Okullara biz kapıdan imamlar bacadan
Şeriat istemek, cemaatlerden konuşmacı getirmek, din siyaseti yapmak serbest. Nazım Hikmet anmak, fizik dersi seçmek, kendi siyasetimiz yasak, günah. Burada bir iş var…
Kaynak: Unsplash
İsmail Buğra EREN
Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Bozüyük/Bilecik
Günümüz Türkiye’sinin eğitim sisteminde birçok kanayan yara var. Örneğin fırsat eşitsizliği ve materyal eksikliği hatta öğretmen yetersizliği gibi. Ancak bu yazımda en az bunlar kadar önemli olan başka bir sorundan, zorunlu din dersini, öğrencilere uygulanan dini baskılar gibi sorunların kendi okulumda nasıl geliştiğinden bahsedeceğim.
SEÇMELİ DERSLERİ BİZ DEĞİL EĞİTİM POLİTİKASI SEÇİYOR
Türkiye’de din dersi adı altında İslam propagandası yapılıyor. Evinin adresini ezbere bilmeyen çocuklara dua öğretiliyor, hatta temel dini bilgiler veya peygamber hayatı gibi derslerle bu İslam propagandasının saati artırılmaya çalışılıyor. Bu dersler her ne kadar “seçmeli” olarak geçse de okullarda bu tür dini dersleri seçmemiz için öğrencilere baskı uygulanıyor, bazen dersler öğretmenler tarafından seçiliyor örneğin. Benim okuduğum okulda bize seçme şansı sunulmadan öğretmenler tarafından peygamber hayatı adında bir ders bizim rızamız dışında eklendi.
Kimya, biyoloji, fizik gibi asıl görülmesi gereken derslerin saati iki saat iken din dersi bu ek dersle dört saate çıktı. Tabii bu seçmediğimiz “seçmeli” dersten geçmek de zorunlu.
Peki soracaksınız bu dersten muafiyet alamıyor musun? Hayır, ben ve çoğu sıra arkadaşımız din derslerinden muafiyet alamıyoruz. Bunun çok sebebi var ancak en başta ailelerimize dini görüşümüzü açıklayamamak geliyor. Tanıdığım bazı kız arkadaşlarım kapanmaya zorlanıyor ve zorla imam hatip okullarında okutuluyor, siz bu tür aile baskısı gören bir öğrencinin ailesine ateist, deist veya agnostik olduğunu açıklamasını bekleyebilir misiniz? Bekleyemezsiniz tabii. Bunları açıklayan bazı sıra arkadaşlarım baskıya uğruyor hatta şiddet görüyor. Bence, din derslerinin amacı kâğıt üstünde İslam’ı öğretmek ancak asıl amaç “kindar ve dindar” bir nesil yetiştirmek. 4. sınıftan liseye kadar Sünni İslam inancı öğretiliyor ve sorgulamaya yer verilmiyor. Ayrıca öğretmenlerin yaptığı İslam propagandası öğrencileri ateizme ve diğer İslam dışı inançlara düşman olmaya zorluyor. Zorunlu din dersi ve ek dersler özellikle imam hatip liselerinde okuyan sıra arkadaşlarımızı bilimsel ve laik eğitimden uzaklaştırıyor.
Belki duymuşsunuzdur Eskişehir’de valilik ve müftülük arasında laik eğitime düşman olan “Okullara Manevi Danışman” protokolü imzalandı. Laik eğitim istendikçe tarikatlar, vaizler ve imamlar okullara sokuluyor. Bu protokol okullardaki dini baskıyı artıracak.
ORUÇ TUTMUYORSAN, CUMAYA GİTMİYORSAN AZAR
Okulumuzda olan dini baskı öyle bir düzeye geldi ki okula hangi tarikattan olduğu belirsiz hocalar her yıl gelip bir şeyler anlatabiliyorken biz Nazım Hikmet için bir anma töreni gerçekleştirmek istediğimizde engel çıkartılıyor.
Ramazan aylarında kantinde ve yemekhanede yemek yendiğinde, sıra arkadaşlarım cuma namazına gitmediğinde tepki gösteriliyor. Hatta bir din hocası ders saatinde şeriat propagandası yapmıştı ancak biz okulda siyaset konuşmak istediğimizde, örgütlenmek istediğimizde önümüze engel konuluyor. Bunlar sadece bizim okulumuzda yaşanan baskılar. Bir de imam hatipler, tarikat ve cemaat okullarında yaşanan baskılar var. En basiti tarikat okullarındaki baskı yüzünden dini bırakanlar hatta baskılar yüzünden intihar eden binlerce sıra arkadaşımız var.
AKP’nin biz gençleri baskı ve karanlıkta bırakma çabalarına karşı inatla bu baskılara boyun eğmeyen sıra arkadaşlarımızla birlik olup AKP gericiliğine karşı kendi aydınlığımızı yaratacağız ve laik, bilimsel, demokratik eğitim hakkımızı alacağız.