Emekçi mahallesinden meslek lisesine: işçi olmaya giden yol
“Zaten bir tavuk dürüme zor yeten paranın yardım denilerek öğrencilere dağıtılması epey gülünç.”
Fotoğraf: Midjourney Firat Turgut/Evrensel
Enes KAAN
Erciyes Üniversitesi
Kayseri’de işçi bir ailenin tek çocuğu olarak yaşamını devam ettiriyor meslek lisesi öğrencisi Emir. Doğduğu ve yaşadığı yer Kayseri’nin kalabalık nüfuslu bir işçi mahallesi. Buralarda büyüyüp yetişen bir işçi çocuğu kendisi. İlkokulu ve ortaokulu kendi mahallesinde okuyup bitirmiş. Kendisi o dönemleri anlatırken “Ortaokul ve ilkokulda kantinin yolunu bilmezdim” diyor. Çocukluğundan başlayan sohbetimiz devam ediyor ve liseye hazırlık sürecine geliyoruz. LGS’ye giriş dönemi pandemiye denk gelmiş. Böylesi durumlarda en çok zararı işçiler, emekçiler ve onların çocukları görüyor. Kendisi de bu dönemde derslere girememiş ve eve tıkılı kaldığı bir pandemi süreci yaşamış. Dolayısıyla sınavlar açıklandığında aldığı sonuç kendisi açısından çok şaşırtıcı olmamış. Bu yüzden de okul tercihi açısından pek fazla seçeneği olmadığından bahsediyor Emir. Meslek lisesini seçmesinde biraz “ilerde mesleğin olur” yönlendirmesi biraz da mahallesindeki okulun güvenlik açısından sıkıntılı olması etkili olmuş. Başka bir ilçedeki meslek lisesine kaydını yaptırıp bir meslek liseli olmuş. Bu esnada okulda yaşadığı bir olayı anlatıyor Emir. Okulun kendisine atölye dersleri sonrası harçlık olarak “dalga geçercesine” verdiği 20 liralarla öğünlerini geçirmeye çalıştığını söylüyor. “Zaten bir tavuk dürüme zor yeten paranın yardım denilerek öğrencilere dağıtılması epey gülünç” diyor. Anlatırken siniri çehresinden okunuyor. “Sorsak sosyal devletler, daha lise öğrencisi bir genç okul kantininden yemek yiyemiyor” diyerek anlatıyor öfkesini.
YOKSULLUK “SICAK AİLE TABLOSU” MU GERÇEKTEN?
Yaz döneminin başlamasından bu yana iş arıyor Emir. Ders çalışmak, üniversite okumak ve gitar kursuna gitmek gibi hayalleri olmasıyla birlikte bunları gerçekleştirmekten çok uzak olduğundan bahsediyor. “Ders kitabı alsan bir dert almasan bir dert, kitaplar çok pahalı” diyerek anlatıyor derdini. Küçük yaşlardan itibaren çalmayı çok istediği gitar için kursa gidemiyor, ailesinin bütçesi yetmediği için. Yaz aylarını daha çok sevdiğini, kış aylarından çok haz almadığını ifade ediyor. Bunun nedenini açıklarken de gülerek “Ailemle kışın sadece bir odada kalmak zorundayız. Annem, babam ve ben tek odada soba yakıp birlikte kalıyoruz. Yemeği bu odada yiyoruz. Ben ders çalışıyorum, annemle babam ise televizyon izliyor” diye ifade ediyor neden kış aylarının çok sevmediğini. Durumunu anlatılınca akıllara farklı platformlarda karşımıza çıkan “sıcak aile tablosu” geliyor. Ancak biliyoruz ki işin aslı bu durumdan çok uzak. Eve aylık bir asgari ücretin biraz fazlası kadar maaş giriyor. Böylesi bir koşulda evin diğer odalarının ısınma ihtiyacını karşılamak imkânsızlaşıyor. Üstelik evin ısı yalıtımı gibi şeyleri de olmadığından ısınmak daha da pahalılaşıyor. Hâliyle evin yalnızca bir odasında hep birlikte kalmak zorunda kalıyor aileler. Bu sıcak aile tablosu imajının arkasında yatan gerçeklik geçim sorunları aslında. Emir de bu noktada sıcak bir aile ortamından ziyade, öncelikle üşümedikleri bir evlerinin olması gerektiğini söylüyor. “Önemli olan bu, gerisi arkasından geliyor. Maddi sıkıntılar olduğu zaman istesen de bu aile tablosunu oluşturamazsın” diyerek bitiriyor sözlerini.