26 Haziran 2023 03:15

Almanya’nın bitmeyen iş gücü açığı

Hem nitelikli iş gücünden söz ederken hem de niteliğine bakılmaksızın mültecilere geniş çerçevede çalışma izni verilmesi, ülkede iş gücü sayısını yüksek tutma maksadını gösteriyor.

Fotoğraf: Valentinsan/Pixabay

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Almanya’da iş başındaki SPD-Yeşiller-FDP (trafik lambası) koalisyon hükümeti tarafından geçen hafta üzerinde anlaşmaya varılan yeni Nitelikli İş Gücü Yasası, cuma günü federal parlamentoda kabul edildi. Özellikle Türkiye’deki basın, her değişiklik ve kararın ardından “Almanya kapılarını açıyor”, “Almanya’ya gitmek artık daha kolay” gibi başlıklar atarak gelişmeleri duyurdu. Özellikle işsizliğin, yoksulluğun, ekonomik sorunların yaşandığı Türkiye ve Balkan ülkeleri tarafından yakından izlenen değişiklikerin amacı ve hedefi üzerinde ise pek durulmuyor.

Almanya uzun bir süredir nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak için çeşitli düzenlemeler yapıyor. Cuma günü Mecliste AB dışındaki ülkelerden getirmeyi öngören yasaya hükümet partilerinin yanı sıra işveren örgütleri tam destek verdi. Mecliste yapılan oylamada muhafazakar Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) bunun bir “aldatmaca paketi” olduğunu ifade ederek karşı çıkı. Aynı şekilde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi de yasaya karşı oy kullandı.

İŞVERENLERDEN HÜKÜMETE TAM DESTEK

Handelsblatt gazetesine konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Alman İşverenler Birliği Başkanı, “Nitelikli iş gücündeki akut açık, ekonomimizi ve refah düzeyimizi tehdit ediyor” diyerek hükümete tam destek verdi. Yeni alınan kararlar tek tek incelendiğinde Almanya’nın nitelikli iş gücü açığı gerekçesiyle meslek ve hizmetlerde kaliteyi hızlı bir şekilde düşürdüğü net bir şekilde anlaşılıyor. Her ne kadar aranan niteliklerde diploma ve mesleki tecrübeden, yeterli Almanca’dan söz edilse de ihtiyaç nedeniyle bunların bir kısmının da pratikte uygulanmayacağı anlaşılıyor. Oylamanın ardından Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil’in ifadesiyle “tarih yazıldı.” Daha önceki yıllarda yurt dışından Almanya’ya çalışmak üzere gelenlerden istenen meslek ve diploma denkliği ve bu denklik çerçevesine Almanya’daki mesleki standartlara seviyenin yükseltilmesi bir yana bırakıldı. Keza yeni gelen ve gelecek olan nitelikli iş gücünün belli bir ön hazırlık yapılmadan hemen normal çalışan gibi çalıştırılmaya başlanması da en azından bazı sektörlerde sorunlar yaratabilir. Yaratılan panik havası aynı zamanda yeni gelecek olan emekçiler için mesleki anlamda yeni harcamaların yapılmasının da önünü kapatıyor. Oylama sırasında çekimser kalan Sol Partinin (Die Linke) en büyük dikkat çekci eleştirilerinden birisi bu. Özellikle yüksek nitelik isteyen mesleklerde devletin meslek geliştirmeyi teşvik etmediği, insanlara düşük ücretli işlerde çalışmayı dayattığı vurgulanıyor. Almanya’da var olan uzun süreli işsizler ve düşük meslek nitelikli emekçiler için devlet kasasından harcamalar yapılarak kurslara gönderme yerine, başka ülkelerin yetiştirdiği nitelikli iş gücünü getirmek daha uygun görülüyor.

ŞİRKETLER İÇİN BRÜT ÜCRET SINIRI DÜŞÜRÜLDÜ

Yine getirilenlerin Almanya’daki standartların altında, düşük ücretlerle çalıştırılmasının da önü açılıyor. Daha önce AB mavi kartı ile Almanya’ya çalışmak üzere gelenlere şirketlerin yılda brüt en az 58 bin 400 avro ödemesi gerekirken yeni düzenlemeyle bu miktar 43 bin 800 avroya düşürüldü. Böylece bir düzenlemeyle şirketler için, getirdikleri nitelikli iş gücünü 14 bin 600 avro daha ucuza çalıştırmanın önü açılmış oldu. Üstelik maaşlar düşürüldükçe Almanya’nın çok cazip olmayacağı bilindiği halde. İlk etapta bu maaşı kabul edip Almanya’ya gelenlerin yüksek kiralar ve hayat pahalılığı nedeniyle başka ülkelere gitmeye başladığı da en yaygın rastlanan durumlar arasında.

MÜLTECİLER YENİ UCUZ İŞ GÜCÜ YEDEĞİ

29 Mart’tan önce Almanya’ya gelip iltica başvurusunda bulunan mültecilere de başvurularının durumundan bağımsız olarak çalışma müsaadesi verildi. Almanya’ya gelen ve mülteci yurtlarında tutulan, ekonomik sorunlar nedeniyle hiçbir sosyal hayatları olmayan mültecilerin çalışma yaşamına dahil olması, ülkedeki yaşama katılmaları önemli. Ancak bu durum aynı zamanda mültecilerin düşük ücretli, güvencesiz işlerde yaygın bir şekilde kullanılmasının da önünü açıyor.

