28 Haziran 2023 04:49

'İklim değişikliği günah keçisi değil'

Artan yağışların ve sel felaketlerinin nedenlerini, nasıl önlemler alınması gerektiğini İstanbul-Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile konuştuk.

Doğanay Tolunay | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Paylaş

Özlem Songül Abayoğlu

İstanbul

Türkiye ve dünyanın bazı ülkelerinde yağışlar ve sel felaketleri son yıllarda artış gösterdi. Sel felaketlerine bağlı olarak can ve mal kayıpları da arttı. Bu riskler yalnızca dönemsel olmanın da ötesinde. Sel felaketlerindeki artışların nedenlerini ve devletlerin bu konudaki sorumluluklarını İstanbul-Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile konuştuk. İklim değişikliğinin bir gerçek olduğuna dikkat çeken Tolunay, tüm bu felaketlerin tek nedeninin iklim değişikliği olmadığına vurgu yaptı.

‘YAĞIŞLAR FELAKETE DÖNÜŞÜYOR’

Yağışlardaki artışlardan bahseden Tolunay, “Özellikle Karadeniz’e kıyısı olan illerimizde ya da ülkelerde, sıcaklıklar arttıkça denizler de ısınıyor ve daha fazla su buharlaşıyor. Bunun sonucunda havadaki su buharı özellikle Karadeniz dağlarını geçerken soğuduğu için şiddetli sağanak yağışlar olarak kendisini gösteriyor” dedi. Sel felaketlerinin sebeplerinden bahseden Tolunay, “İklim değişikliğinin sellerin ve şiddetli yağışların artmasında bir etkisi var ancak tek başına iklim değişikliği günah keçisi değil. İnsanların dere ve taşkın yataklarına yapılaşması, dere yataklarına müdahaleler, buralarda yapılan çeşitli HES’ler, dere yataklarının doldurulması, kum ocakçılığı gibi faaliyetler ya da su havzalarındaki ormanların tahrip edilmesi gibi nedenler de şiddeti artan yağışların toprağa sızmadan yüzeysel akışa geçmesine ve dolaylı olarak da sellere neden oluyor. İklim değişikliği ve bu faktörler birleştiğinde de şiddetli yağışların afete dönüştüğünü daha sık görmeye başladık” ifadelerini kullandı.

‘BİTKİ ÖRTÜSÜNÜ KALDIRDIĞINIZDA YAĞIŞLAR SEL OLUYOR’

Yüzeysel akışların nasıl meydana geldiğini anlatan Tolunay, “Başta ormanlar olmak üzere bitki örtüsünü kaldırdığınız ya da tahrip ettiğinizde yüzeysel akışa geçen su miktarı artıyor. Yani su toprağın içine sızmıyor. Bitki örtüsü yağış sularının hızını keser ve damlayarak toprağın içine girmesini sağlar. Bitki örtüsünü kaldırdığınız zaman bu su toprağın içine girmek yerine toprağın yüzeyinden akmaya başlar ve çok geniş alanlardan toplanarak su miktarı artar. Bu da sele dönüşür” şeklinde konuştu. Sel felaketleri açısından önümüzdeki süreci değerlendiren Tolunay, “İklim değişikliğine bağlı olarak şiddetli sağanak yağışlar ve bunların sonucunda oluşan sellerin sıklığında, şiddetinde, süresinde ve etki alanında artışlar bekleniyor. 24 saatte yağan yağışlar 10 yılda 50 yılda, 100 yılda en fazla değerlerine ulaşır. Örneğin 10 yılda bir olabilecek yağışlar günümüzde 10 yılda 2- 3 kez görülüyor. Ya da 24 saatte yağması gereken yağışlar daha kısa sürede olabiliyor. Bu da sellerin oluşmasına neden oluyor. Böylece iklim değişikliğine bağlı olarak gelecekte daha çok sel felaketleriyle karşılaşacağız” dedi.  

‘EKOSİSTEM TABANLI AFET RİSK AZALTMA YAPILMALI’

Sel felaketlerinin önlenmesi konusunda atılacak adımlardan bahseden Tolunay, “Ekosistemlerin tahribatı afetlerin boyutunu artıran bir etkendir. Hatta bu sebeple afetlerle mücadelede Ekosistem Tabanlı Afet Risk azaltma diye bir kavram vardır. Bu da afetlerle mücadele etmek isteniyorsa ekosistemlerin korunması, tahrip edilmiş ekosistemlerin onarılması anlamına gelir. Örneğin ormanları korumak, sel oluşan yerlerde odun üretimini ve madenlere verilen alanları azaltmak, sulak alanların korunması, bozulmuş sulak alanların tekrardan sulak alan haline getirilmesi gibi önlemler de afetle mücadele kapsamında değerlendiriliyor. Ülkemizde çok aşina olduğumuz bir kavram değil ekosistem tabanlı afet risk azaltma. Yalnızca sel için değil kuraklıkla da mücadele için, heyelanların önlenmesi için doğal ekosistemin korunması gerekiyor. Ülkemizde hala yıllık ortalama 30 bin civarında ormanlık alan madencilik ve diğer faaliyetler nedeniyle tahrip ediliyor” diye konuştu. Tolunay aynı zamanda iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanacak aşırı yağışlarla mücadele etmek istiyorsak ekosistemleri korumanın vazgeçilemez bir olgu olduğunu kabul edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Tolunay, “Her türlü mekânsal kullanım kararı alınırken (maden, enerji santrali, yerleşim alanı vb.) mutlaka iklim değişikliğinin de düşünülmesi ve afetlere neden olup olmayacağını incelenmesi gerekiyor. Kısa vadeli ve kar odaklı yaklaşımlardan ziyade doğayı ve insanları koruyacak iklim değişikliği etkilerini dikkate alan politikalar üretilmesi, stratejiler geliştirilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ HABER

Görevine iade edilen Barış Akademisyeni Süleyman Ulutürk: Taşra üniversiteleri işgüzarlık yaptı

SONRAKİ HABER

Özel sektör öğretmeninin sözleşme dönemi: Ya istifa ya düşük ücret dayatması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa