Elon Musk'ın gösterdiği gerçek: Dijital buluşma alanları tekellere ait
Elon Musk'ın Twitter kararları bir kez daha gösterdi ki dijital buluşma alanları tekellere ait. Doç. Dr. Ceren Sözeri, Prof. Dr. Erkan Saka ve Sosyal Bilimci Dr. Arif Koşar değerlendirdi.
Fotoğraf: Osmancan Gürdoğan/AA
Gözde TÜZER
İstanbul
Kullanıcıların en uç fikirlerinden, gündelik hayatın sıradan parçaları sosyal medya kullanıcılarının paylaşımları arasında. Bir yandan yurttaş haberciliği de yapılıyor, bir yandan tatil fotoğrafları da paylaşılıyor. “İfade özgürlüğü” en üst noktada. Ancak özgürlüğün “tekellerin insafı”na kalmasını son günlerde daha da fazla tartışır olduk. Özellikle Elon Musk’ın Twitter’da yaptığı değişiklikler son günlerin en tartışmalı konusu. Son 10 yılda hemen hemen tüm vatandaşlar bir şekilde sosyal medyaya girdi. Geleneksel medya da yine sosyal medya kanallarında kendine yer buldu. Devamında reklam verenler devreye girdi. Peki bu süreç nasıl işledi? Kapitalistler açısından sosyal medya ne durumda? Kullanıcı davranışları tekelleri nasıl etkiliyor? Doç. Dr. Ceren Sözeri, Prof. Dr. Erkan Saka ve Sosyal Bilimci Dr. Arif Koşar anlattı.
HEM KAYNAK, HEM HABER, HEM TRAFİK
İfade özgürlüğünün “tekellerin insafı”na kalmasını son günlerde daha da fazla tartışır olduk. Özellikle Elon Musk’ın Twitter’da yaptığı değişiklikler son günlerin en tartışmalı konusu. Son 10 yılda hemen hemen tüm vatandaşlar bir şekilde sosyal medyaya girdi. Geleneksel medya da yine sosyal medya kanallarında kendine yer buldu. Devamında reklam verenler girdi. Bu süreç nasıl işliyor? Yani kullanıcılar nasıl sosyal medyanın içine girebiliyor?
Ceren Sözeri: Aslında bu hem teknolojinin getirilerinin hem de ihtiyaçların bir sonucu. Haber merkezleri olayların hızına yetişemeyince sosyal medya bir ihtiyaç haline dönüştü. Bir haberi duymanız, doğrulatmanız, yazmanız, kontrol etmeniz için bir süre gerekiyor ancak birisi sosyal medyada birkaç cümlede ne olup bittiğini anlatabiliyor. Bunun elbette yanlış bilginin yayılması açısından ciddi sonuçları oldu. Ancak acil bir durumda, bir felaket yaşandığında, son dakika bilgisi önem taşıdığında insanlar o platformların dışında kalmamaları gerektiğini düşündüler. Her sosyal medyanın cevap verdiği farklı ihtiyaçlar var kuşkusuz, bu söylediklerim Twitter için geçerli. Bu ihtiyaç nedeniyle medya da sosyal medyanın bir parçası haline geldi, hem kaynak olarak kullanıyor, hem haberlerini dağıtıyor hem de trafik çekiyor. Kullanıcılar açısından ise hem son dakika bilgilerine daha kolay erişebiliyor, hem medyaya, gazetecilere daha kolay ulaşıyor, onlarla etkileşime geçebiliyor hem de fikir belirtme, tartışma olanağı yakalıyor hatta popüler bir kullanıcı haline dönüşebiliyor.
DÜNYANIN EN KOLAY İŞİ
Erkan Saka: Sosyal medyanın içine girebilmek heralde dünyanın en kolay işlerinden biri. Bazı gayrı-merkezi özgür yazılım projeleri dışında tüm platformlar kullanıcıların rahatça giriş yapabilmesi ve kullanabilmesi için epey yatırım yapıyorlar. Sosyal medya internet tabanlı iletişim araçları içinde açık ara en kolayı. Tabi bu durumda platformlar kullanıcıyı kendilerine çekerek öne çıkıyorlar. Aslında bazen de kullanıcıların kitlesel tutumları belirleyici oluyor. Örneğin Facebook ve Twitter aslında siyasi aktivizm yapılsın diye ortaya çıkmadılar ama kullanıcılar sayesinde buna dönüştü. Google Plus devasa altyapısına rağmen tutunamadı, kullanıcılar gelmeyince. Etkileşimin yüksek olduğu yere kurumlar/ markalar da ilgi gösteriyor. Tabi ki her durumda değil! Markalar itibarlarını da korumak zorunda. O yüzden trafiğin çok olduğu ama içerik akışının görece “makul” olduğu platformlar tercih ediliyor.
KENDİ ALANLARINDA TEKEL OLAN ŞİRKETLER
Arif Koşar: Yakın zamana kadar sosyal medya platformları insanların sosyal etkileşimde bulundukları dijital mecralar olarak görüldü. Elbette, işlevleri ve insanların katılma nedeni de bu. Ancak, Musk’la birlikte pek de dikkat çekmeyen bir boyut gözler önüne serildi. Bu platformlar sadece birer dijital buluşma alanı değil aynı zamanda birer şirket. Öyle şirketler ki, kendi alanlarında dünyanın en büyük tekelleri. Onlara tekelci konumlarını veren şey de milyarlarca insanın bu ağlara dahil olması ve böylece bu ağlarda var olmanın sosyal var oluşun önemli bir parçası haline gelmesi. Bu, teknolojik gelişmelerle kol kola ilerleyen bir kültürel inşa ve değişim. Burada olmamak neredeyse sosyal yaşamın dışında kalmak gibi algılanır hale geldi. Sosyal medya platformlarının ticari gücü de zaten bu katılımın kendisiyle ilgili. Potansiyel müşterilere ulaşmak ve onları yönlendirmek isteyen şirketleri de sosyal medya platformlarına katıldı. İşte böylece, Twitter, Facebook, Instagram, Google, Youtube gibi platformlar reklam veren şirketler sayesinde olağanüstü kazançlar elde etti. Bu platformların sahipleri kısa süre içinde dünyanın en zenginleri arasına katıldı. Sosyal medya platformları bizlerin yani kullanıcıların bilgilerini, verilerini, paylaşımlarını, eğilimlerini kullanan algoritmalar aracılığıyla reklamları bize sunuyor. Yani önce bizler sosyal mecralar olarak bu platformlara dahil olduk, sonra bizim bilgilerimiz paylaşıldı ve bunlar üzerinden büyük kârlar elde edildi. Şimdi de Musk bize “bunlar yetmez, burası benim mekanım ve bunun bedelini ödeyeceksiniz” diyor.
"ÖZEL MÜLK" KAVRAMI
“Tekellerin insafı” mevzusunu oldukça önemli. Kullanıcılar bir yandan kendilerini ifade ettiklerini düşünüyor ama bir yandan da şirketlerin insafına terkedilmiş gibi duruyor. Twitter son örneği. Elon Musk satın aldığından beri onlarca değişim yaşandı. Kapitalistler açısından sosyal medya ne durumda?
Arif Koşar: Aslında Twitter’da yaşanan şey eski deyimle “eşyanın tabiatı”na uygun. Dijital medya platformları şirketti ve bu da her daim “parasını ödeyin kardeşim” restini mümkün kılıyordu. Bunun Musk’a kadar olmaması olmayacağı anlamına gelmiyordu. Evet, Musk, çok daha aç gözlü ve saldırgan bir kapitalist olabilir. Ancak, sorun şu: Bu tür sosyal medya platformları özel mülk olduğu sürece, bugün siz sahibini beğeniyor olsanız dahi yarın satılabilir ve başkası alabilir. Ya da kârı düşünce sahipler “makul kapitalist” olmaktan çıkabilir. Bunun örneklerini daha önce de gördük. Facebook, yaklaşık 50 milyon kullanıcı verisini Cambridge Analytica isimli şirketin kullanımına açmış, bu veriler ABD seçimlerinde Trump’ın seçim kampanyası için kullanılmıştı.
MUSK, DORSEY’DEN FARKLI DEĞİLDİ
Ceren Sözeri: Elon Musk aslında bir önceki sahibi Jack Dorsey'den çok farklı bir kapitalist figür değil. Twitter bir sosyal ihtiyaca cevap veriyordu ancak para kazanamıyordu. Satıştan önce uzun bir dönem Twitter'ın hissedarlarına kar sağlamadığı tartışmaları sürüyordu. Zaten o haliyle sürdürülemez olduğu için satıldı. Musk ise buradan prestij elde etmeyi umdu. Ancak diğer taraftan zarar eden bir şirketi karlı hale getirmenin yollarını da aramak zorundaydı. Bunu biraz nobranca yaptığı açık ama aslında böyle olması insanların bu kapitalist mantığı anlamaları için iyi de oldu. Diğer taraftan Twitter'dan kaçışlar başladı, böyle alanlar çok uzun süre boş kalmaz. Perşembe günü Meta'nın Threads adlı, Twitter'a benzeyen, sosyal medyası devreye girdi. Haberlerde insanların akın akın bu alana girdiklerine dair bilgiler var. Oysa eski adıyla Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg'ün kullanıcı datalarını satışı ile ilgili skandalların (en önemlisi Cambridge Analytica idi) üzerinden çok fazla zaman geçmedi. Zuckerberg bu hamlesiyle Facebook, Instagram, Whatsapp'in yanına haber alma amaçlı yeni bir sosyal medya ekledi. Bunların datalarını elinde toplama, birleştirme, satma gibi riskler söz konusu. Eğer Twitter başarısızlığından Zuckerberg karlı çıkarsa işte o zaman belki şimdiye kadar görmediğimiz büyüklükte bir tekel haline gelmiş olacak. Kullanıcıların bunun ne kadar farkında olduğundan emin değilim. Yarın büyük bir olay olduğunda belki buraya mesafeli olanlar dahi katılacak ve tekel kendiliğinden oluşacak. Bunun yanında Mastadon gibi ya da Jack Dorsey'nin yeni oyuncağı Bule Sky gibi alternatifler de mevcut ancak bu bir ticari rekabet ve maalesef kimin başarılı olacağının çok az bir bölümünü kullanıcılar olarak bizler belirliyoruz.
"BİRİNCİL AMAÇLARI ‘İNSANLIĞA HİZMET’ DEĞİLDİ"
Erkan Saka: Tekelleşme olmadan önce de tüm sosyal medya platformlarının ticari yapılar olduğunu belirtmek gerek. Birincil amaçları “insanlığa hizmet” değildi. Çeşitli nedenlerle bazı platformlar daha özgür gözüktü bazıları daha “işbirlikçi”. Ama özünde iş modeli olan ve kar odaklı yapılardılar. Bir de bunun üstüne bir tür tekelleşme dönemi başladı. 5-6 büyük şirket interneti kolonize etmiş durumda ve dezenformasyondan siber zorbalığa akla gelebilecek bir çok konuda pek de iyi performans gösteremiyorlar. Elon Musk uç bir örnek. Çoğu durumda platformlar şahsi oyuncaklar haline gelmeyecekler. Ama genel sıkıntılar devam edecek. Ancak sosyal medya platformlar klasik büyük şirketlerin aksine daha kırılgan da olabiliyorlar. Bir teknolojik dönüşüm bazı büyük isimleri geri plana itebiliyor. Kitlesel kullanıcı davranışları geri adım attırabiliyor. O yüzden kırılganlıkarı ve pozisyonlarını kaybetme ihtimalleri daha yüksek. Öte yandan tüm tekelleşme kaygısı Web3 kavramı etrafında daha gayrı merkezi yapılanma fikirlerini de gündeme getiriyor. Bunların tutup tutmaması geliştiriler kadar bizlerin bunları sahiplenip sahiplenmemesine de bağlı. O yüzden haydi Mastodon’a gelin mesela:) sakaerka@mastodon.social
"BİR ÖZGÜRLÜK ORTAMI" PAZARLAMASI
Kullanıcıların en uç fikirlerinden, gündelik hayatın sıradan parçaları sosyal medya kullanıcılarının paylaşımları arasında. Bir yandan yurttaş haberciliği de yapılıyor, bir yandan tatil fotoğrafları da paylaşılıyor. Tüm sosyal medya platformları kişilerin ifade özgürlükleri kapsamında nerede duruyor? (Facebook, Instagram ve TikTok da dahil)
Ceren Sözeri: Sosyal medya adı üzerinde sosyalleşmenin de bir parçası hatta önemli bir parçası haline geldi. Neoliberal sistemin getirdiği ağır çalışma koşulları, pandemide eve kapanma, sosyalleşme alanlarının azalması ya da maddi imkanların daralması insanları sosyalleşmek, sohbet etmek, yeni fikirler edinmek ya da çevreleriyle bunun üzerinden konuşmak için olanaklar sağladığı hatta onları bağımlı hale getirdi. Özel yaşamınız ya da iş yaşamınız çekilmez halde olabilir ancak burada üstelik isterseniz anonim bir kimlikle takdir edilen, takip edilen popüler bir figüre dönüşebilirsiniz. Üstelik gerçek yaşamınızda dile getiremeyeceğiniz düşüncelerinizi burada rahatlıkla paylaşabilir hatta destek bulabilirsiniz. Bunun artı ya da eksi yönleri var elbette. Ancak ifade özgürlüğünün siyasi ya da kültürel anlamda kısıtlandığı koşullarda kapitalizmin burada bir açık olduğunu gördüğü ve bu alanı bir özgürlük ortamı olarak pazarladığını söyleyebiliriz. Gezi'de ya da dünyanın başka yerlerindeki protestolarda görüldüğü gibi, iletişim kurmak ve bilgi edinmek açısından işe yaradığını da söyleyebiliriz. Ancak bu olaylar, sosyal medyanın arkasındaki ticari mantığı görmeyi de önledi. Elon Musk bunun görülmesi için bir imkan yarattı.
"EŞİT BİR KAMUSAL TARTIŞMA ORTAMI DEĞİL"
Arif Koşar: İnsanların kendilerini ifade etme, düşüncelerini açıklama biçimleri ve ortamları sosyal medya platformları ile inanılmaz bir genişlik kazandı. Mahallemizdeki arkadaşımızın kahvehanede söylediği ve 8-10 kişiye ulaşan düşünceler -bunlar olağanüstü saçma da olabilir- bir anda binlere, hatta milyonlara ulaşma olanağı kazandı. Bu açıdan ifade özgürlüğü açısından bu platformlar olmazsa olmaz. Ancak, birincisi, bunların hem şirket olmaktan kaynaklı hem de bir ölçüde devletlerin emir eri olmaktan kaynaklı ciddi yapısal sorunları var. İkincisi, sosyal medya da eşit bir kamusal tartışma/paylaşım ortamı değil. Az sayıda ve yüksek takipçili hesapların tartışmaları domine edici bir etkisi var. Bot hesaplarla gündem belirlenip yönlendirmeler yapılabiliyor. Linç kampanyaları insanları rencide edip hayatlarını çekilmez hale getirebiliyor. Yani toplumdaki yapısal eşitsizlikler ve sorunlar buraya da yansıyor. Ancak, bütün bunların yanında Türkiye gibi ifade özgürlüğünün geleneksel medya araçlarıyla pek de kullanılamadığı ülkelerde bambaşka bir olanağa da dönüşebiliyor. Bizim açımızdan da anlamlı kısmı bu olsa gerek.
"LİBERTERYAN TUTUM İNSANLIĞA İYİ GELMEDİ"
Erkan Saka: Bence sosyal medya bir medya devrimi. Günümüzde gelinen olumsuz noktalara rağmen bu görüşümü savunuyorum. Medyaya erişim bağlamında demokratikleştirici bir süreç yaşandı. İnsanlar elbette farklı farklı içerikler üretebilirler. Bence bunda sorun yok. Herkesin kendine göre bir mecra bulabilmesi harika birşey. Epey düşünüldükten ve çeşitlik aktörler tarafından müzakereler yapıldıktan sonra elbette bazı düzenlemeler yapılmalı. Silikon Vadisi ethosunun liberteryen tutumunun kendilerine iyi gelse de insanlığa iyi gelmediği aşikar. Ancak regülasyonlar aniden yapılamaz. Ifade özgürlüğü ile sansür arasındaki hassas çizgilere dikkat edilmeli. Bazen bir olumsuzluğu engellemek beraberinde dev ifade özgürlüğü kısıtlamalarına da yol açabilir. Medya sahipliğinden, içerik moderasyonuna kadar her düzeyde düzenleme ihtiyacı var bunu sosyal medya şirketleri kendi başlarına yapamıyorlar. Hem iş modelleriyle çakışmalar olabiliyor hem de medya ekosistemi bireysel karar verme kapasitesini aşmış durumda.