Bir tarafta nitelikli iş gücünden söz edilirken diğer tarafta nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın mültecilere de geniş çerçevede çalışma izni verilmesi, asıl maksadın ülkede nitelikli iş gücünden ziyade iş gücü sayısını yüksek tutmak olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Zaten Alman sermayesinin pek çok temsilcisi, asıl olanın ülkedeki iş gücü sayısının düşürülmesi olduğunu ifade ediyor. Bu birbiriyle rekabet içinde olan, ücretlerin kolay bir şekilde düşürülmesine imkan sağlayan işçi-işsiz-düşük ücretli iş gücünün korunmak istendiği anlamına geliyor.

DEMOGRAFİ SORUNU OLARAK ALMANYA’NIN İŞ GÜCÜ İHTİYACI

Almanya’nın göç yasasıyla yurt dışından nitelikli iş gücünün getirilmesi konusunda başlayan tartışmaların üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. İlk başta asıl olarak yüksek teknoloji alanında nitelikli iş gücü açığının karşılanması tartışılırken bugün “nitelikli/kalifiye iş gücünden” kasıt sadece bilgisayar programcıları değil, başta sağlık, yaşlı ve çocuk bakıcısı, posta dağıtımı ve havaalanlarında valiz taşıma olmak üzere çok pek alanlarda dışarıdan “kalifiye iş gücü”ne ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor ve ihtiyacın karşılanması için değişik yasal düzenlemeler, girişimler yapılıyor. Almanya’nın nitelikli iş gücüne bu denli fazla ihtiyaç duymasının iki önemli nedeni bulunuyor. Birincisi değişen demografik nedenlere bağlı olarak çalışabilir nüfustaki azalma, ikincisi ise yüksek ücretler üzerinde baskıyı kurmaya devam etmek. İş piyasası uzmanları ve hükümet yetkilileri mevcut iş piyasasının istikrarlı bir şekilde sürebilmesi için her yıl yurt dışından en az 300-400 bin yeni nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyorlar. Federal İstatistik Dairesi tarafından yayımlanan ülkedeki demografik değişimle ilgili raporlarda, ülkede doğum oranlarının ve doğurgan kadınların sayısının istikrarlı bir şekilde azaldığı, bu nedenle oluşan nüfus açığının kapatılması için mutlaka yurt dışından göçe ihtiyaç duyulduğu ifade ediyor.

Demografik değişim konusunda şu çarpıcı veriler ülkedeki durumu özetliyor:

• Nüfus her geçen yıl yaşlanıyor. 1990’da toplam nüfus içinde 65 ve daha üstü olan nüfus oranı %15 iken bu oran 2020’de %22’ye çıktı, 2040’ta ise %30’a çıkacağı tahmin ediliyor. Böylece 50 yıl içinde toplam nüfus içinde 65 ve üzeri nüfus oranı iki katına çıkmış olacak.

• Yaşlı nüfusun çoğaldığı, genç nüfusun azaldığı koşullarda doğal olarak ülkede hem iş gücü açığı meydana geliyor hem de emeklilik, bakım ve sağlık sigortalarının bütçesine yatırılan primler azalıyor. “Nesiller Sözleşmesi” (Generationenvertrag) şeklinde kurulan emeklilik kasasında çalışanlar prim öderken emekliler maaş alıyor.

ALMANYA’DA NÜFUS DÜŞECEK

Almanya’da savaştan sonraki yıllarda her yıl doğanların sayısı ölenlerin sayısından fazla idi. Ancak 1972’den bu yana sürekli şekilde her yıl ölenlerin sayısı doğanların sayısından fazla. 2010’lu yıllarda ölümle doğum arasındaki açık 170 bin idi. Federal İstatistik Dairesi tarafından 2040 için tahmine göre 669 bin çocuk doğacak, bir milyon 30 kişi ölecek. Bu da nüfusun her yıl 361 bin kişi azalacağı anlamına geliyor. Almanya’nın nüfusunun bugünkü seviyede kalabilmesi için bu nedenle en az 300 bin yeni göçmenin ülkeye giriş yapması gerekiyor. Bunun olmaması durumunda bugün 83.2 milyon olan Almanya’nın nüfusu 2050’de 80 milyonun altına, 2060’da ise 78 milyona düşecek. Bazı araştırmalarda doğum oranlarının düşmesi ve göçün olmaması durumunda Almanya’nın nüfusunun 2060’lı yıllarda 70 milyonun altına düşebileceği ifade ediliyor.

Bütün bunların ekonomiye doğal olarak yansımaları olacak. Federal Çalışma Ajansına bağlı İş Piyasası ve Meslek Araştırmaları Enstitüsüne (IAB) göre, günümüzde 45 milyon sigortalı çalışan bulunurken 2 milyonluk işyeri açığı söz konusu. Durum böyle devam ederse 10 yıl içinde 5 milyon çalışanın emekli olacağından yola çıkılarak açığın 7 milyona çıkabileceği tahmin ediliyor. Bu da 45 milyonun %16’sına tekabül ediyor ki ekonomideki büyümeye önemli bir etkisinin olacağı bugünden tahmin edilebiliyor. Üstelik bu açık sadece nitelikli iş gücü asından değil üretimde kullanılacak iş gücü açığının da büyüyeceği anlamına geliyor. Bugün nitelikli olup olmadığından bağımsız olarak iş piyasasına yeni iş gücü dahil edilmek istenmesinin temel nedeni de bu.

ÖNCEKİ HABER

Kilis'te ormanlık alanda çıkan yangın kontrol altına alındı

SONRAKİ HABER

9. Senfoni’yle sezon finali

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa