki gösterir “Gücünüz yeterse kesin bakalım” der ve yayının devam edeceğini söyler. Daha sonra Varlık Roman Ödülü alır. Bunun üzerine Nadir Nadi’ye baskılar artar. Varlık Roman Ödülü ilk ve son kez verilmek zorunda bırakılır.
“Ağalar kötü öyle mi? Demek herkes dağa çıkıp komünist olsun!” söylemleriyle İnce Memed’in yayımı engellenmek istendi.
ZİLLİ KURT HİKAYESİ
Yaşar Kemal “Yahu ülke bölünmesin diyorum beni mahkum ediyorlar” diyor. Kurtla kuşla, böceklerle, arılarla doğayla anlaşabilen bir insanı; insanoğlu anlamak istemiyordu. Buydu Yaşar Kemal’in canını sıkan… Milano’da Teneke Romanı La Scala Operasında oynanıyordu. Ama onu kendi vatanında anlamıyorlardı.
Bir Zilli Kurt hikayesi vardır Anadolu’da duydunuz mu? Kurtlar hayvanlara zarar verir ve yakalanırsa öldürülmez. Boyunlarına hiç çıkmayacak bir zil takarlar. Bu zil, kurt hareket edince hep ses çıkarır. Zamanla kurt, bu zil yüzünden avlanamaz, yemek bulamaz ölür. Yaşar Kemal, “Biz aydınlar da sorumluluklarımız dolayısıyla zilli kurtlarız. Yanlışa başkaldırdığımızda işimizden atılırız. Hayatımızı idame ettirmemiz bu zilli kurtlar gibi engellenir” der.
Aydın olmak Yaşar Kemal’e göre “mecbur insan” olmak demektir. Tolstoy “Hiçbir hükümete asla hizmet etmeyeceğim” der. Yaşar Kemal’de de bunu görüyoruz. Ona göre “Asıl hizmet edilmesi gereken hükümetler değil, halktır” Edip Cansever’in “Umudu dürt, umutsuzluğu yatıştır… Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir” düşüncesiyle hareket eder Yaşar Kemal…
Yaşar Kemal, onuruyla kimseye boyun eğmeden yaşadı. Sartre, “Yaşar Kemal, çağımızın onurudur” der. Fazıl Hüsnü Dağlarca da “Uluslar, büyük evlatlarıyla soluk alırlar” der. Türkiye’ye soluk aldıran bir aydındı Yaşar Kemal…
YAŞAR KEMAL’İN ŞAİRLİĞİ VE GAZETECİLİĞİ
Şiirler, türküler, halk hikayeleri, bir de röportajlar… Gazetelere röportajlar yapar. Öyle röportajlar kaleme alır ki… Erzurum depremini anlatmak için bir arkadaşıyla bölgeye gönderilir. Beraber yıkıntıları gezerler. Daha sonra bunu gazeteye yazar. Yanında gelen arkadaşı, röportajı okuyunca ağlamaya başlar. Yaşar Kemal’in anlatım gücü ve betimlemeleri bazen yaşantının önüne geçer.
Bizi, hayatımızı içimize girip anlatır. Cumhuriyet gazetesi bir kaçakçılık röportajı için Yaşar Kemal’i görevlendirir. O da kaçakçılar arasında 3 ay yaşar ve gazeteci olduğunu belli etmez. Zola’nın madencilerle birlikte madene inmesi gibi o da kaçakçılarla 3 ay yaşar. İşte bu yüzden okuruz Yaşar Kemal’i…
Şiirsellik, Yaşar Kemal’in büyük bir meziyetiydi. Benim çok sevdiğim ve Zülfü Livaneli’nin bestelediği bir “Merhaba” şiiri var: “…Zulümlerde işkencede ölümde / Bükülmeyen güce kola merhaba…” Bir başka şiirinde “Elbet bir gün bütün çiçekler beyaz açar” mısrası aslında onun yaşamını tek mısrayla anlatmasıydı.
“Bugünlerde Bahar İndi” tek şiir kitabı… Neden şiiri ikinci plana attığını şöyle açıklar “Nâzım’ı okuduğumda büyülemişti beni… Onu okuduktan sonra şiir yazmamaya karar verdim. 1945 yılıydı.” İki büyük ustadan aynı anda bahsetmişken bir hatıralarını da aktarayım. Yaşar Kemal anlatıyor: “Nâzım’la, Fransa’da bir şairin evine gideceğiz. Abidinlerin aile dostları… Nâzım’ın kalp sorunu vardı. Ev 5-6 katlıydı. Bana ‘Sen çıkaracaksın ama 1.5 saatte’ dedi… Tamam dedim çıkmaya başladık. Köroğlu ve Çukurova hikayelerini anlatıyorum. Bayılıyor ben anlattıkça... 1.5 saat anlattım ama hikaye bitmedi, hikaye bitmeden eve girmem dedi. Nâzım, Yunus’tan sonra en büyük Türk şairidir.”
Türkiye edebiyatından ve bu dünyadan Arzuhalci Kör Kemal, Komünist Kemal, Âşık Kemal nihayetinde bir Yaşar Kemal geçti.